22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cem Yılmaz ve tasma

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Eski Yazar

A+ A-

Birileri Cem Yılmaz’a “tasman kimde” diye sataşmış. O da buna yanıt verecek ya “hayatım boyunca patronlu bir işte çalışmadım, bana bunu soranlar hem cahil hem kriminaldir” demiş.

Cem Bey’in sözlerinde gayet açık bir mantık var. “Ben tasmalı değilim çünkü hiç patronlu bir işte çalışmadım” diyor. Yani “tasmalı köpek” olmak için patronlu bir işte çalışmak gerektiğini söylüyor.

Nedir patronlu iş?

Patronu olan bir şirkette ücret karşılığı çalışmaktır. Yani işçilik, emekçiliktir. Patronsuz bir işletme olmadığına göre, Türkiye’de çalışan insanların yüzde doksanından fazlası bu kategoridedir.

İşe bak sen, Cem Bey’e kalırsa, emeği ile para kazanan milyonlarca insan tasmalı köpek olmaya namzettir! Dahası, kendisi de bir patron olan Cem Yılmaz, projelerinde çalışan sinema emekçilerini tasmalı köpek olarak görmektedir! Bu iğrenç mantık karşısında insan ne diyeceğini şaşırıyor, tam bir şecaat arz ederken sirkatin söyleme örneği.

LEMAN KÜLTÜRÜ

Cem Bey’in çirkin sözlerinde tezahür eden mantık 90’lı yılları şekillendiren sözde sol popüler kültürün bir ürünü. Bugün anlamsız bir nostalji ile allanıp pullanan o dönem, en az iki neslin heba edildiği bir süreçti.

Beyaz Renault’lar, yargısız infazlar, kitlesel katliamlar, devletleşen PKK terörü ve sol örgütler içinde korkunç baskılar, infazlar… Üniversite gençliği, lümpen-goşist “devrimci demokrat” örgütler ile Gladyo operasyonları arasında öğütülüyordu. Bu şiddet sarmalından kaçabilenlerin ise Beyoğlu’nun sidikli barlarından başka gidebileceği bir yer yoktu!

İnsan öğüten o toprağın bir de gübresi vardı şüphesiz: Leman adlı (muhalif) mizah dergisi. Leman, içinde eser miktarda solcu olmasına rağmen, her nedense sol bir yayın olarak kabul görüyor, dönemin gençliği tarafından ısrarla takip ediliyordu. Cem Yılmaz gibi solculuk ile hiç ilgisi olmayan pek çok isim Leman sayfalarından veya Leman’ın kafesinden yetişti.

Kısa sürede tüm gençliği etkisi altına alan Leman kültürü oluştu. Bu yeni kültür, eşitlik, dayanışma vs gibi geleneksel devrimci değerlere yabancılaşmayı ifade ediyordu. Yabancılaşma öyle bir hal aldı ki sonunda çürümeye dönüştü.

Leman, Batı normlarına göre şekillenmiş yeni orta sınıfın mizahı üretiyordu. Alt sınıflar, yani emekçiler, işçiler, köylüler küçümseniyor, en kaba mizahın malzemesi olarak kullanılıyordu. Genç okurlara tuhaf gelebilir ama mesela, “overlokçu, son ütücü” gibi meslekler alay konusu idi. Aynı yıllarda İslamcı basında “overlokçu kızlara ilanı aşk” yazıları yayınlanıyordu. Çok değil on-on beş yıl sonra Milli Görüşçüler iktidar oldu, Leman’ın ardına takılan solcular ise otuz yıldır “halk neden bizi anlamıyor” diye safça sorular sormaya devam ediyorlar!

Bugün artık kaskatı bir orta sınıf ideolojisini temsil eden sözde “ilericilerin” hala ucuz Cem Yılmaz mizahına takılması şaşırtıcı olmamalı. Aynı şekilde, -bir anlamda kendilerinin de dahil olduğu- emekçi sınıfların böylesine çirkin bir şekilde aşağılanmasından da rahatsızlık duymuyorlar. Çünkü orta sınıf ideolojisi, kendisinden geride gördüğünü aşağılamaya ve etiketleyerek daha yukarıda olanlara “jurnallemeye” dayanıyor. Leman zamanında kıro, maganda diye başlayan etiketleme, bugün göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, g.t kılı diye devam ediyor.

Onun için Cem Bey’in süslü lafları da ancak Leman gübresi ile yetişmiş bu kitleyi afyonlayabiliyor, insana ve emeğe saygı duyanlarda tiksinti uyandırıyor.

GÖZÜNÜZ TASMA ARIYORSA…

İşçiler, emekçiler de kime ne kadar değer biçeceklerini iyi bilirler Çünkü alın teri ile para kazanırlar ve alın teri, namustur.

Gözünüz tasma arıyorsa, her şeyin alınır satılır olduğu zenginlerin dünyasına, kudretli adamların çirkin pazarlıklarına, yetim hakkına tevessül edenlerin sofralarına bakmanız gerekir…

Yetmedi mi, gavurdan para alanların meyhane alemlerine bir uzanabilirsiniz, birbirlerine ödüller plaketler unvanlar yağdıran yazarlar ailesine bakabilirsiniz, insan kanı içen faizcilerin kadeh kaldırdığı salonlara uğrayabilirsiniz…

Şayet bu da yetmedi ise… Gösteri dünyasının en yukarılarına, adam kılıklı soytarıların şöhret ve güç ilişkilerine bakın derim. Boynunda bir reklam verenin, bir yayıncının, bir belediyenin yahut bir sponsorun tasması olan birini mutlaka bulursunuz.

Cem Yılmaz işçi