22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cemal Süreya Kız Kulesi’nde Cemal Süreya Kızkulesi’nde

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Modern şiirimizin okurla derinlikli ve oylumlu ilişkiler kuran büyük isimleri arasında ön sırada yer alan Cemal Süreya, Papirüs’teki “Sonuna Kadar” adlı yazısını şöyle bitirmişti: “Nâzım Hikmet, şiirini hayatıyla doğrulamış bir şairdir. Ama daha önemlisi, hayatını şiiriyle eksiksiz bir planda doğrulamayı da bilmiştir. Siyasal tutumdaki birçok şairin aksine, devrim düşüncesiyle şiirsel yük müthiş bir bütünlenme içindedir onda. Ve bu, bizim şiirimizde Nâzım Hikmet’e kadar rastlanmayan, dünya şiirinde de seyrek rastlanan bir özelliktir. Şiirsel onur yiğitlik tavrıyla bir arada gider Nâzım Hikmet’te. Şiirin en büyük deneylerinden biridir.” (S: 16, Eylül 1967)

İŞÇİLER DE AYDIN

Şiirini şairin tavrından ayrı düşünmeyen Cemal Süreya, uzun bir aradan sonra Papirüs’ü yeniden çıkarırken, “Aydınlar” yazısında Barthes, Cesbron, Sartre, Rolland, Camus ve Sollers’in görüşlerini değerlendirdikten sonra şu sözlere yer verecektir (1980 Bahar / 1):

“Kendisini bir başkası gibi görme ökeliği vardır aydında. Onun temel işlevi, kışkırtıcı etkilere karşı koyarak, gerçeği olduğu gibi, hatta olduğundan daha gerçek, daha tam, daha güzel, daha çirkin, daha coşturucu, daha yalın, daha karışık, daha aydınlık göstermek olmalıdır.

“Siyasal bilinçte ve tekniklerde oluşmuş yeni olanakların ikili etkisiyle hem yabancılaşmaya hem de geleneksel özlemlere son veren adamdır aydın.

“Buradan alırsak, bir profesörle bir işçinin aydın olma olanağı aşağı yukarı eşittir.”

12 Eylül faşist darbesinin hemen öncesindeki bu saptaması, aydınla işçinin bir toplumsal çatallaşmadan entelektüel birliğe yönelişinin belirlenişidir ki, çok önemlidir. Süreya, daha sonra Sollers’in şu görüşüne yer veriyor: “Aydın artık ‘dorukta’ ya da ‘köşede’ rastlanan bir kişi değil; her yerde burun buruna gelebiliyorsunuz onunla. Kitleler aydınlaşıyor; eski efsaneler, eski görenekler, eski değerler yıkılıyor. Bu yüzden eski ayrıcalı aydın tipi, yeni aydının kitleye bağlılığından korkuyor. Bu durumu hiç mi hiç içi götürmüyor onun.”

AYDINLARIN KABUK DEĞİŞTİRMESİ

Süreya, Sollers’in görüşünü destekleyen açıklamalardan sonra, ülkemizde Cumhuriyet’le birlikte 60 yıllık süreçte aydınların geçirdiği kişilik değişimlerini vurguluyor. 12 Eylül faşizmi sonrasında ise aydınların “kendi yurdunda sürgün” duygusu içinde yaşadıklarını vurgulayacak olan Süreya, 1990’larda postmodernizmle birlikte yaşanan yarılma sonrasında tükenişe giren ve 2000’lerde basit çıkarlar için küller misali savrulan, küresel oligarşinin programları uyarınca fonlanan aydınları da ola ki tanımlayacak ve sorgulayacaktı. Şiirleri artık yüz binlerce okurca bilinen Cemal Süreya’nın düzyazıları ne yazık ki aynı yaygınlıkta okunmuyor, aydın kişiliği üstünde yeterince durulmuyor.

CEMAL SÜREYA 90 YAŞINDA

Şairi, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi mezarı başında anmak yerine, 90. yaşında Kızkulesi’nde anmaya karar veren Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği, bu yönelimin gerekçesini şöyle açıkladı:

“Şairin imge dünyasında Kız Kulesi'nin özel bir yeri var. 1980'lerde tüm kamu işletmelerini Özal'ın özelleştirme girişimi sermayenin beklentilerini yeterince karşılamayınca, usta şair lirik humorunu bütün derinliğiyle yansıtan dizeleriyle toplumsal tarihimizdeki ve şiir dünyamızdaki kalıcı yerini bir kez daha perçinlemişti:

“ ‘Kızkulesi'nin düş getiren pay senetleri / Kısa günde kapış kapış gitti.’

“Bu gerçek, bizde, büyük şairi yaş günlerinde Kız Kulesi'nde anmanın anlamlı bir girişim olacağı düşüncesi uyandırdı. Şiir severleri 28 Temmuz sabahı Üsküdar sahilinde Kızkulesi önünde buluşmaya çağırıyoruz. Burada okunacak konuşma ve şiirler sonrasında Salacak İskelesi'nde kahvaltıya geçilecektir. Bizi bu niyetimizde de şairin bu kez şu vargısı yönlendiriyor:

“Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem / Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı”.

DİYALEKTİK AKLIN İMGESEL ÜRÜNÜ

Seyyit Nezir, 28 Temmuz günü etkinlikteki açılış konuşmasında bu buluşmanın önemini şöyle vurguladı:

“Cemal Süreya, modern şiirimizde Nâzım'la başlayıp Orhan Veli'yle süren biçim ve içerik yenilenmesine evrensel boyutta tazelik ve devrimci süreklilik kazandırdı. Bireysel temalara giydirdiği politik vurgular, şiirindeki hüzünle alayın yer yer isyancı duygularla kışkırtıcı bir yaşama sevinci edinmesini sağladı. Bu özelliği düzyazıya da taşıyan şair, Şapkam Dolu Çiçekle adlı eleştirel denemelerinde benzersiz bir buluş gücünü son derece güçlü söylemiyle somutlaştırırken, diyalektik aklı imgesel anlatımla çiftleştirdi.

“Cemal Süreya, yaşamının son 10 yılında, günlük Aydınlık gazetesinde, haftalık 2000'e Doğru'da şair ve şiirin politik işlevini yansıtan Marksist yönelimlerini, aydın tavrını daha açık bir tutumla sergiledi. İçinde bulunduğumuz küresel salgın koşullarında Cemal Süreya'yı 90. yaşında şiirleri, edebiyat anlayışıyla olduğu kadar, dünya görüşüyle, aydın tavrıyla da anmak ve daha bir içselleştirmek, dünya çapında yaşanan her türlü olumsuzlukta oligarşinin suçlarını sergilemek toplumsal ihtiyaç...”