28 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cari açık meselesi

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

TC Merkez Bankası başkanı geçen hafta Türkiye ekonomisi üzerine bazı açıklamalarda bulundu. Aslında ana görevi, enflasyon olan bir kurumun enflasyon dizginlenemiyorken ekonominin diğer değişkenleri üzerine yorum yapması çok doğru olmasa da olan olmuştur artık.

Açıklama, satır aralarıyla birlikte asıl vurgular dikkate alındığında Türkiye ekonomisinin dövize bağımlı bir üretim yapısına sahip olunduğu ve sürdürülebilir büyümenin yurt dışı finansmana bağımlı hale geldiği; diğer bir deyişle, dövize bağımlı bir üretim ve ekonomik yapının varlığının kabul edildiği bir açıklama olmuştur özetle…

Cari açığın azalmaya başladığı ve bu açığın azalmaya başlamasıyla birlikte Türkiye ekonomisinin önünde önemli fırsatların belirginleştiği vurgulanmıştır. Ancak, tam bu noktada sorarlar, sorunun muhatabı her kimse, “iki sene öncesine kadar onlarca yıldan beri onlarca milyar dolar cari açık veriliyorken iki sene içinde Türkiye’nin üretim yapısında ne değişti de cari açık azalmaya başladı?”

Hiçbir şey değişmemiş olmalı ki Türkiye ekonomisinin ve üretim yapısının değiştiğine dair bu yönde bir açıklama hiçbir yerde yok; ancak, cari açık azalıyor dışında da başka bir açıklama yok. Yukarıda sorulan sorunun yanıtı aslında çok nettir. Türkiye ekonomisi, küçülmeye başlayınca ara mal ithalatı azalmış ve anket yöntemleri ile hesaplanarak 1) nerden geldiği belli olmayan döviz miktarı net hata noksan ile 2) turizm gelirleri, TCMB ödemeler dengesi tablosu üzerinde birdenbire artmaya başlamıştır. İşte bunların sonucunda da cari açık, bu yılın yaz ayları başından beri azalmaya ve hatta fazla vermeye doğru ilerlemeye başlamıştır.

TCMB bilançolarını okumayı bilmeyen birtakım medyacı da, ki onlara yazar ya da ekonomist demek yanlış olur bu durumda, cari fazla vermeye başlanıldı; kriz döneminde fırsat bu fırsattır krizi fırsata çevirme zamanıdır gibi, bu ve benzeri yazıları işin aslını bilip bilmeden yazmaya başlamıştır. Önce TCMB verilerinin nasıl oluşturulduğunu ve ödemeler dengesi tabloları dahil diğer mali ve finansal tabloları en alt detayına kadar bilinmesi gerek ki sonra ahkam kesilsin, cari açık ve dövizle ilgili…

Türkiye ekonomisi hâlâ ara mal ithalatına bağımlı bir üretim yapısına sahiptir. Dövize bağımlı hem üretim hem de finansal yapı ile 1980’lerin sonundan beri yoluna devam etmeye çalışmış ve sonunda da yüz milyarlarca dolar dış borca boğazına kadar batmıştır.

Cari açık artık kapanıyor demekle cari açık kapanmıyor. Önce cari açığın nasıl kapatılacağına dair uzun vadeli plan ve programlar yapılması gerek ki bunu da sadece TCMB değil ekonomi yönetiminin ilgili kurum ve kuruluşları yapmalıdır. Sonra da bu uzun vadeli plan ve programları, harfi harfine ekonominin diğer aktörlerine sabırla uygulatmak gerekir ki bu da eğer bu plan ve programlar yapılırsa uygulanması o kadar kolay olmayacaktır.

Her siyasi görüşten gazeteler dahil medya çalışanlarının ve TCMB dahil devlet kurumu memurlarının kendi görev alanı olmayan veya bilgi sahip olunmayan konularla ilgili konuşmayı, yorum yapmayı, bilgiçlik taslamayı bırakıp kendi görev alanları ve bilgi darağaçları dahilinde yazılarını ve açıklamalarını yapmaları gerekmektedir. Aksi takdirde medyada bilgi kirliliği oluşmaktadır. Bunun da halkın kafasını karıştırmaktan başka bir yararı olmamaktadır. Eninde sonunda su, kendisi için doğru yolu kendi bulmaktadır