22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Cam filmi’nin asıl karası!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Dövizde yeniden alevlenen yangın iyice büyürken ekonominin gidişati ne yazık ki belli değil, iş dünyasının geleceği karanlık!..
Memleketin tüm medyası mecburen 3. sayfa haberciliğiyle yarışıyor!.. Çünkü acımasız cinayetler, terör saldırıları, şiddet olayları ve mafya eylemleri bitmiyor, sokaklar topyekün karanlık halde huzur arıyor...
“Açılım” rezaletinin bitmesinin üzerinden neredeyse üç yıl geçmesine rağmen, yüzlerce şehide ve yaralı güvenlik görevlisine karşın terör ne yazık ki bitmiyor, Güneydoğu’daki kaotik karanlık bir türlü giderilemiyor...
Suriye sınırındaki kanlı keşmekeş çözülmüyor, Türkiye skandal politikalar nedeniyle sosyo-ekonomik açıdan zarar görmeye devam ediyor ve diplomasideki karanlığın haritası ülkemizin çevresinde giderek yayılıyor!..
Resmi rakamlara göre 3.5 milyon olmasına rağmen, en az 5 milyon olduğu tahmin edilen “işsiz”ler nedeniyle yüzbinlerce evde ocaklar yanmıyor, mutfaklar karanlık, geçim çaresizliği yuva yıkacak boyutlarda büyüdükçe büyüyor...
Şanlı cumhuriyete taarruz edenler, kindar karşı devrimciler ve bağnazlığın ezeli düşmanları rejimi yıkmak için artık salyalarını açıktan akıtırken, ülkenin gidişatı giderek zifiri karanlığa dönüşüyor!..
Ülkenin çimentosu olan laiklik her geçen gün daha da derin darbeler alıyor, bürokrasiden siyasete ve güvenlikten eğitime kadar laiklik karşıtı kadrolaşmalar devletin gidişatını iyice belirsizliğe sürüklüyor...

TÜKETMENİN CAKASI!..

Türkiye’yi sinsice saran, derinden sarsan, bağnazca kuşatan ve hergeçen gün daha da fazla cenderede tutan karanlıkla ilgili vahamet tablolarının sonu ne yazık ki gelmiyor... Örnekler bitecek gibi değil;
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’e ahlaksızca küfür edenler delil yetersizliğinden serbest bırakılırken, Gazi’nin heykelleri saldırıya uğruyor, internet soytarılarıyla tarihçi kılığındaki zavallılar Gazi ile ilgili gerçeklere iftira çamurunda kara çarşaf örtmeye çalışıyor!..
Ve en büyük karanlık, her geçen gün daha da fazla eğitimin üzerine çörekleniyor, bir gecede binlerce eğitim kurumunun imam hatipe dönüştürüldüğü ülkede, molla-medrese sistemi çağdaş cumhuriyeti zifiri bir karanlıkta tutmak için direndikçe direniyor...
Velhasıl; Türkiye son 15 yıldır yaşamın her alanında karanlığı, bağnazlığı ve kaosu dayatan sinsi bir siyaset anlayışının dehlizlerinde görünmez bir uçuruma doğru hızla sürüklenirken, toplumun umutları kör kuyularda erimeye devam ediyor!..
Karanlık ve “aydınlık” ikileminde memleketin derdi çoktur vesselam... Siyasetin gücünü arkasına alan rantiye zenginliği sosyeteyi ve tüketmeyi keşfedince, ülke nereye gitmiş umurunda olmayan bir güruh, yandaşlığın kucağında gidişattan habersizmiş gibi yaşıyor, geleceği de hiç ama hiç umursamıyor...
“Kader”cilik anlayışının toplumu iyice teslim aldığı yakın coğrafyalarda olduğu gibi, Türkiye’de de kimi insanlar “banane”ciliğin tehlikeli yollarında sırtını gerçeklere dönerek yaşamayı tercih ederken, ülkenin başındaki kara bulutlar gittikçe çoğalıyor!..

SİSTEKİ 5.5 MİLYON ARAÇ!..

Konu “karanlık”, kaos, belirsizlik, gerginlik, gericilik ve yurttaşların neredeyse tamamını teslim alan huzursuzluk olunca, bu ülkede ne yazık ki sıralanacak örnekler de bitmiyor;
Gözünü adeta karanlığa mahkum olmuşçasına kapatarak, “nereye giderse gitsin” anlayışıyla ve de “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyeti ile vurdumduymaz bir yaşamın içinde debelenmeye devam ediyor bir kesim insanlarımız...
Peki; karanlığın zifiri halde ülkenin, rejimin, demokrasinin, cumhuriyetin ve laikliğin üzerine çöreklendiği, küflenmiş sis bulutunun ülkenin gidişatını daha da belirsiz hale getirdiği bir dönemde, köhnelik iyice büyürken, Türkiye’nin en büyük sorunu otomobillere takılan “cam filmi” mi olmalı?..
Karanlık-aydınlık ikileminde, zifiri bir siyasetin kelepçesiyle yaşamaya mahkum edilen Türkiye’nin en yaşamsal, en önemli, en acil ve en hızlı çözülmesi gereken meselesi “cam filmi” midir be arkadaş?..
Ne yani; ülkenin üzerindeki sosyo-ekonomik karanlığın farkına varmak istemeden yaşayanlar, acaba araçlarına “cam filmi” takarken hangi psikolojiyle hareket ediyorlar, hangi uğurda diretiyorlar ve hangi keyfin kölesi olmuşçasına hareket ediyorlar?..
Ve de söyler misiniz; Türkiye’nin belirsiz gidişatına öfke duyması gereken kesimler gerçekleri görmek mi istemiyor?..
Ne yani; aynı zamanda ülkenin içinde bulunduğu çıkmazlara simsiyah bir perde mi çekmek istiyor kimi insanlar otomobillerinin içinden?..
Nedir acaba bu gizem, nedir bu saklanma çabası, nedir bu karartılmış süslü camların arkasında gizemli hallere girme mücadelesi?..

‘KARA’ YOLUNA YANSIYAN FİLM!..

Tekrar soralım; laikliğe yönelik taaruzların ülkeyi en geri kalmış, şeriatla yönetilen bağnaz rejimlere benzetmeye çalıştığı bir süreçte, kırmızı çizgiler yurttaşların sosyal yaşamını cenderede tutarken, araçlarında “karartma geceleri” rollerinde gezen insanların asıl derdi nedir acaba?..
Bir oyun mudur cam filmi, salgın hale getirilen bir hobi mi, bir gösteriş merakı mı, yoksa tüketim toplumculuğunun zıvanadan çıktığı bir süreçte, parasını nereye harcayacağını bilmeyenlerin “kara”yollarında simsiyah camlarla caka satma çabası mı?..
Kimsenin keyfine bir diyeceğimiz yok ama 1923’te başlatılan “Aydınlanma Devrimi”nin büyük darbe aldığı bu süreçte, ülkenin içinden çıkılmaz sorunları kangrenleşirken, kahve köşelerinde, çarşılarda, pazarlarda, esnaf arasında, ev toplantılarında ve arkadaş gruplarının muhabbet alemlerinde konuşulması gereken tek melese “cam filmi” mi olmalı?..
Evet, 80 milyona yakın insanın döviz yangını, işsizlik, terör kaosu, geçim sıkıntısı ve eğitim karmaşası içinde geleceğini düşünmesi gereken bir ülkede, 5.5 milyon araca takılan süs, tam bir kandırmaca “film”i gibi “kara”yollarına yansımaya devam ediyor...
Taktırması bir dert, söktürmesi bin dert, hükümetin eziyeti nedeniyle de masraf üstüne masraf çıkartan cam süsleri ülkenin büyük bir kesimini haftalardır meşgul ederken geriye söylenecek tek söz kalıyor; hayatımız acıklı “film”lere dönmüş vesselam da, ağlayanımız yok!!!