22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cahil cesareti diyeceğim ama değil

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

“Emperyalist devletler, devlet ve milletimizin hayatına açıkça kastettikleri için, meşru müdafaa için toplanan TBMM, şimdiye kadar muhtelif vesilelerle açıkça veya zımnen ilan ettiği maksat ve mesleğini bir kere daha bütün cihana arz için” ünlü beyannameyi yayımlar.

Bütün dünyaya ilkelerini ilan eder.

İlk anayasadır.

1-Hayat ve bağımsızlığını yegâne ve mukaddes emel bildiği Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla gayesine ulaşacağı kanaatindedir.

2- TBMM, milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu maksada aykırı hareket edenleri cezalandırma azmiyle kurulmuş bir orduya sahiptir.

3- Emir ve kumanda salahiyeti Büyük Millet Meclisi'nin manevi şahsiyetindedir.

4- TBMM, halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilat ile kaldırarak yerine refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedefi sayar.

Bunun için de siyasi ve toplumsal ilkelerini milletin ruhundan alacak, yenilerini kuracak, kanun şeklinde uygulamaya koyacaktır. (18 Kasım 1920, “Halkçılık Beyannamesi”, Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.10, s.102-103)

Cumhuriyet aslında fiilen kurulmuştur. İlkeleri de saptanmıştır. Okların yönünün temelleri atılmıştır.
Kemalist Devrim dünya tarihinde yeni bir devrimin öncüsüdür, saltanatı yıkmanın ötesinde bir yer sarsıntısı yaratmıştır.

Altı Ok işte bu sürecin simgesidir. Uçları geleceği gösterir.

Hâlâ tartışılmasının nedeni de budur.

ALTI OK’UN ALTINA GÜVERCİN EKİ

CHP uzun bir süredir işte bu devrim damgasını üzerinden silmeye çalışıyor. “Altı Ok’un gölgesinden” “vazgeçilmezlerinden” kurtulmaya, “yenileşmeye” çalışıyor. ‘Ortanın solu” “demokratik sol”, “yeni sol” ve “Yeni CHP”yle birlikte Parti liderleri tarafından Altı Ok da duvara anneanne fotoğrafı gibi asıldı; CHP mirası ya da ‘Altı Ok’la mutlaka hesaplaşılması yanında herhangi bir hesaplaşmaya girmeksizin, partinin yeni bir amblem edinmesi, gücünü sosyal demokrasinin evrensel ilkelerinden alan yeni bir modele kavuşturulması gerekliliği üzerine yurtdışından ithal tartışmalar yapıldı.

Altı Ok’un “altına güvercin ekleyelim”, önerisi yapıldı; rengi kırmızıdan mavişe dönüştü. Şimdi yeni iki rengin eklenmesi kimseyi şaşırtmamalı. Ne var ki…??

Batıda devlet bayraklarının yanına LGBT bayrakları artık asılıyor. “Çağdaşlık”!!

Siz de diyeceksiniz ki, “e daha ne istiyorsun… fikirleriyle zikirlerini bir yapıyorlar…” Haklısınız. CHP’de değişim seslerinin yükselişi ve uygulanması basit bir başarısız seçim sonucu düzenlenmesi değildi; zaten giderek “halktan” kopuldu. Şimdi yapılan da aslında “sözde başarının” bedeli. Okların sıralanmasının bir anlamı vardır. İşte aynen o sırayla da vazgeçiliyor. Nasrettin Hoca’nın hesabı, “az öteye git… az öteye git…” diye diye… elde var sıfır!

İŞE ALTI OKLA BAŞLAMALIYMIŞ

Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında, Oya Baydar çok açık yazmıştı ve kendi tanımıyla “darmadağın olmuş CHP’deki değişim” tartışmalarına öneride bulunmuştu: “Değişim diyenler işe ‘Altı Ok'la başlamalı” “Tam 100 yıl önce kurulmuş olan bu parti, kuruluş günlerinin özel koşullarında benimsenen ilkelerini, 21. yüzyıl dünyası ve Türkiye'sinin bugünkü koşul ve gereksinmelerine göre yeniden gözden geçirmeye, kimisini atıp kimisini yeniden tanımlamaya cesaret etmeden değişemez ve gelişemez…” (T-24, 4 Eylül 2023, https://t24.com.tr/yazarlar/oya-baydar/degisim-diyenler-ise-alti-ok-la-baslamali)

Türkçemizin zenginliği yaşanmışlıklardan da kaynaklanır. Her duruma uygun bir söz bulmakta zorluk çekmiyorsunuz.

Cahil cesareti, diyeceğim pek güzel bir kavram…

Ama keşke bu son girişim yalnızca öyle olsa.

Bir öğreten ve fonlayan, hele PKK ve FETÖ’nün üzerine gidildiğinden bu yana Türk siyasi yaşamına pek musallat oldu. Bazı partilerin bazı binalarına, genel merkezlerinin bazı katlarına partililer bile giremiyor. Bazılarına “yürü ya kulum” deniyor. Damdan zembille botokslu inenler… gidenler… işi bitenler… parti içinde farklı adaylar… önü kesilenler… renkli renksiz sosyal medya yarışçıları…

Çok yakışıksız.

Böyle gider mi…

Nereye gider…

KİM VAR ORADA

Böyle gitmez. Gitmeyecek!

İçinizi ferah tutun. Bu millet; ve milletin ve bilimin sağduyusunu temsil eden, kara bahtlara sürüklenmesine engel olacak bir güç daha önce de vardı.

Şimdi de var. Olacak.

Üstelik o mirasa sahip olmak gibi başka bir ayrıcalığımız da var.

Kim?

Siz… ben… o…

Bu bir görev çağrısıdır.

Cahil cesareti diyeceğim ama değil - Resim : 1
CHP sözcüsü Deniz Yücel maviş altıok ve Atatürk önünde

DEVLETİN TEMELİ VE ALTI İLKENİN VAZGEÇİLMEZLİĞİ

5 Şubat 1937'de Malatya Mebusu İsmet İnönü ve 153 arkadaşının verdiği kanun teklifi ve Teşkilatı Esasiye Encümeni mazbatasıyla Teşkilatı Esasiye Kanunun bazı maddeleri değiştirildi.

Ve Altı Ok Anayasal madde oldu.

Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçıdır. Resmi dili Türkçedir.

Merkezi Ankara'dır.

Neden böyle bir gereksinim oldu?

Bu neyi ifade etmektedir?

Türkiye Devletinin Cumhuriyet olduğu belirtilmektedir. Bu devletin şeklidir. Bir devlet rejimidir. Bir iktidar tanımıdır. Egemenlik ve yaptırım gücü tanımıdır.

İlk ayrışma aslında 23 Nisan 1920'de olmuştur. Egemenlik padişahtan alınmış millete verilmiştir.

13 Eylül, 1920'de “Halkçılık Programı”yla kuralları, yasası ve programı açıklanmış; Meclise Atatürk tarafından sunulmuştur.

Amaç TBMM hükümeti hayat ve bağımsızlığını kurtarmayı yegâne ve mukaddes gaye bildiği halkı emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak irade ve hâkimiyetin hakiki sahibi kılmaktır (ATABE, c.9, s.323)

Milli hâkimiyetimiz tehlike altında olduğu için bu hükümet kuruldu.

Onun sahibi milletimizdir.

Kayıtsız şartsız!

İşte Meclis ve Vekiller heyeti bu yetkiyi kullanacaktır.
(c.12, s.120)

ESAS NOKTALARA MÜDAHALE

Ahmet Emin Emin Yalman'la 24 Aralık 1921'de yaptığı söyleşide Gazi Mustafa Kemal şunları vurgular: (c.12, s.169,170)

- Ancak halk idaresinin kuruluşuyla, yaygınlaşmasıyla kurtuluş olabilir.

- Ekonomik durumumuzun milli refahımızı temin edecek tarzda iyileştirilmesine ve canlandırılmasına bağlıdır. Halkçılık devletçilik birbirini izliyor.

Bugüne tercüme edersek: Milli hükümet ve üretim ekonomisi.

Arkasından 20 Ocak 1921 Anayasası gelmiştir. (c.10, s.302)

Madde 1:

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatını bizzat ve fiilen idare etmesi esasına dayanır.”

Aradaki gelişme sürecini geçiyorum. Denemeler ve koşulların dayatmasıyla devrim önüne çıkan sorunları çöze çöze ilerlemiştir.

20 Nisan 1931'de Millete Beyanname’de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın “esas noktaları” ilk kez sayılıyor:

“Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık onun değişmeyen açık özelliğidir.” (c.25, 118)

Laik olmadan tıkanıyorsunuz, sorunları aşamıyorsunuz. Toprak mülkiyeti, ağalık, şeyhlik bir sorun.
Emperyalizme karşı mücadeleye, bağımsızlığımıza kadar gidip dayanıyor. Bugün PKK meselesinin köklü çözümünden yana ve FETÖ’ye karşı olanlar işte bu okta da ayrışıyorlar.

Bugüne kadar kalan üretim devrimi görevi tamamlanacak.

Sonuncu ilkemiz devrimciliktir.

Birine bile dokunamazsınız.

Eğer ki Cumhuriyetimizden vazgeçmiyorsanız.

TEKRAR BÖYLE TEHLİKELERE DÖNMEYECEK BİR DEVLET SİSTEMİ KURULMUŞTUR

13-14 Mayıs 1931 CHF'nin programının 1. Kısım 3. maddesi

“Devletin esas teşkilatını tanımlar. BMM millet namına hâkimiyet hakkını kullanır. Reisicumhur ve İcra Vekilleri Heyeti onun içinden çıkar. Hâkimiyet birdir, kayıtsız, şartsız milletindir. (c.25 , s153)

İkinci Kısım, 1. madde “CHF a) Cumhuriyetçi, b) Milliyetçi, c) Halkçı ç) Devletçi, d) Laik e) İnkılapçıdır”
Cumhuriyet millî hâkimiyet ülküsünü en iyi ve güvenli biçimde uygulayan devlet biçimidir. Onun için bu sarsılmaz kanaatle Cumhuriyeti tehlikeye karşı her vasıtayla savunur.

Aynı maddenin c bendinde halkçı tanımı da yapılmaktadır.

“Kanunlar önünde mutlak bir eşitlik kabul eden ve hiçbir ferde, hiçbir aileye, hiçbir sınıfa, hiçbir cemaate imtiyaz tanımayan fertleri halktan ve halkçı olarak kabul ederiz.” (c.25, s.154)

Programın girişinde bunun birkaç yıl için değil, geleceği de kapsayan tasavvurların ana hatları olduğu vurgulanır. Teskilatı Esasiye'de siyaset ve yönetim tarzının izleyeceği ana özellikler de esas hüküm olarak gösteriliyor. Bu geleceğe ilişkin bir önlemdir. Kanun hükmünde sağlamlaştırılmaktadır.

ZAFERİN NEDENİ VE ESERİ

Meclis'te sunuşu yapan Muğla milletvekili, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya da şöyle açıklıyor: CHP'nin programında ilkeleri açık bir biçimde saptanmıştır. Atatürk, Türk istiklalini kurtarmakla insanlığa da, uygarlığa da büyük hizmet etmiştir. İleride en büyük özelliği olarak bu hizmetiyle anılacaktır.
Bu bir devrimdir, diyor.

Neden Anayasal madde oluyor?

Yanıtı şu:

“Türk milletinin İstiklali kurtarıldıktan sonra tekrar böyle badirelere, tehlikelere dönmeyecek bir devlet sistemi kurulmuştur. Bu devlet sisteminde uygulanacak ilkeler ve program saptanmıştır.
Bunlar “ulemanın kendi hücrelerinde hassas vicdan ve dimağlarında hazırladıkları mücerred mefhumlara (yalnızca kavramlara) uydurmak için” yapılmamıştır. Gerçeğe dayanan bir yürüyüşün uygulamasıdır. Bizim Cumhuriyetimizin ilkeleri savaş alanlarında düşünülmüş ve uygulanmıştır. Zaferin nedeni ve eseridir.” (TBMM Zabıt Ceridesi, 5 Şubat 1937)

Kimsenin bunları değiştirmeye gücü yetmez!

CHP Cumhuriyet LGBT TBMM PKK