CHP Önderliğindeki Sokak Hareketi-1: Tencere sesine değil ABD çağrısına koşuyorsunuz
Her tencere tava sesi duyduğunda sokağa fırlayanlar, kendi niyetleri ne olursa olsun, tencere sesine değil, ABD emperyalizminin çağrısına koşuyorlar
***
Öncelikle belirtelim, “Sokak Hareketi” isimlendirmesi bize ait değil. Bu isimlendirmenin patenti, Sahte Sola aittir. Yakın tarihimizde, halktan kopuk, haklı zeminde olmayan, başarı gözetmeyen, başıbozuk hareketler, bu isimle sahne aldılar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, 21 Mart 2025 gününden bu yana, kitleleri “Sokağa” çağırıyor.
CHP Genel Başkanı’nın heyecanlı çağrılarıyla başlayan Sokak Hareketinin karakterini belirlemek, o eylemlere katılan geniş kitlelerin aydınlatılması bakımından önem taşıyor. Çünkü çağrıda bulunan önderliğin amacı ile eylemlere katılan yüz binlerin niyetleri örtüşmüyor.
TARİHSEL SÜREÇ VE SAFLAŞMA
Kuşkusuz bir kitle hareketinin toplumsal süreçteki konumunu, eylemlere katılanların niyetleri değil, fakat hareketin önderliği belirler. Her kitle hareketi tarihsel süreçte mevzilenir. Hele böyle geniş kitleleri yönlendiren hareketler, tarihsel sürecin dışında değil, içindedirler.
Bugün Türkiyemizin yaşadığı tarihsel süreci 2007 Ergenekon tutuklamalarıyla ya da 2014 Baharında Vatan Partisi önderliğinde Silivri Duvarlarını yıkmamızla başlatabiliriz. Yıktığımız duvar, ABD emperyalizminin duvarıydı. Duvardan kurtardıklarımız da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vatansever komutan ve subayları ile Vatan Partisi önderleri ve millici aydınlarımızdı. O zamandan bugüne devam eden tarihsel süreç, Atlantik emperyalizminden kurtularak Yükselen Asya Uygarlığı’nın öncü konumlarına yerleşme yönündedir. CHP Genel Başkanı da, süreci, “Batı ile bütünleşme” ile “Batıdan uzaklaşma” arasındaki mücadelenin belirlediğini saptıyor.(1) Bu süreç, bütün tarihsel örneklerdeki gibi inişli çıkışlıdır, zikzaklar içerir. Süreci ilerleten güçler ile sürece direnen güçler arasındaki mücadele, yalpalamalara ve hatta kimi zaman kamp değiştirmelere dahi neden olur.
Süreçteki saflaşma ya da cepheleşmeyi belirleyen, kuşkusuz sınıfsal çıkarlardır. Millî çıkarlar da sınıfsaldır. Bugün emperyalizm ile Türk milleti arasındaki çelişme sınıfsal temele dayanır. Karşı tarafta ABD ve İsrail merkezli emperyalist sermaye sınıfı bulunuyor. Türkiye tarafı ise, işçi sınıfı, yoksulundan zenginine kadar çiftçiler, öncelikle esnaf ve zenaatkârları da kapsamak üzere bütün küçük sermaye ve mülk sahipleri, millî sanayici ve tüccarlardan oluşuyor. Devlet memurları, millî sınıfların sivil ve asker aydınları yanında Millî Devlet, millet ve vatan safında mevzilenen herkes, bu cephenin unsurlarıdır.
ABD emperyalizmi, İsrail Siyonizmi ve onlarla işbirliği halindeki sınıfsal unsurlar ise, Atlantik cephesindedir. ABD’den Avrupa’ya uzanan bu cephenin bugün Küreseller ve Nasyonalistler diye ikiye bölündüğünü elbette görüyoruz. Ancak temel programları, son tahlilde emperyalist-kapitalist sistemin programıdır. Bu sisteme yaşadığımız dönemde Atlantik Sistemi diyoruz.
Sonuç olarak, bugün Türkiye’de temel saflaşma, ABD emperyalizminin küresel efendileri ile Türkiye’nin Millî Devleti ve Türküyle Kürdüyle Türk Milleti arasındadır. Vatan Partisi Programında saptandığı üzere “Türk de biziz Kürt de biziz, hepimiz Türk Milletiyiz.
ÖNCÜNÜN BELİRLEYİCİ ROLÜ
Tarih boyunca bütün kitle hareketlerinin katılanları, halk kitleleridir.
Hitler’i ve Mussolini’yi iktidara götüren kitle hareketinde de, buna karşılık Cromwell, Washington, Robespierre, Lincoln, Lenin, Mustafa Kemal, Gandi ya da Mao’yu iktidara taşıyan halk hareketinde de, katılanlar açısından bakarsak, halk kitleleri vardı. Ancak halk hareketlerinin karakterini katılan kitleler değil, önderlik eden güç belirler. Kitle hareketine damgasını vuran, her zaman öncüsüdür. Öncü değişirse, kitle hareketinin karakteri de ona göre değişir. Bu açıdan her kitle hareketinde öncü ile kitle arasındaki ilişkinin belirlenmesi, kitleye yön veren öncünün içinde bulunduğu mevzinin saptanması, o kitle hareketinin karakterini anlamanın biricik yöntemidir.
İnsanlık tarihine baktığımız zaman, gerici ve karşıdevrimci karakterde kitle hareketleri de görürüz.
KARŞIDEVRİMCİ KİTLE HAREKETLERİNE İNSANLIK TARİHİNDEN ÖRNEKLER
Büyük Fransız Devrimine karşı Vendee köylülerinin isyanı, yıllar sürdü. Victor Hugo’nun 1793 adlı romanı o gerici kitle hareketini anlatır.(2)
1861-1865 arasındaki ABD İç Savaşı’nda köleliği savunan Güney’in Büyük Toprak Sahipleri, milyonlarla kitleyi savaş cephelerine sürdüler. Güneyli köleler, köleliği korumak için yapılan savaşta efendilerinin hizmetindeydiler.
1905 Rus Devrimi’nde Çarlık Gizli Polisi’nin ajanı olan Papaz Gapon, büyük işçi kitlesini kışkırtarak Çarın silahlı birliklerine kırdırmış ve 100’ün üzerinde emekçinin ölümüne neden olmuştu.

1917 Ekim Devrimi’ne karşı dört yıl savaşan Denikin, Kolçak, Vrangel gibi Çarlık generalleri, emperyalistlerle işbirliği yaparak milyonlarla yoksul insanı seferber etmişlerdi.
1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’da Devrimci bir Meclis ve Hükümet kurmasına karşı emperyalistlerin ve Padişah hükümetinin yönlendirdiği 23 iç isyanda harekete geçirilen kitleler, Anadolu’nun yoksullarıydı.
Siyasete sosyalist kimliğiyle giren Mussolini, İtalya’da 1920’li ve 1930’lu yıllarda Faşist Parti’nin önderliğindeki kitle yürüyüşleri ve hareketleriyle iktidarı ele geçirdi.

Hitler, 1930’lu yıllarda Almanya’daki iktidar mücadelesinde milyonlarca insanı seferber etti ve üst üste yapılan seçimlerde on milyonların oyunu alarak hükümet oldu. Hitler’in yönettiği NAZİ Partisinin isminde hem sosyalizm hem de işçi vardı: Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei). Nazi Partisi, insanlık tarihinin en geniş katılımlı mitinglerini örgütledi. Alman kentlerinde mitinglere coşkuyla katılan on milyonlar, Hitler’i iktidara taşıdı.

Nazilerin 15 Mart 1938 günü Avusturya’yı ilhak (Anschluss) mitingine Viyana’da yüzbinlerce Avusturyalı katıldı.

1978 yılında Polonya’daki karşıdevrimci hareketin önderi Lech Walesa bir işçi lideriydi. Kurduğu Dayanışma (Solidarności) adlı örgüt, milyonlarla liman ve maden işçisini harekete geçirdi. Karşıdevrimin başarılı olmasından sonra Walesa’nın CIA Ajanı olduğu ortaya çıktı.
1989 yılı Haziran ayında Çin Halk Cumhuriyeti başkenti Pekin’in Tien An Meydanı’daki karşıdevrimci gösterilere yüzbinlerce insan katıldı. CIA Ajanlarının yönlendirdiği kitle, bir aydan uzun süre meydana yerleşti. Başarılı olsalardı, Çin’in sosyalist sistemine son verecek ve ABD güdümlü bir hükümet kuracaklardı.
1990 yılında Romanya’da Sosyalist Çavuşesku iktidarını deviren karşıdevrimci hareket milyonlarca insanı ayağa kaldırmıştı.
Yugoslavya, Ukrayna ve Gürcistan’daki “Turuncu Devrimlerde” ve Mısır’daki emperyalizm güdümlü darbe girişimlerinde, milyonlarca insanın harekete geçirildiğine daha yeni tanık olduk. Yine yakın zamanda Kazakistan ve Özbekistan gibi Asya ülkelerinde geniş kitleler, ABD ajanları tarafından meydanlara çağırıldı ve kanlı olaylar yaşandı.
CHP’nin Atlantikçi yönetiminin önderliğindeki kitle hareketinde, Türk Bayrakları taşınması ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” gibi sloganların atılması, kimseyi aldatmasın. Atlantikçi önderlik altında “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diye bağıranlar, ABD emperyalizminin planlarında askerlik yapıyorlar. Ellerindeki bayrakların ay yıldızının altına bakarlarsa, ABD’nin yıldızlarıyla, İsrail’in altı köşeli yıldızını göreceklerdir.
Tarih boyunca bütün gerici hareketler, Faşistler, Naziler ve Turuncu Kalkışmalar, kitleleri o milletin tarihindeki kahramanların adlarını kullanarak seferber etmişlerdir. Harekete damgasını vuran “Emperyalizmle bütünleşme” programı, Türk bayrağının da, Türkiye’nin bağımsızlığının da, Mustafa Kemal Atatürk’ün de karşısındadır.
CHP ÖNDERLİĞİNİN BELİRLEDİĞİ ATLANTİK SİSTEMİ İLE ‘BÜTÜNLEŞME’
Saraçhane’de veya büyük kentlerimizin meydanlarında toplanan kitleler, Türkiye halkının çeşitli sınıf ve katmanlarından geliyor. Ancak hareketin karakterini, öncünün kendisinin ilan ettiği konuma bakarak saptıyoruz.
Kitleleri meydanlara çağıran, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’dir. CHP Genel Başkanı ve diğer Merkez yöneticileri, hangi cephede yer aldıklarını ve kitleleri hangi mevziye çağırdıklarını defalarca ve açıkça ilan etmişlerdir.
CHP Genel Başkanı, 24 Mart 2025 akşamı kitle hareketinin önüne koyduğu hedefi CNN International’den açıkladı:
“NATO ile güçlü bir ittifakı ve Batı ile entegrasyonu savunuyoruz, destekliyoruz. Ancak son yaşananlar Türkiye’yi hukukun dışına itiyor ve bu sürece zarar veriyor. Türkiye Batı kurumlarından giderek uzaklaştırılıyor.”
CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, 29 Mart 2025 günü New York Times’ta yayımlanan yazısında, Atlantik emperyalistlerine “Bize sahip çıkın” çağrısında bulundu.
CHP yöneticilerinin ABD ve Avrupa emperyalistlerini desteğe ve imdada çağıran yazıları birbiri ardı sıra devam etti. Bu müdahale çağrılarının gerekçesi de açıklandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 29 Mart 2025 günü “demokrasi ve insan haklarının ülkelerin iç meselesi olmadığını” belirtti. Zaten ABD emperyalizmi de, bugüne kadar çeşitli ülkelere silahlı müdahalelerinde “demokrasi ve insan hakları” gerekçesini kullandı. ABD’ye ve CIA’ya göre, “Demokrasi ve insan hakları”, ülkelerin iç meselesi değil, “uluslararası toplumun ortak meselesi”dir.
ABD emperyalizminin Yunanistan’ın Ege kıyılarındaki üsleri, Doğu Akdeniz’deki donanmaları ve Güney sınırlarımızın ötesindeki askerî güçleri, “uluslararası” müdahale kuvvetlerinin hazırlandığını da gösteriyor.
CHP Genel Merkezi’nin müdahale çağrılarıyla ispatladığı Atlantik bağımlılığı, yönettiği kitle hareketinin konumunu da belirlemiştir. O nedenle bu hareketin Atlantik güdümlü karakterini saptamak, nesnel temellere dayanıyor.
Her tencere tava sesi duyduğunda sokağa fırlayanlar, kendi niyetleri ne olursa olsun, tencere sesine değil, ABD emperyalizminin çağrısına koşuyorlar.
DİPNOT
1) Özgür Özel’in 24 Mart 2025 günü ABD’nin CNN International televizyonunda yaptığı açıklama.
2) Bkz. Victor Hugo, 1793 Devrimi, çev. Alev Er, Kaynak Yayınları, İstanbul, Ocak 1984.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.