Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nın ilk adımı kutlu olsun
Cezayir Kurtuluş Savaşı'nın başlamasının 70. yıldönümü coşkuyla kutlandı. 1 Kasım 1954, 124 yıldır Fransız sömürgesi olan Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinin örgütlü ve topyekûn ilk adımının atıldığı tarihtir. Fransız sömürgecilerine karşı bağımsızlık savaşı 8 yıl sürdü. 1 Temmuz’da Cezayir bağımsızlığını ilan etti. 3 Temmuz’da Fransa’nın resmen Cezayir’in bağımsızlığını tanımasından sonra 5 Temmuz’da Cezayir resmen bağımsız bir ülke oldu.
Cezayir Cumhurbaşkanı, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı ve Milli Savunma Bakanı Abdülmecid Tebbun yaptığı açıklamada, “Şan, haysiyet ve gururun somutlaştığı bu unutulmaz yıldönümünün anılması, dün sömürgeciliğe karşı zafer kazanan Cezayir'in, yiğit Şuheda'nın (Şehitlerinin) mesajına sadık kalan çocukları sayesinde güvenle zaferler kazanmaya devam ettiğini hatırlamak için bir fırsattır.” dedi. Tebbun, “Halk ile bu halkın içinden gelen ve görevlerini yüksek bir milliyetçilik duygusu, sarsılmaz bir bağlılık ve samimi bir vatanseverlikle yerine getiren Ulusal Halk Ordusu mensupları arasındaki kutsal birliktelik bağını yansıtmasını sağladık.” diyerek ordunun önemine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı konuşmasını “halk direnişinin, şanlı Kurtuluş Devrimi'nin ve ulusal görevin şehitlerinin anısına saygı duruşunda bulunarak” tamamladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cezayir Kurtuluş Savaşı'nın başlamasının 70. yıldönümü kutlamaları nedeniyle Abdülmecid Tebbun’a kutlama mesajı gönderdi.
Emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı verilen her bağımsızlık mücadelesi kutsaldır, kutlanmalıdır ve bu uğurda şehit olan kahramanlar anılmalıdır. Bu bağlamda Cezayir Kurtuluş Savaşı’ndan bazı kesitler vererek, bu savaşın başlamasının 70. yıldönümünü kutluyor ve şehitlerini anıyoruz. Bugün ülkemizde emperyalizme karşı mücadelede ihanet içinde olan sosyal demokratların kulağını da çınlatmış olalım. Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’mızın ateşi içinde doğan CHP’nin bugün PKK/DEP parti ile işbirliği içinde nasıl bir ihanet içinde olduğuna da dikkat çekmiş olalım.
8 MAYIS 1945 SETİF KATLİAMI
130 yıllık Fransız sömürgeciliğine son verecek ateş 8 Mayıs 1945’de yakılmıştı. Setif kentinde gizli Cezayir Halk Partisinin önderliğinde “Yaşasın özgür ve bağımsız Cezayir” diye bağıran ve Cezayir ulusal bayrağı taşıyan yürüyüşçülere sömürgeci Fransız polis ve askeri ateş açar. Bu olay üzerine Cezayir halkı ayağa kalkar ve Fransa’ya karşı bir isyana dönüşür. Günlerce devam eden bu isyanları bastırmak için sömürgeci Fransızlar karadan ve havadan yaptıkları saldırılarda 45 bin Cezayirliyi katleder. Sağdan sola tüm partiler için Cezayir Fransız’dır. Fransız Komünist Partisi’nin (FKF) aldığı tutum ibret vericidir. 19 Mayıs tarihli L’Humanite gazetesi Cezayir halkının isyanını “Faşizm Cezayir’de iç savaş örgütlüyor” diye yazar. FKP’nin Cezayir kolu “Bir Arap devrimi değil faşist bir komplo vardır” açıklamasında bulunur.
Setif Katliamı, Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası oldu. 1954’e kadar hükümet çeşitli reform vaatleriyle Cezayir halkını oyalarken, halk da küçük çaplı silahlı eylemlerle büyük isyana hazırlanıyordu.
FRANSIZ SÖMÜRGECİLİĞİNE KARŞI İSYAN BAŞLIYOR
Setif olaylarından sonra Cezayirli milliyetçilerin bir kısmı tutuklanmış, siyasi örgütler de kapatılmıştır. 1954’e kadar mücadele büyük bir gizlilik içinde devam etti.
1 Kasım 1954’te Cezayir sabaha karşı patlamalarla uyanmıştı. Ulusal Kurtuluş Cephesi, otuz şehirde koordineli ve eşzamanlı bir şekilde askeri hedefler ve polise karşı saldırılar düzenleyerek bağımsızlık savaşını başlatmıştı. Topyekûn bir millet ayaklanmıştı. Kadını, çocuğu, genci, yaşlısıyla bütün millet savaşmaktaydı.
1 Kasım günü Cezayir’de bu eylemler devam ederken, Bin Bella Kahire’den radyo kanalıyla Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) kurulduğunu ilan ediyordu. Eylemlere önderlik eden Ulusal Kurtuluş Ordusu Cezayir’de dağıttıkları bildirilerle kuruluş programını açıklıyor ve Cezayir halkını mücadeleye çağırıyordu: “Doğudan batıya kol kola vatanları için ölen kardeşlerimiz ve biz kanınız pahasına özgürlük için sizi mücadeleye çağırıyoruz. Özgürlük cephesinde örgütlenin. Allah doğru yolda mücadele edenlerle beraberdir, bunu ölümden başka hiçbir güç durduramaz. Yaşasın silahlı kurtuluş. Yaşasın bağımsız Cezayir.”
SAVAŞ ŞEFİ SOSYAL DEMOKRAT MİTTERRAND
Cezayir Savaşı’nda Sosyal Demokrat François Mitterrand Sömürgelerden Sorumlu İçişleri Bakanıdır. 7 Kasım 1954’te radyodan şu açıklamayı yapacaktır: “Cezayir Fransa’dır ve Fransa kendisinden başka bir otoriteyi kabul etmeyecektir.”
Mitterrand Meclis’te yaptığı konuşmada “Fas ve Tunus’u içine alan bir çember kapanırken, Cezayir’in ateş ve kan içinde olduğu söylentileri birden ortalığı sardı”. Yani Tunus ve Fas kaybedilmişti şimdi sıra Cezayir’e gelmişti. “Bu olmayacak” diye gürlüyordu Mitterrand, “çünkü” diyordu “Cezayir Fransa’dır. Kanun var, tek bir ulus var, tek bir parlamento var” diyerek hükümetin Cezayir politikasını açıklıyordu.
Bu politikalar FKP hariç, sosyal demokratlar ve diğer tüm radikal ve sağ partiler tarafından kabul edilmişti. 1945’de Cezayir isyancılarına “Faşist, 5. Kol” diye saldıran komünistler Kominform tarafından eleştirilince politikalarını değiştirmişlerdi. Hükümetin Cezayir politikasına karşı tepkilerini artırmaya başlamıştı. FKP milletvekillerinden Raymond Guyot “Askeri operasyonlar sürüyor, her gün kan akıyor. Cezaevleri ağzına kadar dolu, polis işkence yapıyor, mahkemeler mahkûm ediyor. Komünistlere tuzaklar kuruluyor, ilerici yayınlar toplatılıyor. Halk yoksulluk içinde.” diyordu.
Mitterrand, 1956’da Sosyalist Parti Genel Sekreteri Guy Mollet başkanlığında, komünistleri ve De Gaulle’cüleri dışarda bırakan hükümette Adalet Bakanlığına getirilir. Guy Mollet döneminde Fransa, Cezayir’de içerideki işbirlikçilerle birlikte toplam 800 bini geçen bir askeri güçle savaşmaktaydı. Bunun karşısında Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun silahlı militan sayısı 90 bin civarındaydı.
Cezayir Savaşı’nda Fransız hükümetinin üçüncü adamı olan Sosyal Demokrat Adalet Bakanı Mitterrand’ın hazırladığı ve Meclis’in onayladığı yasa sivil mahkemeleri devre dışı bırakarak onların deyimiyle “teröristleri” yargılama askeri mahkemelere bırakılmıştı. Ülkesinin bağımsızlığı için savaşan Cezayirliler askeri mahkemelerde yargılanıyordu. Savunma hakkı rafa kaldırılmış hukuk, adalet diye bir şey kalmamıştı. 45 yurtsever ölüm cezasına çarptırılarak giyotinde kafası kesilmişti. Ölüm cezaları Cumhurbaşkanı René Coty ve Adalet Bakanı Mitterrand tarafından onaylanmıştı.