22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cevat Çapan ivmesi

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

27 Mayıs Devrimi sonrasında Doğan Avcıoğlu’nun Yön Dergisi öncülüğünde solun güçlü bir uyanışa girdiği süreçte Memet Fuat’ın Yeni Dergi’siyle de entelektüel aydınlanmanın yükselişe geçtiği görülür. Nâzım Hikmet’in Tanganika Röportajı şiiriyle Sartre’ın Génocide başlıklı söyleşisi ve Arthur Koestler’in Züppeliğin Çözümlenmesi denemesinin çekiciliği sayesinde Ocak 1968’den (S: 40) başlayarak düzenli izlemeye koyulduğum Yeni Dergi’nin “İntihar” özel sayısı ve sonrakiler bende biraz kararsızlık uyandırdıysa da Mayıs 1968 sayısında dergi bana büyük bir kütüphaneye kavuşma duygusu yaşattı:

Kafamda yeni yeni beliren ve biçimlenmek için bir destek noktası gereksinen soru işaretleri, aradığını Marksist Estetik özel sayısında bulmuştu ki, Bursa Eğitim Enstitüsü’nde dergiyi daha okuyup tartışmaya başlamamışken cümleten 68 Olayları’na karışıverdik. Yine de, o korkunç hareketlilik içinde, dergiyi çıkaran De Yayınevi’nde yayımlanan Sartre’ın Edebiyat Nedir (çev.: Bertan Onaran) kitabıyla birlikte, Cevat Çapan’ın Ernst Fischer’den Sanatın Gerekliliği çevirisiyle de tanışmamız sonrasında fişekliğimizi bayağı doldurduğumuzu düşünüyorduk.

COĞRAFYA VE ATLAS

Kitap, dergide şöyle tanıtılmıştı: “De Yayınevi övünerek sunar: Sanatla uzaktan yakından ilgili herkesin mutlaka okuması gereken bu kitap, Batı ülkelerinde geniş yankılar uyandırmış eşsiz bir eserdir. Ünlü bir Marxçı olan Ernst Fischer bu kitabıyla Marxçı sanat eleştirisinin çağdaş durumunu belirlemiş; aydınlık, açık bir anlatımla birçok sorunun çözümünü vermiştir.”

Devrimci sanat tartışmalarına Sanatın Gerekliliği ile bir ivme kazandıran Cevat Çapan, daha sonra bu ivmeyi İngiliz ve Yunan şiirinden çevirileri sayesinde ürünlerle pekiştirirken, üstüne kendi şiirinden koyduklarıyla, Cumhuriyet Kitap Eki’ndeki Şiir Atlası sayfasında binin üzerinde şairden yayımladıklarıyla süreklilik kazandırdı. Hepsinin yanı sıra 1985’ten beri sessizce ama kesintisiz ördüğü şiiriyle ivmesini yeni yükseltilere taşıdı.

BİR BAŞKA COĞRAFYADAN

İlk şiir kitabı Dön Güvercin Dön için kendisiyle söyleşimizde şu soruyu yöneltmişim: “Başından beri sizi, dünya şiirinin geniş bir coğrafyasını kucaklayan çeviri çalışmalarınızın yanı sıra kendi şiirinizi yazmaya yönelten itkiyi açıklar mısınız?” (Broy Şiir Dergisi, Ocak 1986, S: 3)

Cevat Çapan, aslında, tümüyle yeniden okunmayı hakkeden söyleşideki şu sözleriyle bugüne de ışık tutuyor: “Sözünü ettiğiniz ‘dünya şiirinin geniş bir coğrafyasını kucaklayan’ çalışmalar yapmış olmak, eğer bunu gerçekten yapabilmişsem, benim için az mutluluk değil. Coğrafyayı her zaman sevmişimdir.”

Çapan’ın küresel salgın yüzünden geçtiğimiz günlerde buluşabildiğim “Bir Başka Coğrafyadan” kitabındaki şiirler bana bu 35 yıl önceki söyleşiyi anımsatırken, onda kendi için olduğu kadar Türk şiiri için de yükselerek gelen ivmeyi dize dize izlemek açıkçası görkemli bir tanıklık... Hemen söylemeliyim ki, bu tanıklıklardan yeni izdüşümlere varma isteği bende yeniden kapsamlı bir söyleşi niyetini gitgide tutkuya dönüştürdü. Bugün, ortak dostumuz ve Aydınlık yazarı Ülkü Tamer üstüne şiirini birlikte okumakla yetinelim:

ÜLKÜ’NÜN SESİYLE

Daha çocukken beş duyguyu tanıtmıştı bize

ve gökyüzünün ayaklarının ucunda başladığını,

içine çektiği gökyüzüydü çünkü.

Yazın bittiği her yerde söylense de,

O çadırları toplar, durgun bir yolculuğa çıkardı.

Ben Fevzipaşa’da rastladım ona,

Rotterdam’a giderken.

Yolda türküler söylemiş, atlardan söz etmiştik.

Atları da severdi, türküleri de:

“Ayağında kundura

“vurdum düştü tandıra.”

Birden giyotin gelmişse aklına,

hemen uzakta, karda kayan çocuklara getirirdi sözü,

kızakların tahtadan yapıldığını hiç unutmadan.

Norveç’in nüfusunu da bilirdi bütün okullular gibi,

Brezilyalı Pele’nin takım arkadaşlarının adlarını da.

Durmadan imgelemin sınırlarında dolaşır,

yanardağın üstündeki kuşların diliyle konuşur,

yeni yerler keşfederdi dönerken anayurdu çocukluğuna.

Bir halkın birikmiş hıncı da çınlardı onun sesinde,

Gökyüzüne uçan duman külünün boğuk sessizliği de.

Biz onun dilsiz cerenlere dil veren sesinden duymuştuk

Bir hançerin paslanırken çıkardığı gürültüyü.