Çanakkale ve Afrin’de kurmaylık
Afrin’de kontrol, beklenenden çok önce ve çok daha az kayıpla sağlandı.
Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla bitirilmek istenen Türk askeri, ölmediğini bir kez daha tüm dünyaya gösterdi.
Burada bazı medyanın gösterdiği gibi ÖSO başarısı değil, 2 bin yıllık Türk ordu geleneğinin kahramanlık ve kurmaylık zirvesi var.
Kolay değil, Türkiye’nin 1984’ten beri yaşadığı şiddetli terör sürecinden hiçbir ülke böylesine yıkılmadan çıkamazdı.
Üzerine bir de Amerikancı FETÖ ve NATO korozyonlarını, Atatürk’ten koparılmak istenen Türk askerinin mücadelesini katın.
Bu ülkede Genelkurmay Başkanı, amiral ve generaller, terör ve Kardak kahramanı rütbeliler acımasızca karalanarak hapislere atıldı, mahkum edildi.
Ve FETÖ isyanı ile darbe girişimi yaşandı.
Tıpkı Çanakkale Zaferi öncesi yaşananlar gibi.
Ordunun kendisine darbe yapmasından korktuğu için askeri esir alan Abdülhamit’in milyonlarca kilometrekarelik toprak kaybı, İttihat ve Terakki’nin 1908 Meşrutiyet Devrimi’ne karşı, gerici 31 Mart 1909 ayaklanması, ardından 1912 Balkan faciası.
Türk ordusu bitti denirken, tüm bunların üzerine gelen muhteşem Çanakkale Zaferi.
Bu verdiğim tarihlerin tümünde Atatürk’ün inanılmaz büyük rolü vardır.
Hem kurmay olarak, hem de komutan ve kahraman olarak.
Afrin’de yaşanan da budur işte.
Atatürk’ün askerinin büyük kurmaylık başarısıdır.
Türk aydınının kafası hep karışık olsa da, Türk ordusu tarihin her döneminde aslında kiminle savaştığının tam olarak bilincindedir.
Çünkü vatan uğruna ateşe atılan o’dur.
İhanetin ilk hapse attığı da o’dur.
Çanakkale’de, Türk uçaklarından düşman mevzilerine atılan bildirilerde, psikolojik savaşın en doğru ve ileri örneklerini bulmak mümkündür.
Bunlar ileri kurmay zekanın unsurlarıydı.
Mesela Fransızların emrinde savaşan Müslüman askerlere, “Karşılarında savaşanların Alman denilerek kandırıldıkları, oysa bunların Müslüman Türkler olduğunu, tanıtmak için cephede güzel sesliler tarafından beş vakit ezan okunacağı” bildirileri atıldı.
Ama en güzeli Anzak askerlerine atılanlardı. Yani Avustralya ve Yeni Zelanda’dan getirilen birliklere yönelik atılan bildiriler. Kusursuz İngilizce ile yazılan bildirilerde şunlar söyleniyordu: “Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerler, kandırıldınız ve kazanamayacaksınız. Burada ancak evinizden çok uzakta ölümü tadarsınız. Ya da açlık ve susuzluk çekerek perişan olursunuz. İngilizlerin doyumsuz hükmetme arzuları ve olmayacak zafer için boşuna çabaları, sizin hayatlarınızı harcamaktadır”.
Bunlar propaganda için kullanılsa da çok doğru tespitlerdi.
Oysa bugün de geleneğini BBC yayınlarıyla sürdüren, yalan haber ve propagandanın mucidi İngiliz İmparatorluğu, Türk siperlerine “Esir düştüklerinde aç, çıplak, bakımsız olan Osmanlı Askerlerine İngiliz Hükümeti tarafından çok iyi bakılmaktadır” anlamına gelen İngilizce ve Arapça bildiriler atıyordu.
Bırakın İngilizceyi, Türk askerinin yüzde 99’u okuma yazma bilmiyordu!
İngilizlerin esir Türk askerlerine işkencesi, Anzak birliklerini dahi isyan ettiriyordu bu arada.
Anzaklar, Peter Weir’in o meşhur Gallipoli filminde anlatıldığı gibi, savaşta İngilizlere kurban edildiklerini anladı ve yenilgiyi bu tür moral bozuklukları hazırladı.
Emperyalizm, her zaman yalan ve fitneyle, elin taşıyla elin kuşunu vurmakla iş görür.
Afrin’de de olduğu gibi.
AFRİN VE ÇANAKKALE
Ancak bu kez psikolojik üstünlük Türk ordusuna geçti.
Orada da Çanakkale’deki kurmaylık başarısını gördük.
Kürt kökenli halk artık ABD ve İngiltere’nin kendilerini nasıl harcadıklarını görüyor.
Havadan atılan Kürtçe ve Arapça bildiriler aracılığıyla Afrin halkına ve oradaki teröristlere şu mesaj verildi: "Değerli Afrinli kardeşlerimiz, PKK/PYD/YPG/DEAŞ terör örgütleri yıllardır size ve bize, maddi ve manevi zarar veriyor. Sizleri evinizden, yurdunuzdan, sevdiklerinizden mahrum ettiler. Teröristlere dur demenin zamanı geldi. Tek hedefimiz size eziyet eden terör örgütleridir.”
Bir diğer bildiri ise şöyleydi: "Komşusuna silah çeken, camilerimizi yıkan, hain PKK/PYD/YPG ve IŞİD'lı teröristlerin baskı ve zulmüne son verme zamanı. Teröristlerin evlatlarınızı kullanmalarına, sizi, hanenizi ve geleceğinizi çiğnemelerine izin vermeyin. Teröristlere 'dur' demenin zamanı geldi. Teröristlere karşı hep birlikte olalım. Teröristlerden uzak durun. Afrin, Afrinlilerindir. Allah'ın izniyle, Afrin'de barış, sağlık, huzur, güven ve bereket dolu günlere."
Bildirilerde, 103 yıl önceki anti emperyalist bilinç vurgulanmasa da, içerik son derece doğruydu ve adresine ulaştı.
TSK tek sivilin bile hayatına mal olmadan, Afrin’in merkezine girmeyi başardı.
Hava ve karadan, istihbarat ve piyade, mekanize koordinasyonu, bir orkestra gibi mükemmel yönetildi.
Sıkıyı gören PKK’lılar ise kaçtı.
Tıpkı Çanakkale’de Çörçil’in işgalcilerinin kös kös evlerine döndüğü gibi.
Şunu da burada hatırlatmak lazım.
Çanakkale’de Atatürk’süz anma yapılması, Afrin’deki Türk kurmay dehasına bir hakarettir.
Çanakkale’de Atatürk’ü yok saymak, Afrin’deki kurmaylık başarısını da yok saymaktır.
Şam’a emperyalist gözlüğünden bakan siyasette de bu kurmaylığı görebilsek ne güzel olurdu.