10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 16°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çare-2-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Önce iki izlenim:

Tarih: 4 Temmuz 2012

Yer: BİLGİ ÜNİVERSİTESİ

Konu: Kemalistler tükenmemiş.

Kürsüdeki hanımefendi karşısında kepleriyle oturmuş az sonra diplomalarını alacak sonra keplerini havaya atacak eski öğrencileri. Yeni iletişimciler.

Türkiye’nin en soylu en Atatürkçü ailelerinden birinin kızı, ünü sınırları aşmış hocaların hocası Sayın Betül Mardin. Konuşmasını bitirirken şöyle diyor:

“-Ben Atatürk’ün kızıyım” öğrenci ailelerinin oturduğu sıralardan ve genç iletişimcilerden bir alkıştır kopuyor. Betül Mardin bir orkestra şefi örneği parmağıyla işaret ederek önce kendisi, sonra öğrencileri ve veliler hep bir ağızdan: “Cumhuriyet’in 10. Yıl Marşı’nı” sonuna dek söylüyor. Arkasından gene bir alkış seli. Birden tüylerim diken diken oluyor: Demek ki; Atatürk sevgisi, onun ilkelerine bağlı olanlar hayli çok.

Yıl: 2012.

Yer TBMM: Kavga ve tekmeleşmeler arasında Bakan Dinçer’in marifeti 4+4+4 yasası komisyonda kabul edilmiş. O Atatürk’ün Başöğretmeni olduğu çağdaş ve tekli eğitim yasası değiştiriliyor ve yerine İmam Hatip Okullarına yol veren bir yasa Meclis’te kabul ediliyor. Anamuhalefet Atatürk’ün partisinin yönetimi o denli kayıtsız ve güçsüz ki eli, başında da kolu AKP iktidarının kolunda bir dediklerini iki etmeyen biri bulunmakta. Atatürk’ü onun 6 oklu ilkelerini savunacak ne partisi kalmış, ne de zanlı hale gelmiş, siyasetin emrindeki ordusu artık onu koruyamıyor.

Toplumdaki “Çare arayışı” 2000’li yıllardan sonra başladı. Türk siyasi hayatına bir yıl içinde giren “Erbakan’ın asi çocukları” radikal İslam’ı yeterince bulamayan Hoca’nın eski rahlesinden kalktılar, ABD tarafından desteklenecekleri vaadi alan bazı MSP kökenli milletvekillerinin başlarında Tayyip Erdoğan’la siyaseti ABD emperyalizminin güdümünde bir başka partide ilk seçimde iktidar olacaklarını bilerek AKP’de birleştiler. Cumhuriyeti ve Atatürk’ü, İsmet Paşa’yı silerek yeni bir rejimin temelini atmak için işe hızlı başladılar. Gazetecilerin bir küçük bölümü maaşlarını dolarla alıyorlardı.

Erbakan- Çiller koalisyonun bozulmasından sonra bir deneme yapacak ve tutmayacak Kemal Derviş adında bir Dünya Bankalı gelecek ve finans sistemini çökertecek ABD planını uygulayarak yeni kurulacak iktidarın yolunu açacaktı. Öyle oldu. 2002 seçimleri, emperyalist uluslararası sermaye odaklarının Türkiye’yi IMF eliyle kontrol aldığı milat olmalıdır.

Önce Ordu, sonra siyaset

Aydınlar siyasi partiler ayağa kalktılar ve 2008 yılında “Silk Road” raporuyla Baykal’ın başına çorap örülmesi ve yerine daha ılımlı göreve uygun birinin getirilmesine karar alındı. Ergenekon operasyonlarıyla önce ordunun onuru kırıldı. Atatürk’e açıktan değil ama anamuhalefet liderinin diliyle konuşan birine “Dersim’de Atatürk’ün katliam yaptığı” söylettirildi, sonra Milli Eğitim Bakanı yeni müfredat programlarından İsmet İnönü adının çıkarılması emrini verdi. Oysa İsmet Paşa’nın torunu o Meclis’teydi ve nedense kürsü yerine dedesine yapılan bu hakarete bir sözlü soruyla yanıt verdi.

Gelelim çareye: Türkiye tüm bu “karşı devrim” uygulamalarına karşı ayaktadır. Ancak işçiler, memurlar, çiftçiler kendi haklarının, sorunlarının peşindedir. Oysa yapılacak işte sıra bu büyük demokratik tepkiyi tek bir merkezden yönetilen bir sosyal harekete hatta örgütlenmeye yönelik hale getirilmesine gelmiştir. Tüm sosyal paylaşım sitelerindeki Kemalistler, tüm işçi sendikaları, tüm emekçiler, bireysel hatta sendikal sorunlarını bir yana bırakıp bu düşünceleri paylaşan gruplarla kenetlenip parlamento dışı bir demokratik muhalefeti tıpkı Anadolu devriminde olduğu gibi harekete geçirmelidirler.

İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal benim ULUSAL KANAL’ da yayınlanan TV programımda şöyle diyordu:

“-Yeniden kongreler devrini başlatmalıyız. Siyasette muhalefet görevini yapmıyorsa, o zaman halkı bir araya getirecek kongreler devri başlatılmalı.”

Evet: “VAKİT KAYBETMEDEN Kemalistler kenetlenmeli, bireysel tepkileri demokratik yollarla sokaklara caddelere indirmeli. İşçiler, aydınlar, emekçiler! Cumhuriyet ve tüm kazanımları elimizin altından kaymak üzere.

“ATATÜRK’TE BİRLEŞELİM”

Son ve tek çare işte bu.