02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çaresiz iktidar faize sarılacak

İsmail Hakkı Pekin

İsmail Hakkı Pekin

Eski Yazar

A+ A-

Üretim değil, inşaat, borç ve tüketimle büyüyen Türkiye ekonomisinde seçim kazanma hırsıyla ısındırılan motor, su kaynatmaya başladı. Dışa bağımlı ekonomilerde mekanizmanın arıza yaptığının en başat göstergesi kur artışı, bir başka ifadeyle milli para birinin değer kaybıdır.
Seçimi önceleyen Hükümet, zaten 2016’nın Eylül ayında kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in ülke kredi notumuzu düşürmesiyle başlayan süreci yönetemez duruma düştü. Daha önceki süreçte yaşanan kur artışı daha çok küresel gelişmeler nedeniyle artan dolar kurunun, dış açık veren ekonomimiz üzerindeki etkisi ve içerdeki döviz ihtiyacı kaynaklıydı. Eylül 2016’dan sonra ise bu başat etkinin yanında, içerideki mali dengelerin bozulması ve jeopolitik risklerin artması daha etkili olur hale geldi. Üstelik kısa vadeli dış finansman ihtiyacı azalmak yerine arttı. Böylece geçen süreçte TL yüzde 20’den fazla değer kaybederken Merkez Bankası’nın ağırlıklı fonlama faizi de o güne kıyasla 570 baz puan yukarı çıktı. Son 12 aylık ortalamalarla enflasyon çift hanede kalınca, benzer ülkeler içerisinde, dünyada pahalılığın en hızlı arttığı ülkeler listesinde yer aldık.


KÜRSÜDEN MAĞLUP MASADAN GALİP ÇIKTI


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın enflasyon-faiz konusundaki tutumunun serbest piyasacılarla aynı olmaması hem Merkez Bankası’nın faiz artırımlarında geç kalmasına hem de geçen ay Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in hedef tahtasına konulmasına neden oldu. Bu durumun yarattığı “olumsuz algı(!)” da piyasaları etkiledi. Dolar 4.40 TL’ye, piyasa faizleri yüzde 16’lara dayanırken, Borsa endeksi 100 bin puanın altına indi. Merkez Bankası’nın fon çıkışlarının etkisiyle piyasada azalan döviz likiditesini telafi etmeye yönelik rezerv mekanizması ve döviz ihaleleri yoluyla attığı adımların kayda değer hiçbir etkisinin olmadığı görüldü.
Gelinen süreçte çarşamba akşamı Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) Beştepe’de bir kriz toplantısı yaptı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada mali disipline dikkat çekilerek, “serbest piyasa kuralları içerisinde kalınarak dövize müdahale edileceği” mesajı verildi. Kur, döviz hesapları ve kambiyo rejimine yönelik bir tasarrufta bulunulmayacağı vurgulandı. Nitekim Mehmet Şimşek’in gizli istifası sonrası ekonomi çevrelerinde Hükümet’in farklı tasarruflarda bulunarak kura müdahale edeceği konuşuluyordu. EKK toplantısına ilişkin yazılı bir açıklama yapan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Kur ve faizlerin her artışında ‘sermaye hareketlerine sınırlama getirilecek’ açıklamaları ile ülkemizi karalamaya çalışanların yine beklentilerinin boşa çıktığını görüyoruz” diyerek bu algının iş dünyasında da oluşmaya başladığının göstermiş oldu. Ancak EKK kararlarına bakıldığında görünen o ki kürsülerden faiz konusunda eleştirilen ve istifaya kadar götürülen Mehmet Şimşek, masadan galip ayrılmış.


RADİKAL FAİZ ADIMI BİLE GEÇİCİ ETKİ YAPAR


EKK kararlarını değerlendiren uzmanlar ise tıpkı Moody’s’in Eylül 2016’da notumuzu düşürmesiyle başlayan hızlı kur artışı sürecinin önünü kesmek için yine o yıl sonbaharında yapılan EKK toplantısının ardından gelen faiz artışına dikkat çekiyorlar. Çarşamba günü yapılan EKK’da da “Eğer yaratılan algı ile kur dizginlenmezse Merkez’e kimilerine göre 100 baz puan kimilerine göre ise 500 baz puana kadar varabilecek faiz artırımı oluru verildiği” yorumları yapılıyor. Ancak, şayet Haziran 2018 seçimlerinden iktidar galip çıkarsa önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler dikkate alındığında “kamu yönlendirmesiyle büyüme odaklı politikanın süreceği” de not düşülüyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın tutumu nedeniyle faiz konusunda radikal bir adımdan olabildiğince kaçınılacağı ifade ediliyor. Kaldı ki radikal bir faiz adımı atılsa dahi içerideki popülist politikalar ve jeopolitik gelişmeler aleyhimize yönelik geliştiği sürece hem doğrudan yatırım hem de sıcak para bacağında döviz girişinin sınırlı kalacağı, bu nedenle söz konusu adımın geçici etki yaratacağı kaydediliyor. Bazı uzmanlar, geçen 4 yılda TL’de yaşanan değer kaybının iki katı hızlı değer kaybının olası olduğuna dikkat çekerken, bazı uzmanları ise orta vadede kalıcı finansman bulmak için Hükümet’in bir arayış içerisinde olduğunu ve Çinli bankalarla geçen dönemde temas kurulduğunu hatırlatıyorlar.


IMF’NİN KAPISINI ÇALACAKLAR MI?


Tam da bu noktada eski Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, Hükümet’in aldığı kararlarla uygulamalarının tutarsız olduğuna dikkat çekiyor. Buna göre, EKK’da mali disiplin ve serbest piyasaya vurgu yapılırken, uygulamada bankalara baskı yaparak konut faizleri aşağı çekiliyor. Bir araştırmaya göre 2.1 milyon olduğu ifade dilen konut stokunun riski bankalara yükleniyor. EKK kararlarında yer almasa da Cumhurbaşkanı başdanışmanlarından Cemil Ertem’in gelecek döneme ilişkin “Varlık Fonu’nun piyasalarda etkinliği söz konusu olacaktır” değerlendirmesi, seçim paketinin açıkladığı günlerde kuru 4.05 TL’ye kadar çeken suni hamleler benzeri, dolaylı müdahalelerin yapılabileceğini yorumlarına neden oldu. Yazısında bir döviz krizi riskinin olmadığını öne süren Ertem’in, önceki gün IMF’nin kapısını çalan Arjantin’in düştüğü durumdan çok uzak olduğumuzu not etmesi ayrıca dikkat çekti. Çünkü IMF’nin bir araştırmasına göre döviz rezervleri sıralmasında kırmızı alarm veren yani yeterli seviyenin altında kalan ülkeler şöyle; Türkiye, Güney Afrika, Arjantin ve Malezya. Bu ülkeler içerisinde cari açığın milli gelire oranı ve enflasyon göstergeleri dikkate alındığında en kırılgan ülke Türkiye. Bu yüzden bazı piyasa iktisatçıları, eğer algı düzelmezse seçim sonrası IMF’nin kapısının çalınabileceğini öne sürüyorlar.


KRİZ ÜSTÜNE KRİZ TOPLANTISI


EKK toplantısı sonrası dahi 4.30 TL’nin üzerinde tutunan dolar kuru ve yüzde 15.80’i aşan piyasa faizi dün öğlen saatlerinde gelen bir haberle yönünü aşağı çevirdi. Bloomberg News’in kaynaklara dayandırdığı haberine göre Merkez Bankası Başkanı da dahil olmak üzere ekonomi bürokratları dün toplandı. Buna göre toplantıya TCMB, SPK, BDK Başkanları ve Hazine Müsteşarı katıldı. Habere göre toplantıda konuşulan konular kur, faiz ve teşvik analizi oldu. Haber sonrası faizler 15.80’de kalırken, dolar 4.23 TL’ye indi. Borsa ise bir puana yakın artış kaydetti. Söz konusu toplantı bir faiz adımı atılacağı şeklinde yorumlansa da Cumhurbaşkanı’nın seçimlere giderken faiz adımı atılmasına karşı çıkacağı bir gerçek. Fakat dolar kurunun vatandaş üzerinde yarattığı psikolojik etki göz önüne alındığında dolar mı faiz mi ikileminde kalan Hükümet’in seçime kadarki süreyi kurtarmak için faize elinin gittiği yorumları yapılmaya başlandı.
Öte yandan 12-13 Mayıs tarihlerinde Cumhurbaşkanı başkanlığındaki heyetin Londra’da yatırımcılarla görüşmeler yapacağı bilgisi ajanslara düştü.