“Cahil cühela” hakemi ararsa...
“Adam kulüp başkanı... Kulübün futbol takımının, lider takımla deplasmanda oynayacağı zorlu maçtan önce, maçın hakemini arayıp, göreviyle ilgili konuşma yapıyor.”
Bu tırnak içi saptamayı, 5 kıtanın futbol oynanan hangi ülkesinde söyleseniz, alacağınız ortalama tepki bellidir. Arama gerekçesinin, başarı dilemek, tavsiyede bulunmak, destek vermek falan olması, aklı başındaki insanların kanaatini değiştirmez.
Bunun adı, hakemin kararları üzerinden sonucu değiştirmeye yönelik bir çabadır. Sinsi bir operasyondur, manüplasyondur. Avantaj sağlama gayretidir. Toplumda, bu algı tezgahına düşecek, “İyi etmiş” diyecek kalabalıklar, aymazlığını defalarca kanıtlamış güruhlar olsa da, izan sahibi çoğunluk bunu yemez.
Açıklaması ne olursa olsun yapılanı, futbolun evrensel mantığı reddeder. Hani, hakemi hata yapmaması konusunda uyarmak için aramış ya hacı; işte bu, futbolun içindeki “hakem hatası faktörünü” manipüle etmek anlamına gelir.
Açalım. Neden bugünkü dijital teknoloji, bir futbol maçında gerçekleşebilecek bütün gri/flu pozisyonları, anında aydınlatabilecek potansiyeldeyken bu yol izlenmiyor? Tenisteki, topun düştüğü yeri gösteren “şahingöz” uygulaması, futbolda stadların skorbordlarına yansıtılmıyor? Yeryüzündeki tüm maçlarda uygulanma olanağı olmaması, bunun bir nedeniyse; bir nedeni de, “insan” ve beraberinde taşıdığı, “hata”, “yanılgı” payını yok etmeme tercihi.
2013’teki Leverkusen-Hoffenheim maçında, Kiessling’in vuruşunda yırtık ağlardan kaleye giren topu, hakem fark edemeyip gol vermişti. Ancak bu denli fahiş bir hatayı, yapılan itiraza rağmen, “takdir hatası futbola dahil” mantığıyla, iptal yerine tescil etti Alman Federasyonu. Anlatmaya çalıştığım tam da bu işte.
Kurallara aykırı olduğunu bildiğiniz birşeyi, ben bunu daha önce de yapmıştım, yine yapacağım derseniz; kısa vadeli çıkar sağladığınızı sansanız da, sonuç küçük aklınızın alamayacağı biçimde aleyhinize olur. Bireysel değilse kurumsal, kurumsal değilse toplumsal anlamda... Ötesi, sizi bir halt sananlara model olur, kötülük edersiniz köylü kurnazlığınızla.
Son yıllarda tamamen vasat altı cennetine dönüşen Türkiye’nin gerçeği bu, ne yazık ki... Şimdilerde tavan yapan sistematik kural tanımazlığın tarihi, 1950’li yıllara uzanır. Yakın geçmişteki temsilcisi, “Anayasa delmeye çanak tutan” Özal’dır. Bugünkü temsilcisi ise, hakeme telefon eden şahsın, baygın gözlerle izleyip, cehalet kokan pervasızlığını örnek aldığı malum şahıs...
Bakınız Trabzonspor Başkanı için kulüpteki selefi, daha 2 ay önce ne diyor: “İlkokulu zorla bitirmiş cahil cühela adamdan ne beklersin...”
Ya, sağ kolu olarak yönetimine alıp, omuz omuza görev yaptığı arkadaşı?.. O da, 4 ay önce şunları söylüyor: “Yüzüne maske takarak tüm camiamızı kandıran İbrahim Hacıosmanoğlu’na Trabzon tribünlerinde birçok laf söyleniyor ama hâlâ başkanlığı bırakmıyor. Onda o yüz yok. Bırakırsa başkanlığı, Trabzon sokaklarında dahi yürüyemeyecek.
Bir insanın sözü aynasıdır. Verdiğiniz sözü tutmuyorsanız, o kişi haramzadedir. Biz kendisiyle birlikte yönetime gelirken, kulübü borç batağından kurtaracağız, şike konusunda milyonları yürüyüşe çıkartacağız, kulübü riyakârlıktan, tüm kötülüklerden arındıracağız dedik ama hiç biri yapılmadı. Verdiği sözleri yapmayan bir yönetimde nasıl durabilirdim. Bu yüzden istifa ettim.
Sadri Şener kulübü 175 milyon lira borçlandırdı. Kulübün geleceğini ipotek altına aldı. Biz bu işi düzelteceğiz dedik. Şimdi kulübün borcu 400 milyar liraya yakın ve Hacıosmanoğlu, televizyonda ‘gemileri yaktık’ diyor. Acaba babanın gemilerini mi yaktın; neyi yaktın? Biz mali durumu düzeltip, kulübü siyasetten kurtaracağız dedik. İbrahim Hacıosmanoğlu, yüzündeki maskeyi çıkartıp kulübü siyasetin kucağına oturttu. Trabzonspor’u böldü.
Bunu herkes bilsin. Siyaset bizi ilgilendirmiyor. Trabzonspor siyasete kurban edilmiş, Trabzonspor satılmıştır. İbrahim Hacıosmanoğlu, Trabzonspor’u okuyamadığı ilkokul yerine koyuyor, bir şeyler öğrenmeye çalışıyor. Trabzonspor kimsenin mektebi değildir.”
Bunları ben söylemiyorum; söyleyenler renkdaşları, omuzdaşları, hemşerileri... Başka söze gerek var mı?