Çanakkale’nin vurulacağı gün!
Tam iki yıl önce bugün, yani 18 Mart 2015’te Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümüydü...
O zaman tüm Türkiye olarak bekledik ki, şanlı zaferin şanına layık, görkemli ve ses getiren etkinlikler düzenlesin...
Oysa birileri o zaferden sanki utanıyormuş gibi, görkemli savaşın 100. yılı sıradan etkinliklerle geçiştirildi...
Yani dünya tarihinin akışını değiştiren bir zaferin yıldönümü bu ülkeye ihanet etmiş yobazların, tarikat şeyhlerinin ya da cumhuriyet düşmanı siyasetçilerin ölüm yıldönümü kadar önemsenmedi...
Kimse sesini çıkartmadı AKP iktidarının bu vahim duyarsızlığına?.. Kimse, “şehitlerimizin bize kanlarıyla armağan ettiği o destansı zafer ucuz ve sıradan anma konferanslarıyla geçiştirilemez” diyemedi...
Kimse sormadı; dünyanın en sıradan ülkesi bile böylesine önemli bir zaferin yıldönümünde muhteşem gösterilerle tüm dünyayı ayağa kaldırmaz mıydı diye?..
Tüm dünya biliyordu ki, Atatürk’ün askeri dehası vardı o dillere destan zaferin arkasında... İşte o yüzden AKP iktidarı da, cumhuriyete düşman çevrelerde; her anında ve her siperinde “Gazi” olduğu için Çanakkale’nin 100. yıldönümünü gövde gösterisine dönüştürmekten kaçınmışlardı...
Ancak hiç kuşkunuz olmasın; 18 Mart 1915’te Türkler Çanakkale’de bir zafer kazanmasaydı ve de tarih tam tersine dönmüş olsaydı, şimdilerde bu ülkede cumhuriyete düşmanlık yaparak yaşayanların yalnızca figüranlık görevleri olacaktı...
Yani içimizdeki laiklik, cumhuriyet ve Atatürk düşmanları, emperyalistlerin her 18 Mart’ta bu ülkede düzenleyecekleri görkemli şovlar için işgal edilmiş meydanlarda, tribünlerde şakşakçı olmaktan kurtulamayacaklardı...
YOK SAYILAN ZAFER!..
Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümüne yönelik duyarsızlığa iki yıl önce bu köşede isyan etmiş, Atatürk ve silah arkadaşlarının ve şehitlerin kemiklerini sızlatan gafletin utanç verici olduğuna dikkat çekmiştik...
Bugün yine 18 Mart... Bugün o muhteşem zaferin 102. yıldönümü... O halde iki yıl önce bu köşede sorduğumuz soruları bir kez daha anımsatalım ki, Çanakkale Zaferi’nin bu yılda niçin sönük etkinliklere mahkum bırakıldığı sorgulanabilsin;
“Tam 102 yıl önce... Yalnızca yoksulluk ve geri kalmışlığın değil, gericilik ve bölücülüğün yanı sıra, cehaletin de kuşattığı kaç coğrafya vardı?..
Kaç ülkenin 102 yıl önce, “cebren ve hile ile bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir”di?..
Hangi ülkelerde; 102 yıl önce, “memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet içinde”ydi?..
102 yıl önce hangi devlette, ‘iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit’ etmişlerdi?..
Hangi coğrafyada; 102 sene önce, ‘Millet, fakrü zaruret içinde, harap ve bitap düşmüş’tü?..
102 yıl önce hangi vatanda, ‘İstiklâl ve cumhuriyete kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili’ olmaya çalıştılar?..
Bundan bir asır önce, dünyanın neresinde, ‘dahili ve harici bedhahlar’ bir milleti kuşatmaya çalışıyordu?..
Yeryüzünde, tam 102 yıl önce, ‘istiklâlini ve Cumhuriyet’ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmek’ için çırpınan kaç onurlu millet vardı?..
Yani, hangi ülke 102 yıl önce, ‘istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine’ düşürülmüştü acaba?..
Ve söyler misiniz; 102 yıl önce kaç ülkenin insanları, ‘vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin’ denildiğinde, gözlerini kırpmadan siperlere koşmuştu?..”
18 MART... 16 NİSAN!..
Bugün yine 18 Mart... Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla anarken,2 yıl sonra bir kez daha yineleyeceğimiz aşağıdaki soruları düşünmeden geçmeyiniz;
“Bir asır önce kaç ülke emperyalistlerce kuşatılmış, parçalanma tehdidiyle çembere alınmış ve kan deryasına dönmüştü acaba?..
Kaç ulus, 102 yıl önce, yüzbinlerce gencini ‘önce vatan’ diyerek feda etmişti?..
Ve kaç millet, varlığını korumak için Çanakkale gibi devasa bir destanı yazabilmişti?..”
Evet; bugün tüm dünyaya nam salan, emperyalizme meydan okuyan bir büyük destanın 102. yılı...
Dile kolay, tam 102yıl geçmiş esarete rest çekmenin üzerinden... Tam bir asrı devirmiş Atatürk’ün önderliğindeki o muhteşem Çanakkale Zaferi...
Unutmayınız ki, Çanakkale Zaferi olmasaydı, İstanbul işgal edilecek, ülke paylaşılacak ve cumhuriyet de kesinlikle olmayacaktı...
O halde siz bakmayın yandaşlara, kiralıklara, hainlere, sahte solculara, gericilere, tetikçilere, bölücülere, işbirlikçilere, liboşlara, döneklere, kalleşlere ve de özellikle “Truva”kısraklarına; Çanakkale’yi anlamak için tek kelimeyle önce “adam” olmak lazım...
Ve Çanakkale’yi kalbinde hissedecek kudretin, “damarlardaki asil kanda” mevcut olması lazım!..
Büyük Önder Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha saygıyla anarken, aşağıdaki uyarının Çanakkale ruhu kadar yaşamsal olduğunu anımsatmadan da geçmeyelim;
“Referandum” tuzağıyla bu ülkenin damarlarına 16 Nisan’da adeta dinamit yerleştirilirse, hiç kuşkunuz olmasın Çanakkale işte o gün tam bağrından vurulur!.. İşte o gün geçilmiş olur Çanakkale!!!