Büyük tehlike (TAMAMI)
Büyük tehlike
AVUKAT ŞAHİN MENGÜ
Bugün, ülkenin üniter yapısını savunan kişilerin üzerinde büyük ölçüde görüş birliği sağladıkları nokta, Türkiye’ye yönelik en büyük tehdidin ayrılıkçı terörizm olduğudur.
Türkiye’de bazı kesimler özellikle de numaralı Cumhuriyetçiler, dönek liboşlar gibi belirli siyasi görüşün savunucuları tarafından ülkenin yönetim biçiminin üniter yapıdan federalizme dönüşmesi halinde ayrılıkçı terörün sona ereceği ileri sürülmektedir.
Terörle mücadelenin en zor tarafı, devlet yönetimine yön vermeye çalışan, yabancı ülke ve fonların finanse ettiği dernek, vakıf enstitü gibi bir kısım sivil toplum kuruluşlarının , terörle mücadelede, ulusal ve uluslar arası hukuk kurallarını görmezden gelerek, teröristle uzlaşma, taviz verme, ulus devlet anlayışına ters olan etnik kimliği tanıma, devlet yapısını üniter devletten federal devlete değiştirme gibi öneriler gündeme getirmeleridir. Gerek bu çevreler ve gerekse bunların iç destekçileri askeri ve polisiye çözümlere “insan haklarını ihlal”, “orantısız güç kullanma” gibi gerekçelerle karşı çıkarlar.
Uzunca bir süreden beri Askerlerin ülke savunmasına yönelik her yaptığı hareket, sanki Türkiye’nin iç huzurunu bozmak, AKP İktidarını sıkıntıya sokmak kastıyla yapılmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.
Güney Doğu Anadolu’da son operasyonlar sırasında 12 PKK Teröristinin öldürülmesi, bazı çevreler tarafından yine istismar edilmeye başlandı.
Bu davranış tarzı da, etnik bölücülere cesaret vermekte sadece Güney Doğu Anadolu’da değil İstanbul gibi batı illerinde de olaylar çıkartmalarına neden olmaktadır.
Nitekim,16 Mayıs günü İstanbul’da PKK yanlısı bir grup Beyoğlu’nun ara sokaklarını savaş alanın çevirdi.Benzer nitelikteki bir diğer grup ise, 17 Mayıs günü, bu kez de bugüne kadar hiç böyle olayların yaşanmadığı Denizli İlimizde olay çıkartmaya çalıştılar. Geniş halk kitlesinin sağ duyulu davranışı nedeniyle bir büyük çatışma çıkmadan ve kolluğun müdahalesine de gerek kalmadan olay kendiliğinden sona erdi.
Bu olaylar ve son günlerde yapılan bazı açıklamalar beraberce incelendiğinde ülkenin hangi noktaya geldiği çok acı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Basında yer alan haberlere göre “Kürdistan Halk İnsiyatifi” ve gerekse bazı milletvekilleri, talepleri kabul edilmediği takdirde “Kürdistan” (!) da ve Türkiye’de seçim yaptırmayız diyebilmektedirler. AKP iktidarı da bunu çıt çıkarmadan dinlemekte hatta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ta bu söylemlerin sahiplerine şirin görünmek için, açılım adına bugüne kadar yaptıklarının on katı daha fazlasını da seçimlerden sonra yapacaklarını söyleyebilmektedir.
Ayrılıkçılara şirin gözükmek için bunu söyleyen Bülent Arınç diğer yandan da mağdur edebiyatı yapabilmek için orduyu, “düne kadar muhtıra verenler, şimdi bize topuk selamı veriyorlar” şeklindeki tahrik edici sözlerle alenen aşağılamaktan hiç çekinmemektedir.
Bir ülkenin siyasal ağırlığı güçlü ekonomisi ve ordusuyla düz orantılıdır.Bunlar güçsüz ise uluslar arası arenada ciddi bir aktör olamazsınız.
Türkiye’nin jeostratejik yapısı ve dış güçlerin ilgi alanında yer alması ve Türkiye’yi kontrol etme arzuları dış güçlerin Türkiye’deki terörist faaliyetlere destek vermelerinin, en hafif söylemiyle göz yummalarının sebebidir.Bu nedenle güçlü bir ordu çok büyük öneme sahiptir.
Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında hukuki ve siyasi açıdan en ufak bir fark olmamasına rağmen bölgeler arasında büyük ekonomik farklılıkların varlığı da inkar edilemez. Bu ekonomik geri kalmışlık istismar edilerek önce “kültürel haklar” dan başlanmış, sonra siyasi özgürlük ve yerel özerklik talepleri dile getirilmeye başlanmıştır. Bundan sonraki adım, Türkiye’den, Irak ve Suriye’den koparılacak topraklarda bağımsız bir Kürt Devleti kurdurmaktır. Asıl büyük tehlike budur.