Chatham House: Trump’ın dış politikası Çin’in işini kolaylaştıracak
ABD Başkanlığı görevini 20 Ocak’ta devralacak olan Donald Trump, ekibini yavaş yavaş oluşturmaya başladı. Özellikle dış politika ve güvenlik ekibinin tepesindeki kişilerin netleştiği görülüyor. Pentagon, Dışişleri, Ulusal Güvenlik, Ulusal İstihbarat ve CIA’nın başına kimlerin aday gösterildiği açıklandı.
Bu kişiler ile ilgili daha çok demokrat çevrelerden yapılan değerlendirmelerde “deneyimsiz” eleştirisi yapılıyor. İsrail ve siyonist lobi ise, en iyi yaptığı şeyi yapıyor, yani yanıltıcı bir propagandayla kendi lehlerine bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
Bu kişilerin daha önce yaptığı bazı açıklamalar kanıt gösterilerek, “Türkiye düşmanı, İsrail dostu olduğu” gibi iddialar bu propagandanın merkezinde bulunuyor. Türkiye’de de, kafalarını kendi omuzları üzerinde taşımayan anlı şanlı “analizci”lerimiz de bu martavalları tekrarlayan yazılarla psikolojik savaşın parçası haline geliyor.
DÜN İLE BUGÜNÜN FARKI
Kuşkusuz söz konusu kişilerin Kongre pratiği ve açıklamaları kendileri hakkında bir fikir verir. Fakat, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da bu konuyla ilgili soruya verdiği yanıtta isabetle vurguladığı üzere siyasette yapılan açıklamalar ile sorumluluk mevkine gelince yapılacaklar arasında farklar olur, yani taç başı uslandırır (A Haber, 15 KAsım 2024).
Ayrıca unutmayalım, Trump Cumhuriyetçilerin adayı olarak, hem Demokratlardan hem de içinde bulunduğu Cumhuriyetçilerden farklı bir programla iktidara geldi. Son seçim alışılagelmiş bir sekilde olduğu gibi, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında özellikle dış politikada, esası aynı fakat uygulamada küçük farklılıkları savunan adayların seçim yarışı değildi.
Trump’ın savunduğu program, ABD’nin özellikle son 40 yıldır uyguladığı dış politika stratejisinde köklü bir değişikliği öngörüyor. Dolayısıyla daha önce sözü edilen açıklamaları yapan aynı kişiler bugün farklı bir program ile iktidara gelen ekibin üyeleri olacaklar. O nedenle, Cumhuriyetçilerin bilindik yaklaşımlarına bakarak, hele de “şahin” ve “güvercin” gibi ABD medyasının uydurduğu sınıflandırmalarla yapılacak tahliller yanlış sonuçlar verir.
TRUMP, ÇİN’İ DURDURABİLECEK Mİ?
Şunu belirtelim: Trump’ın savunduğu programın özü, Çin’in yükselişini durdurmak ve gelişen dünyanın öncülük ettiği bir dünya düzeninin oluşmasını engellemektir. Zaten Trump da hem seçim kampanyası sırasında hem de sonrasında esas odaklanacağı konunun bu olduğunu birden fazla defa vurguladı.
Ancak, ABD “müesses nizam”ının en önemli politika oluşturma merkezlerinden biri olan CFR’nin (Council on Foreign Relations: Dış İlişkileri Konseyi) İngiltere’deki ikiz kardeşi Chatham House’ın Asya-Pasifik uzmanı, Trump’ın uygulayacağı dış politikanın Çin’in işine yarayacağını savunuyor.
Kuruluşun Asya-Pasifik uzmanı William Matthews, “Trump’ın ‘Önce Amerika’ dış politikası Çin’in küresel liderlik çabalarını hızlandıracak” başlıklı yazısıda şöyle diyor:
“Donald Trump, Çin’den ithal edilen mallara yüzde 60 gümrük vergisi getirme tehdidinden kabinesinde Çin’e karşı şahinleri sıralamasına kadar Çin’e karşı sert bir tutum takınma niyetini gizlemedi. Bu durum Washington ile ikili ilişkiler açısından Pekin için bir baş ağrısı olacaktır. Ancak yeni Trump yönetimi aynı zamanda Çin’e nüfuzunu genişletmek için büyük bir fırsat sunuyor (Chatham House, 14 Kasım 2024)”.
Mathews’a göre, “Trump’ın Amerikan hegemonyasının temel taşları olan uluslararası örgüt ve girişimlerden kısmen ya da tamamen çekilmesi Pekin’in işine gelecek.”
Chatham House uzmanının değerlendirmesine benzer görüşler, ABD politika oluşturma merkezlerinde de yaygın. Başta neo-conlar olmak üzere, aralarında Cumhuriyetçiler ve Demokratların da bulunduğu bir kesimin, Trump’ın “ABD’nin içinde dönme” programını engellemek için faaliyet yürüttüğü görülüyor.
Ancak 2017’ye göre eli daha rahat bir şekilde iktidara gelen Trump, o dönem açıklayıp uygulayamadığı şeyler için daha fazla bastıracaktır. Trump’ın savunduğu programı ne ölçüde uygulayabileceği, ABD içinde güç mücadelesinin seyrine bağlı olarak ortaya çıkacak.