Büyüme olgusuna muhalif bakış
Türkiye’de ilk çeyrek büyüme verileri açıklandı. Toplamda yüzde 4 büyümüşüz sözde! Ama gerek tarımda (hem de yüzde - 3,8) gerekse sanayide daralma mevcut. İnşaat dâhil hizmet sektörü yüzde 5,1 büyümüş! Sanayi ötesi hizmet toplumu olmadığımıza göre bu büyüme kalitesiz!
Bu kalitesiz büyümenin fidesini kim mi yeşertti? Bunlardan teknokrat-bürokrat biri Mr. Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı oldu! Dünya finans-kapital çevrelerinin istediği programları uygulamaya soktuğu dönemlerde Ulusal Kanal’da yaptığımız Geçim ve Tutum programımdaki eleştirilerime Toutube videolarına ulaşanlar gözatabilirler. Yanlışa devam! Kabineye bakmayı sonraya bırakıp, konuya geçelim.
BÜYÜMEYE ALTERNATİF
BAKIŞ AP TOPLANTISI
Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu’nda sol eğilimli 20 Avrupa Parlamentosu üyesi tarafından “Büyümenin Ötesi” başlıklı üç günlük bir konferans düzenlenmiş. The Economist dergisinde yer alan habere göre konuşmacıların “artık küresel olarak büyümenin gerçekten sınırlarına ulaşıldığını ifade etmeleri” genç dinleyicilerin beğenisini toplamış. Genç dinleyicilere göre mesele artık yeşil teknolojilere yatırım yaparak insan faaliyetlerinin etkisini azaltmak değil, toplumsal çöküşten kaçınmanın yolu artık küçülme.
Beş yıl kadar önce sorunların çözümünü büyüme yetersizliğine bağlayan toplantıda katılımcı hak getire iken, bu son toplantıda katılımcı binlerce kişi (sendikacılar, akademisyenler, yeşil enerji savunucuları vd.) olmuş, Avrupa Komisyonu Başkanı U. Von der Leyen başlarında ağır toplar da dâhil!
EKONOMİK BÜYÜMEYE
İNSAN BÜYÜMESİ METAFORU
Parlamentoda Yeşiller Grubu Eş Başkanı ve konferansın başaktörlerinden biri olan P. Lamberts, “aynı insanların belli yaşa gelince büyümelerinin durması gibi ekonominin de olgunluk çağına gelince daha fazla büyümesi gerekmediğini” ifade etmiş! Otistik iktisatçılara bunu anlatmak güç kuşkusuz.Lamberts’in söylediğinin bir anlam geometrisi olduğu gerçeği de yadsınamaz herhalde! Refah devletinden sosyal-ekolojik devlete doğru bir yönsemenin altı çizilmiş toplantıda sonuç olarak!
Roma Kulübü adı verilen kolektif oluşum 1972 yılında ekonomik büyümenin sınırlarını belirlemeye yönelik bir rapor hazırlamıştı: “Büyümenin Sınırları”. Raporda şu vurgulanmıştı: Ekolojik kısıtlar dikkate alınırsa olanaklı olan en yüksek yaşam standardı (dikkat yaşam kalitesi değil! İ.M.B.) o günkü ABD yaşamının yarısı düzeyinde kalmaktı. Ötesine geçmek, felakete davetiye çıkarmak demekti. Gerek nüfus gerekse endüstriyel kapasite açısından ani ve denetlenemez gerileme riski vardı. 2012’de raporun yazarlarından biri olan J. Randers “2052” adlı bir kitap yayınladı. 2022 yılında ilk kitabın yazarlarının da (Meadows, Randers vd.) katkısıyla “Sınırlar ve Ötesi” adlı bir yeni eser daha yayınlandı. Kitabın alt başlığı şöyleydi: “Büyümenin Sınırları’ndan 50 yıl Sonra Ne Öğrendik ve Sonraki Ne?”. İlk kitap Türkçe’ye çevrildi, ama diğerleri maalesef! 2000’lerden bu yana geleceği modelleme radarımıza girmiyor! Roma Kulübü’nün küresel seçkinlerin akıl merkezlerinden biri olduğu konusundaki iddialar ciddidir elbette ama konumuz o değil! Aradan geçen yarım yüzyılda dünya nüfusu ikiye, küresel GSYH dörde katlandı! Tartışma maalesef bitmedi, durum kötüleşiyor!
ALTERNATİF YAKLAŞIMLAR
a) GSYH ile ekonomik başarım ölçümüne itirazlar
İngilizce GDP (Gross Domestic Product) olarak ifade edilen (bir dönemde yurt içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam tutarı olarak tanımlanan) Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla’ya “Gross Domestic Problem (Gayri Safi Yurtiçi Problem)” diye isim takılmış bile. Eleştirilere göre, çevresel kirlilik maliyetleri, sosyal sorunların (kötüleşen ruh sağlığı- antidepresan kullanımındaki oransal artışa bakılırsa) maliyetleri hesaptan düşülmüyor örneğin. Kişi başına gelir ile mutluluk arasında doğrusal ve sürekli yukarı yönlü bir ilişki mevcut değil! Yaşam standardı ile yaşam kalitesi aynı şey değil. Mutlu olmanın yolu E. Fromm’un deyişiyle sahip olmaktan değil, olmaktan geçmeli! Büyük arabalar, özel jetler vb. lüks tüketim, giderek tüketim budalalığı sorgulanmalı ve istekler değil ihtiyaçlar esas olmalı.
b) Azami ücret önerisi
Yazıda andığımız AP konferansında “izin verilebilecek azami ücret” önerisi gündeme gelmiş. Büyümeye yönelik işgücü bağımlılığı kınanarak haftada dört gün çalışma gündeme getirilmiş. Gerçekten de çok çalışmak yerine şık çalışılamaz mı acaba! Aksi halde çalış çalış hep bir karış yani!c) Gerçek büyüme karşıtları
Konferansta çoğunluğu oluşturan bu gruba göre pasta küçültülmeli! Büyüme gezegene zarar veriyor ve her halükarda zenginlerin işine geliyor. E.F. Schumacher 1973’de yazdığı “Küçük Güzeldir” adlı eserde konuyu hem sosyal hem de ekonomik olarak ele almıştı. Bu eserden yıllar sonra 2002’de kızı Barbara Wood’un da katkısıyla J. Pearce “Küçük Hâlâ Güzeldir” adlı bir kitap yayınladı. Düşünsel eksen ilerletilerek günümüze uzadı! Bu arada G. D’Alisa vd. tarafından yazılmış olan “Küçülme Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı” adlı eseri (Metis Yay.) ve yanısıra Z. Bauman’ın yazdığı “Azınlığın Zenginliği Hepimizin Çıkarına mıdır?” adlı eseri de (Ayrıntı Yay.) salık vermiş olalım.
d)Küçülme fikrinin benimsenmesi ve geliştirilmesi
Konferansta hangi tür üretime gereksinme olduğunun demokratik yollarla belirlenebileceği dile getirilmiş. Neyin israf ve neyin toplum tarafından arzulanır olduğunun tavsiyeler şeklinde ifade ve formüle edilebileceği belirtilmiş. Elbette ki, liberal tercihli kimi siyasetçiler buna karşı. Örneğin İtalya’nın yeni Başbakanı G. Meloni “istihdamı öldüren ideolojilere” verip veriştiryor!
e) Yeşil enerji sorunsalı
Acaba yeşil enerjiye geçilerek karbon salınımı konusundaki hedeflere ulaşılabilir mi? İklim raporları ara hedeflere ulaşılamadığını gösteriyor. O zaman bu çabalar “Yeşil Yıkama” aldatmacası mı? Tartışma uzun sürecek gibi!
SONSÖZ
The Economist’te yer alan yazıdaki sonsözde çözümün ilacı olarak sorunlara karşı aşılanma ve yaratıcılık vurgulanmış. Somut değil! Ne aşısı? Tüketim budalalığına karşı aşı mı mesela? Ne için ve nasıl yaratıcılık? Yeşil yaratıcılık mı mesela? Sorulara liberal yanıtlar uymaz. Tahine pekmez gerek, sirke değil!