Camdan bile daha duygusuz gözler...
Şair Ahmet Haşim, eserlerini basan yayınevinin sahibinden bir miktar avans ister... Ancak eli sıkı yayıncının para vermeye niyeti yoktur.Ahmet Haşim ısrar edince, aklınca kurnazlık yapar yayıncı:“Benim gözlerimden biri camdır. İsviçre’de yaptırdım. Hangi gözümün cam olduğunu bilirseniz istediğiniz parayı veririm...”Haşim, adamın gözlerine bakar ve hiç tereddüt etmeden, “Cam olan sağ gözünüz” der...Şaşırır adam; “Hayret, nasıl anladınız? Bugüne kadar kimse anlayamadı...”Gülümser Ahmet Haşim ve yumuşak bir ses tonuyla adama bakarak mırıldanır:“Sağ gözünüzün, sizden olmadığını hemen anladım. Çünkü... Üzerinde insaf parıltıları vardı!”***Bugün yine gözlerde insafın kalmadığı günlerden geçiyoruz. Bencillik zirve yapmış durumda...“Duygu” karaborsada...Sahtekarlık, riya, adam satma; gırla...İyiler harcanıyor, kötüler kazanıyor...“Cam göz”ler bile insafla parıldıyor; zalimlik karşısında!Kandırılmış çocuklar, önüne geleni öldürüyor. Gözleri kendi vücutlarına ait ama asla “kendilerinin gözü” değil. Başkalarının gözüyle, başka dünyaları görüp ölüm makinesine dönüşüyorlar.Sadece onların mı; siyasetçilerin gözleri de kendi gözleri değil aslında...3 kuruş çıkar uğruna rezil olan işadamlarının, dünya malına tapanların, ihtirasa kapılanların gözleri, kendi gözleri değil!***Ahmet Rasim, yayıncısının cam gözlerinde bulmuş insafı...Biz nerede bulacağız peki?Seçim sandığının başında tüm değerlerimize saldıran çılgın hatipte mi?Küfreden sözde devlet adamında mı?Hep almak için uzatılan ellerin sahiplerinde mi?Sahi; kim okşayacak ruhumuzu, kim anlayacak halimizden?***Kalpler nasırlaştı dostlar; tüm mesele bu...Ellerin nasırlaştığı eski çağlarda, yani satmanın değil üretmenin erdem olduğu günlerde, kalpler yumuşak kalırdı. Şimdi ise “üretmek” demode, moda olan “satmak...”“Satma”nın kuralıdır; olabildiğince yüksek fiyat isteyeceksin... Bol kazanç elde edeceksin... Acımayacaksın!Bu yüzden ellerde nasır yok artık; ama... Yürekler nasırlıdır.Yüreklerdeki nasır da gözlere yansır ilk olarak...Çevrenizdeki gözlere bakın; cam mı değil mi ayırt edemezsiniz belki ama...“Satanları” hemen anlarsınız...Onlardan uzak durun! Kısacası Ahmet Haşim gibi çocuklar yetiştirin anneler; varsın parası olmasın ama... Camdan insaflı gözleri olsun!
156+130!Bugün Abdullah Bey’e seslenme sırası Fatih Karayel isimli okurumuzda... Sizin de Gül’e soracaklarınız ya da söyleyecekleriniz varsa [email protected] adresine göndermenizi bekliyorum.***“Abdullah Bey...Ben bir küçük işletme sahibiyim. Vergimi düzenli olarak öderim, bütün yükümlülüklerimi günü gününe yerine getiririm. Maliye’ye olan borçlarımı ödemek için eşimin kolundaki bilezikleri bozdurduğum bile oldu. Bu kadar titiz olduğum halde geçenlerde hesaplarımı inceleyen müfettişler, bir taksi fişindeki rakam oynaması gerekçesiyle şirketime 5 bin liraya yakın ceza kestiler. Neymiş; 15 liralık fişi, 115 lira yapmışım... Madem devlet öyle diyor; yapmışımdır! Merak ettiğim şu: Bana bu kadar titizlenen devlet, neden sizin Huber’deki masrafları ödediğinize dair makbuzları incelemiyor... Tamam siz Cumhurbaşkanı olabilirsiniz ama bildiğim kadarıyla yasalar önünde hepimiz eşitiz... Benim anamı ağlatacaklar; sizin yüzbinlerce liralık masrafı ödeyip ödemediğiniz sorun olmayacak; hatta bunun açıklaması bile yapılmayacak. Yazıklar olsun!”
GÜNÜN SORUSUSorum yıllarını verdikleri AKP’de liste dışı kalan aday adaylarına:Sizi devre dışı bırakıp sırf partisini sattığı için aday gösterilen Tuğrul Türkeş hakkında neler hissediyorsunuz?Sizi unutmayacağız Bülent Bey!Yalan yok Bülent Bey, size kanım hiç ısınmadı.Dinimizi siyasete alet etmenize...Kadın siyasetçilere ikide bir “ayar” vermenize...Kızlarımızın giyim kuşamlarına karışmanıza...Ağzınızdan dökülen çirkin sözlere...Aklınızın hep bel altına çalışmasına...Küçümser tavırlarınıza...Kibrinize...Cakanıza...Hep öfke dolu gözlerinize...Hiçbir zaman alışamadım!Kucaklayıcı değil, hep itici oldunuz.Sizin gibi düşünmeyenlere, size itaat etmeyenlere hiç tahammül etmediniz.Evimizdeki “hayatı zindan eden dede” gibiydiniz; her şeyi siz biliyor, her şeye karışıyordunuz...“Bülent Arınç denilince aklına ne geliyor” deseydi biri, hiç düşünmeden “Maydanoz” derdim...Çünkü, gerçekten her şeye maydanozdunuz!Çok şükür ki artık siyaset sahnesinde yoksunuz...Umarım; en yakın çalışma arkadaşlarınız da en kısa zamanda size katılır ve hep birlikte bir daha dönmemek üzere gitmiş olursunuz!Size yeni hayatınızda bol sıkılmalar dilerim Bülent Bey...Siz varken biz sıkıldık; artık biraz da siz sıkılın!Hadi; uğurlar olsun!
GÜNÜN İSYANIİsyanım her bayram ille de kendisini bir yere gitmek zorunda hisseden, yollarda ölüp kalan, ölmese de trafik işkencesinden geçen yeni insan tipine:Devlet bayramda sadece işinizi tatil ediyor; yaşadığınız kenti terk etmek zorunda olmadığınızı biliyorsunuz değil mi?