Çağdaş Sanatın Krizi (1)
Ekonomide olduğu gibi sanat piyasasında da köklü bir kriz yaşanıyor. –Her beş yılda bir olduğu gibi– konu çağdaş sanat çevrelerinde yine tartışılıp duruluyor ama esas olarak umutsuzluk ve çaresizlik egemen. Çünkü her krizde olduğu gibi bu krizin asıl müsebbibi de alanın şaşkın egemenleri doğal olarak. Fakat onlara kalırsa bu krizin tek nedeni siyasi istikrarsızlık. Özellikle de 15 Temmuz darbe girişimi. Görmek, duymak, kabul etmek istemedikleri ise bizzat kendilerinin de bu krizin baş sorumlularından oldukları. Çünkü varlıkları, rolleri, egemenlikleri bile bu krizin neoliberal küresel ayaklarından geliyor. Zaten “sebep” olarak saptadıkları 15 Temmuz terör girişimi de, angaje oldukları BOP'un bir saldırısı.
Ne oldu da krize girdik
Elbette, bütün diğer piyasalar gibi “sanat piyasası” da bütün dünyada bir krize doğru evrildi. Elbette, Türkiye'de ki “piyasa”nın tıkanmışlığı, uluslararası neoliberal küresel sermaye ile ekonomimizin beslendiği BOP'çu Arap sermayesi kaynaklarının kısılmasından geliyor. Fakat işin bir de öteki yüzü var ki asıl bunların konuşulması gerekmiyor mu artık? BOP kapsamına alınıp “Arap Baharı” temelli sözde teorilerle restorasyona sokulan güncel çağdaş sanat, 2000'li yıllarla birlikte nasıl oldu da Ortadoğu'daki BOP terörünün destekçileri Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan gibi krallıklarla, şeyhliklerle birlikte anılır hale geldi? Ne oldu da bu kültürel olarak cilalanmış merkezler kendileri asla özgürleşip çağdaşlaşmadıkları halde kaynaklarını birden çağdaş sanata akıtmaya başladılar? Neoliberal küresel savaş ve onun en kullanışlı, boyalı enstrümanlarından birisi sayılması gereken güncel çağdaş sanat neyin karşılığında bu merkezlerin ideolojik ve parasal himayelerine girdi?
Angaje olmanın çıkmazı
Bütün bu olanlarda çağdaş sanatın taraflarının, “sanat piyasası”nın hiç mi günahı yok? Çağdaş sanatın sözde “ideolojisiz” ideolojik kafası nasıl oldu da “sanatın politikası” ile “politikanın sanatı”nı birbirine böylesine ve bu kadar gönüllüce karıştırmaktan çekinmedi? İnsani, toplumsal, kültürel, eleştirel, devrimci sanat nereye savruldu?
Zaten asıl problem de burada değil mi?
Krizin, çöküşün, angaje olmanın sonucunda gelinen tarihsel çıkmazın çapını varın siz ölçün. Bunu görmeden ne yaşanan krizin niteliğini, ne ideolojik zeminini, ne de siyasi, toplumsal, kültürel, ahlaki sonuçlarını anlamak mümkün...
Savaşı kim kazanacak
Elbette bütün bunlar çok daha derin bir teorik tartışma konusu ama burada şimdilik yine de Clausewitz'in savaş ile ilgili o ünlü sözünü hatırlatmakta fayda var: “Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır.” Yazın bir kenara: Günümüzde Clausewitz'in savaş teorisi daha da geliştirildi. Artık güncel çağdaş sanat da politikanın bir enstrümanı haline getirildi.
Unutmayalım ki bölgeselmiş gibi yaşanan –her anlamda– küresel bir dünya savaşının tam ortasındayız. Ekonomi de, felsefe de, sanat ve edebiyat da, kültür de bunun tam göbeğinde. Hem de uzunca bir süredir adım adım, kelime kelime, kavram kavram, form form, renk renk yaşanacaklara göre konumlandırılmış olarak.
Fakat bu savaşı da kazanamayacaklar göreceksiniz!
(Devam edeceğim)