Buyurun gelin
Polisin misyonu Emniyet Genel Müdürlüğü internet sayfalarında şöyle tarif ediliyor: “Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı ve tarafsızlık ilkelerine bağlı kalarak, yasalar ve evrensel değerlerin ışığı altında, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasına, toplumun düzen, barış, huzur ve güvenlik içerisinde yaşamını sürdürmesine imkân sağlayan bir ortamın oluşturulmasına ve korunmasına katkı sağlamaktır.”
EMNİYETTE EĞİTİM EKSİKLİĞİ
Polis teşkilatımızın tanımda açık olarak belirtilen görev bilinciyle cansiperane çalışan mensuplarını tenzih ederim ama şu anlatacağım olay teşkilat içinde bu bilinçten nasibini almamış bir grubun varlığına, dolayısıyla belki de teşkilat içi eğitim eksikliğine işaret ediyor: Geçtiğimiz günlerden bir gün, ikisi engelli üç arkadaş Avcılar’da engelli plakalı araçlarını trafiği hiçbir şekilde aksatmayacak şekilde yol kenarına çekmiş arkadaşlarını bekliyor. Bir anda üç tane motosikletli yunus polis ekibi yanlarında bitiyor ve”şüphe üzerine” diyerek yarım saati aşkın bir süre hem vatandaşların üstü hem araç didik didik aranıyor. Buraya kadar tamam. Şüphe varsa, eni konu arama yapmak polisin görevidir. Kabul. Ama şikâyet konusu olan bu polislerin bu işi yaparkenki zorba tavrı oluyor. Arabadan inmekte zorlanan engelli vatandaşlara bağırıp çağırıp alay ediyorlar. Buna maruz kalan vatandaşlarımızdan ikisi yıllardır tanıdığımız engelli dostlarımız: Biri özel bir rehabilitasyon merkezinde ritim öğretmeni, öbürü belediye memuru. Arama sırasında polislerden bir tanesi koltuğun altında bulduğu poşeti “işte buldum” diye zafer çığlıklarıyla ilan ediyor, tansiyon iyice artıyor, sonra poşetten bomba değil, eroin değil, telefon şarj aleti çıkıyor da neyse ki yatışıyorlar. Olayın üzerinden üç gün geçtikten sonra derneğimize gelerek içlerini döken bu vatandaşlarımızın yaşadığı şokun hâlâ üzerlerinde olduğuna şahit olduk. Olayın üzerinden günler geçmesine rağmen tedirginlikleri, korkuları hâlâ kaybolmamıştı. O kadar tatsızlığın üzerine polisler en azından teskin edici bir iki söz sarf etseydi belki de etkisi geçip gidecekti. Bize huzur ve güven vermekle görevli memurlardan en sıradan vatandaşın gördüğü bu muamele aklın alacağı şey değil.
EMPATİ
Polislerimizin eğitim müfredatıyla ilgili söz söyleyecek bilgiye sahip değiliz ama bu olayda dezavantajlı gruplara ve onların hassasiyetlerine dair kurumdaki bir eğitim eksikliğine işaret ediyor. Belki Emniyet Genel Müdürlüğü, mozaik olarak tanımlamakla gurur duyduğumuz toplumumuzun farklı renklerini polislerimize tanıtmak için bir eğitim programını-yoksa-müfredatlarına sokmayı düşünürse biz de bu kapsamda naçizane bir tavsiyede bulunabiliriz: Polislerimizin toplumun farklı gruplarının temsilcisi niteliğindeki sivil toplum örgütlerinde belli bir süre stajyer gibi zaman geçirmeleri teşvik edilebilir veya zorunlu tutulabilir. Böylelikle vatandaşın, özellikle dezavantajlı vatandaşın, ihtiyaç duyduğu empati, sahte ‘empati’ gösterilerine (ya da soytarılığına) gerek kalmadan, kendiliğinden gelişebilir.
HERKESİN ENGELLİLERDEN ÖĞRENECEK BİR ŞEYİ VAR
Biz, engellileri tanımak isteyen herkesi derneğimizde seve seve ağırlamaya hazırız. Herkesin engellilerden öğreneceği çok önemli bir şey var: Yaşamı önemsemek. Acısız geçen bir anın kıymetini bilmek. Kaldırımdan tekerlekli sandalyeyi devrilmeden indirebilmek kadar küçücük zaferlerle mutlu olmak. Çabucak mutlu oluvermek. Şiddetin, bağırıp çağırmaların, kıskançlıkların, küskünlüklerin, hırsın, yapay bunalımların, sızlanmaların ne kadar gereksiz olduğunu bilmek. Asla pes etmemek. Her şeye rağmen yaşamayı becermek. Umutlu olmak. Sabredebilmek. Bekleyebilmek. Saatlerce, günlerce bekleyebilmek.
Herkesin engellilerden öğreneceği bir şey var. Buyurun gelin.