CHP içindeki ‘tramates odorata’ mantarı
CHP çorbaya döndü.
İlkesiz, siyasetsiz, kasetli bir iktidar kavgası sürüp gidiyor. Bir gün Belediye Başkanının karşısına tuzluk gibi dizilenler, ertesi gün Genel Başkana gülümsüyor.
Mesela Özgür Özel, hem Genel Başkanı temsilen ve onun oluruyla CHP’nin TBMM Grup Başkanı ama aynı zamanda Ekrem İmamoğlu ile gizli toplantıda. Toplantı sızmasa, ertesi gün “başkanım da başkanım” diye Kılıçdaroğlu’nun etrafında gezmeye devam edecekti demek ki.
CHP son 80 yıldır sadece Atatürk’ten kopmadı. Belli ki toplumun asgari ahlaki değerlerinden de kopmuş.
DOĞALA ÖZDEŞ ATATÜRK AROMASI
Bu CHP çorbasının içinde bir de olmazsa olmaz daha küçük parti içi muhalefetler var. Onların görevi, Parti’ye Atatürkçü bir lezzet katmak. Hani meyveli yoğurtlara meyve değil de “doğala özdeş meyve aroması” katarlar ya, öyle bir şey. Mesela “doğala özdeş bal aroması” dedikleri, “Trametes odorata” denilen ağaç mantarından yapılır. Ama asla gerçek bir bal değildir. Maliyeti düşüren kötü bir taklittir.
İşte CHP’deki “Atatürkçü” muhalefet de böyle bir mantardır. Onların varlığıyla kitleler, CHP’yi hâlâ Atatürk’ün partisi zannediyorlar. Onlar Atatürkçü tabanın ağzına bir parmak bal çalıyorlar diyeceğiz ama o bile değil, bir miktar “trametes odorata mantarı” ile CHP’yi tatlandırıyorlar. Böylece CHP’nin ödemek zorunda kaldığı siyasi maliyeti düşürüyorlar.
‘BİR ÜMİT’ AFYONU
Şimdi CHP içinde “İlke ve Demokrasi Hareketi” diye yeni bir grup çıktı. Aslında çok da yeni isimlerden oluşmuyor. CHP’de bir dönem “Atatürkçü vitrin” ya da “Atatürkçü aroma” olarak kullanılmış, sonra da kenara itilmiş arkadaşlarımız.
Onlar hâlâ CHP’nin kurtarılabileceği gibi hayat dışı bir hedefin peşindeler. Atatürkçü tabanda “bir ümit belki bu sefer olur” fikrini ikibinyediyüzonaltıncı kez diri tutmayı kendilerine görev edinmişler. Bir tür afyon işlevine sahipler. Aroma olarak kullanılıyorlar ama aroma olduklarının farkında bile değiller.
Aralarında Örsan Öymen, Necla Arat, Dilek Akagün Yılmaz, Tolga Yarman, Nur Serter, Algan Hacaloğlu ve Türker Ertürk gibi isimler var.
OKLARI 8 YAPALIM DERKEN 1’E DÜŞÜRDÜLER
Yayınladıkları çıkış bildirisinde kendilerini diğerlerinden şöyle ayırmışlar:
“Cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, devrimcilik, sosyal demokrasi ve demokratik solculuk ilkelerine bir bütün olarak uymayan kişiler, parti tüzüğüne göre, parti üyesi olamayacakları gibi, genel başkan adayı da olamazlar; olmamalıdırlar.”
Burada Atatürk’ün Altı İlkesinin peşine, “sosyal demokrasi” ve “demokratik solculuk” diye iki ilkenin daha kuyruk yapıldığı görülüyor. (Altı İlke de yanlış sıralanmış. 1937’de Anayasa’ya girmiş halinde Cumhuriyetçiliğin peşinden Milliyetçilik geliyor. Onu arkaya atmayı tercih etmişler.)
Aslında burada 6+2 toplam 8 ok değil, 2 ok var. Hatta “sosyal demokrasi” ve “demokratik solculuk” denen kavramlarla anlatılmak istenen şeyin aynı olduğunu düşünürsek burada tek ok olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü “sosyal demokrasinin” olduğu yerde “Kemalizm” mümkün değildir. Yani diğer altı ilkeyi, atın çöpe gitsin.
ZATEN CHP’Yİ BİTİREN SOSYAL DEMOKRASİ
Zaten CHP ve tarih içindeki türevleri olan HP, SODEP, DSP, SHP gibi partilerin 1960’lardan itibaren “ortanın solu”, “sosyal demokrasi”, “demokratik sol” gibi Avrupa’dan devşirdiği kavramlar, bu geleneğin içinde Atatürk’ün bir aromaya dönüşmesinin ideolojik nedenidir.
Kemal Derviş gibi bir Duyun-u Umumiye memurunun hem Ecevit hem Baykal hem de Kılıçdaroğlu için önemli olması, sosyal demokrat ya da demokratik solcu olmalarındandır.
Bu arkadaşlarımız CHP’nin Kemalizmi terk edip sosyal demokrat bir partiye dönüştüğü için bugün HDP ile yan yana geldiğini bilmiyorlarsa vay onların hâline. 1991’de Erdal İnönü CHP’sinin PKK’nın partisi HEP’i meclise sokması, 1999’da Deniz Baykal CHP’sinin PKK’nın partisi DEHAP’la 1999 ve 2004 seçim pazarlıkları ve Kemal Kılıçdaroğlu CHP’sinin 2019 ve 2023 seçimlerinde PKK’nın partisi HDP ile işbirliği… Bu çizgi, sosyal demokrasinin kaçınılmaz sonucudur.
Hoş bu arkadaşlarımızın bildirisinde CHP’nin bölücü hareketle yan yana gelmesine tek satırlık bir eleştiri de yok. Zaten neden olsun ki? “Sınırımızda PYD olsun”, “Selahattin Demirtaş Türkiye için bir şans” diyen bir emekli amiral var aralarında. Hareketin lideri Örsan Öymen de HDP’nin PKK ile özdeşleştirilemeyeceğini savunuyor yazılarında. Ona göre HDP kapatılmamalı, Demirtaş dışarıda olmalı…
BİLDİRİNİZE 10 ARALIKÇILAR DA İMZA ATAR
Bildirideki Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki değerlendirmeler de kökten bir ayrılıklarının olmadığını gösteriyor:
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönetiminde birçok olumlu çalışma da yapılmış ve yoğun bir emek harcanmış olsa da, gerçekleşen büyük hatalar, kronikleşmiş seçim yenilgileriyle sonuçlanmıştır.”
Bildiride ABD’ye tavır yok, NATO’ya tavır yok, AB’ye tavır yok. Laiklik ekseninde kuru, kupkuru, kupkupkuru bir sözde Atatürkçülük var. Batı emperyalizminin sosyal demokrat partileri kafeslemek için kurduğu “Sosyalist Enternasyonal” çerçevesinde kalarak bu arkadaşlarımızın düşünce esaretinden ve kısırlığından kurtulmaları mümkün değil. Bildirilerindeki her cümleyi, Kılıçdaroğlu da İmamoğlu da 10 Aralıkçılar da pekâlâ tekrar edebilir.
ÖNCE CHP SONRA TÜRKİYE Mİ?
Bildirideki esas olay ve bu arkadaşların “doğala özdeş aroma” işlevleri metnin sonunda gündeme geliyor. Şöyle bitiyor:
“Türkiye’nin kurucu partisi ve ana muhalefet partisi olan CHP’nin kaybedilmesi, Türkiye’nin de kaybedilmesi anlamına gelmektedir!
CHP’de devrim gerçekleşmeden, Türkiye’de devrimin gerçekleşmesi olanaklı değildir!”
Bu cümlelerle Atatürkçü tabanı, geniş muhalefeti CHP’ye mahkûm etme işlevlerini yerine getiriyorlar: “Bir ümit daha var!”
CHP’nin kaybedilmemesi lazımmış! Bir an için Kılıçdaroğlu’nun değil bu arkadaşların CHP’yi yönettiğini düşünelim. Bu partinin Batıcı ve neoliberal siyasi yöneliminde hiçbir değişiklik olmayacağı, yazdıkları metinden anlaşılıyor. Yani CHP içindeki “en Atatürkçü” görünen bu küçük hizip bile, sosyal demokrasi bataklığına boğazına kadar batmış. CHP, 11 Kasım 1938’den beri kayıp. Anlaşılan o ki, bu arkadaşlar da kendilerini kaybetmişler ama bunun bilincinde değiller.
CHP içinde Atatürkçü bir mücadele yürütme olanağı yok. Bu, güneşin doğudan doğuşu kadar karşı konulamaz, mücadele edilemez bir gerçek. CHP tabanındaki milyonlarca Atatürkçü vatandaşımız bu gerçeği kavrayıp CHP prangalarından kurtulduğunda Türkiye’nin kurtuluşunun yolu açılacaktır. Yani Türkiye, CHP’yi kurtararak değil, CHP’den kurtularak kurtulacaktır.
Vatan Partisi, Kemalist Devrimi gerçekten tamamlamak isteyenler için, tartışmasız tek adrestir. Samimi olanları bekliyoruz.