A+
A-
Çağdaş Sanatın Krizi - 4
Yayınlanma:
Bağlantıyı Kopyala
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Rusya'da gerçekleşen Ekim Devrimi, çoğu alan gibi “sanat ve edebiyat”ta da muhalif bir “toplumsallık” iddiası fikrinden “toplumsal iktidara” doğru bir evrilmeye yol açtı. Bu aynı zamanda sanat - kültür politikalarının da ilk kez iktidara çıkması demekti. Yani sanat çevrelerinin kendi alanlarında tartışıp durdukları bir konuyu artık içinde yer aldıkları devrimci bir parti ve devlet aygıtı tarafından da düşünülen, planlanıp tasarlanan, desteklenen bir sanat fikri ve tavır haline getirdiler. Bunun temelinde de “toplumsal gerçekçi” sanat iddiası duruyordu.
Günümüzde sanat ile siyaset arasında zaman zaman alevlenen kadim / müzmin tartışmalar da zaten tam da bu toplumsal kültürel devrim aşamasında ortaya çıktı. Bu ilk kez sanatın ne ve nasıl olması gerektiğinin sanat çevrelerinin yanı sıra devlet katlarında da tartışılır hale gelmesi demekti.
Aslında bu, başlı başına incelenmesi gereken, çok uzun, derin ve ideolojik tarihsel bir konudur.
Burada benim üzerinde durmak istediğim asıl konu ise –şimdilik– hemen İkinci Dünya Savaşı öncesinden başlayarak CIA tarafından tasarlanan Amerika merkezli yeni çağdaş sanat ve kültürünün günümüzdeki durumu. Bunun 1990'lı yıllarla birlikte BOP kapsamında yeni bir aşamaya taşınması. Bunun da zaten beklenmesi gereken muhtemel temel krizleriyle ilgili.
Kanımca bu krizlerin en kritik halkasını da bizim Amerikancıların “çağdaş sanat”tan “çağdaş” kavramını “Kemalist” bulup keyfi olarak atmaları ve bunun yerine “güncel” kavramını koyarak sanata ait doğal iç mecrayı manipüle etmeleri ve sonuçları oluşturuyor.
O yüzden güncel “çağdaş sanat” zaten 1990'lı yıllardan beridir bir bıçak sırtında duruyor.
ÇAĞDAŞ SANAT MI GÜNCEL SANAT MI?
Bilindiği üzere ABD İkinci Dünya Savaşı’nın ardından “Yeni Dünya Düzeni” merkezli bir devlet politikası belirledi ve Rusya'nın politikalarına karşı “kültürel soğuk savaş” programı başlattı. Hedef, Rusya'nın “toplumsal gerçekçi” sanat ve kültür iddiasına karşı esas olarak bireysel bir tepkiye dayalı “soyut dışavurumcu” sanat tavrının devlet desteğiyle ön plana çıkarılmasıydı.
ABD'nin o yıllara kadar aydınlanma devrimine dayalı “modern sanat”ta sözü edilecek bir kültürel birikimi zaten yoktu. Yeni Amerikan sanatında derin bir Avrupa sanatı etkisi söz konusuydu. Bu yüzden de işin tepesindeki “üst akıl” CIA, çoğu konuda olduğu gibi sanat ve kültür alanlarında da çıkarcı manipülatif bir yaklaşımla modernitenin temel kavramlarına başvurdu. Çünkü o süreçte çoğu sanatçı ve sanat entelektüeli zaten ya Amerikan Komünist Partisi üyesiydi ya da oraya yakın durmaktaydı. Bu yüzden CIA merkezinde oluşturulan büro, sanata yine Avrupa'dan aktardığı ekspresyonizmi yeniden tasarladı ve sanat çevrelerine yaydı: soyut ekspresyonizm.
ÖZÜ BOŞALMIŞ BİRİKİMİ 'YENİ' DİYE SÜRMEK
İşin ilginci, ekspresyonizm Avrupa'da devrimler çağı olarak öne çıkan 18. - 19. yüzyıl idealleri ve gerçekçilik arayışlarındaki darlaşmalara, tutuculuklara karşı bir sanat tepkisi olarak beliren sanatsal, kültürel, bir devrimdi aslında ve doğrudan genel toplumsal devrimlerin bir parçasıydı.
ABD işte bu Avrupalı modernleşmeci aydınlanmacı demokratik devrim birikiminin özünü boşaltıp CIA kontrolünde bireysel bir tepki formu olarak “Kültürel Soğuk Savaş” sürecinin temel sanat tavrı olarak yaygınlaştırdı. Hatta Avrupa'ya bile bulaştırdı.
1990'lı yıllarla birlikte ise CIA yeniden neo liberal küreselleşme merkezli yeni bir sanat kültür politikası belirledi. Bunu da yine sözüm ona ısrarla karşı çıktıkları “toplumsal gerçekçilik” fikrini çalıp onu “küratör” denetimli bir “kamusal alan” kılığında yeniden düzenlediler. Çünkü BOP projesi için acil pratik ideolojik ihtiyaçları vardı.
Artık ABD ile birlikte BOP projesi de çöküyor. O yüzden de oraya bir “dış gebelik” olarak angaje edilen “güncel sanat” iddiası da çöküyor. Şimdi ise “güncel” kavramının “çağdaş sanat”tan tümüyle atılması sürecindeyiz. Hızla sürecin sonuna doğru ilerliyoruz. Kriz de zaten bu yüzden daha bir derinleşmiş durumda.