Çevoh Kabare
VOLKAN ve Bora Severcan'ın birlikte kurduğu 'Tiyatro Sahnekarlar' onbirinci yılında, Anton Çehov'un kısa oyunlarından derleyerek kabere türünde sahneye taşıdıkları 'Çehov Kabare' ile izleyicileri ile buluştu. Kuruluşundan bugüne kadar birçok başarılı oyuna imza atan topluluk, yerli ve yabancı oyunlarla repertuvarını zenginleştiriyor. Oyunları arasında yer alan Çehov, benim için büyüleyici ve çok farklı bir yere sahiptir.
“Kimse gülmedi çünkü kimse benim kadar acı yaşamadı.” sözlerinin sahibi Anton Pavloviç Çehov (1860 - 1904)'u bütün oyunları ile kendi ülkesinde tanıma ayrıcalığını yaşadım. Tiyatro ve yazarlık yaşamı 44 yaşında noktalanan Çehov, genç yaşta yakalandığı 'Verem' hastalığının, o yıllarda tedavisi bulunmadığı için, o büyüleyici yazarlığını ve sanat yaşamını uzun yıllar sürdüremedi. Acı çekmekte haklıydı, çünkü Taganrog'da liseyi bitirmesinin ardından, Moskova'ya giderek tıp fakültesine girmiş, hekim olarak mezun olmasına karşın, Moskova'da çok kalamamıştı. Moskova'nın soğuk iklimi nedeniyle, kışlarını Karadeniz kıyılarında yer alan Soçi ve benzeri sahil kentlerinde geçiriyordu.
Lev Tolstoy gibi büyük bir yazarın, Çehov'un 'Vanya Dayı'sı izlediğinde beğenmediğini ve William Shakespeare'den nefret ettiğini söylemesini yaşamım boyunca anlamakta güçlük çektim. Bu tarz söylemler, karşı tarafı aşağılamaktan çok insanın kendini küçük düşürmesine yol açar.
Taganroglu tüccarların bir araya gelerek yaptırdığı tiyatro binasında, zaman zaman kaçak olarak tiyatro izleyen Çehov'un tiyatroya olan ilgisi çocukluk yıllarında başlıyor. Büyük oyun yazarının geniş kitleler tarafından adının duyulmasının ve oyunlarının başarıya ulaşmasının ardından şehirde bulunan tiyatro binasına adı verilmiş ve salonda kendisi adına bir loca ayrılmıştı. Çehov'un ciltler dolusu öyküleri ve mektupları bulunmasına karşın, öyküleri Mehmet Özgül tarafından çevirilerek sekiz cilt olarak basılmış ama mektupları hiç yayımlanmamıştır. Ünlü tiyatro oyunlarının tamamı dilimize kazandırılmıştır.
'STANİSLAVSKİ YÖNTEMİ' BİR YORUM DEVRİMİDİR
'Tiyatro Sahnekarlar'ın kurucularından Volkan Severcan'ı tiyatro hayatına başladığı zamandan beri takip ediyorum. Tiyatro sahnesindeki yeteneğini ve tiyatroya bakış açısını değerli buluyorum. Babası Erdinç Severcan, benim üniversiteden arkadaşımdır. Sevdiğim bir dostumun her iki oğlunun tiyatro sanatına gönül vermesi bende ayrıcalıklı bir yer edinmesini sağlamıştır. Bugüne kadar izlediğim oyunculuk yorumlarını ve karakter tanımlamalarını her zaman olumlu bulmuşumdur. Oyunculuk kumaşı sağlam bir sanatçı olduğunu belirtmek isterim.
Çehov'un ünlü kısa oyunları arasında yer alan; Ayı, Teklif, Sayfiyede Yaz ve Tütünün Zararları, kabare türü ile harmanlanarak izleyici karşısına çıktı. Murat Kodallı'nın başarılı müzikleriyle katıldığı oyunda; Volkan Severcan, Erhan Yazıcıoğlu, Melda Gür ve Bora Severcan yer alıyor. Çehov'a 'kabare' türü bir yorum kazandıran Bora Severcan, bu denemesinde başarılı. Oyuncular; Ayı, Teklif, Sayfiyede Yaz ve Tütünün Zararları adlı kısa oyunların her birinde, gerçektende 'Çehovyen' karakterli rollerini üstün başarı ile taşıyorlar.
Özellikle belirtmek isterimki, Çehov oyunlarını sahneye koymak ve karakterleri yorumlamak, belkide tiyatronun en zor işlerinden birisidir. Ünlü yazarın oyunlarının sahnede başarıya ulaşmasındaki en önemli detay, 'Stanislavski Yöntemi' ile sahnelenmesidir. Dünyaca ünlü oyun yazarının, 1896 yılından günümüze tiyatro repertuvarlarında varoluş nedeni; Çehov'un dünyaca ünlü 'Martı' adlı oyununun 1898 yılında Moskova Sanat Tiyatrosu'nda Konstantin Stanislavski yönetiminde yakaladığı olağanüstü başarıdan geçmektedir. 'Stanislavski Yöntemi', Rus Tiyatrosu'nda bir yorum devrimidir.
Bu yöntemin izlerini; Volkan Severcan, Erhan Yazıcıoğlu, Melda Gür ve Bora Severcan oyunculukları ile 'Çehov Kabare'de derinlemesine görmek mümkün. Volkan Severcan'ın ayrıcalıklı bir Çehov oyuncusu olduğunu belirtmeliyim. Müziği çok zengin olan kabare, Murat Kodallı'nın yorumladığı bestecilerle piyanodaki ustalığı, oyuna inanılmaz bir güzellik ve boyut kazandırdı. Sahne tasarımında Candan Tuna, giysi tasarımında Melda Gür ve ışık tasarımında Yüksel Aymaz'ın özenli çalışmaları kabareye katkı sağladı. Emeği geçenleri özellikle belirtmek istiyorum.
Not: 1950'de 'Anadolu Edebiyatı' akımını başlatan yazarımız Mahmut Makal'ın hastalığından büyük üzüntü duydum. Bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyorum.