CHP tabanı eksen değiştirebilir mi? -(TAMAMI)
Önce tarihteki CHP ‘ye bakalım:
Yıl:1945.
CHP Genel Başkanı ilan etmiş ki: “-Kalan tek eksiğimiz bir an önce Meclis’te muhalefetin de olmaması. Bunu yapmalıyız.”
Henüz alt yapısı tamamlanmamış, halkın okur yazar düzeyi yeterliydi, değildi. Ülke 1946’da genel seçimlere gidecek. İsmet Paşa’ya Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilen Reşat Şemsettin Sirer şöyle diyor: “- Efendim; seçimlere gideceğiz, DP karşımıza dini siyasete alet ederek çıkabilir. Biz de buna karşılık vermeliyiz. Onun için hiç değilse dikkati çeker bir dini öne çıkarır iş yapalım!”
Paşa bir şey demiyor; ama bir süre sonra İstanbul’da Nuru Osmaniye Camii’nin altında bir Kuran kursu açılıyor. İşte ilk hata burada başlıyor. Seçim sonrasında-o çok tartışma konusu olan 46 seçimleri- CHP iktidarda kalmayı başarıyor. Şu ya da bu yolla, ilerlemesine ilerliyor. 1950’de seçime doğru “etraf” İsmet Paşa’nın Atatürk yörüngesinden sapması anlamına gelebilecek hataları yapmasını telkin ettiler. İHL’lerin sayısı arttırıldı, DP elinde Kuran, cami imamları eliyle yurdu dolaşarak dini siyasete kattı. DP tek başına iktidara geldi.
Tarih:10 Ocak 2013
“Kadın Kolları Genel Başkanı Hilal Dokuzcan, Parti Meclisi’nde yaptığı konuşmada: “AKP’nin örgütlenme modelini inceledik. Kadınları nasıl ikna ettiklerini raporladık. Bazı söylemlerimizin kadınlarda karşılık bulmadığı gerçeğini tespit ettik. Adana’yı pilot bölge olarak kullanacak ve yeni bir çalışma yöntemini uygulamaya sokacağız” dedi. Dokuzcan’ın “Biz de inanç eksenli örgütleneceğiz!” diye ekledi.
Şimdi lütfen yukarıda haberi CHP tabanı dikkatle okusun. Bugünkü duruma ışık tutmakta..
Bu birinci işaret Laiklik ilkesinde 1946’da açılan bir yara 2013’in başında ufunet saçıyor!
CHP tabanı dikkatle izliyordur. CHP’de bir eksen kayması olduğunu iddia edenler haklı çıktı. İsmet Paşa hatasını anlayarak Atatürk ilkelerine döndü. Cumhuriyet’in kurucusu parti olduğunu kanıtlamak için meydanlarda “Allah” sözünün bile kullanılmasına izin vermedi ve CHP asıl yörüngesine yani altı okuna dönmüştü.
İsmet Paşa’nın 1960 öncesi ve sonrası ısrarlı bir laiklik ilkesine sarıldığını görürüz: “Din siyasete karışmamalı.”
Gelelim İmralı- asıl adı İmre Ali- sorununa ve Kılıçdaroğlu’nun açtığı krediye: İmralı’yla görüşenlerin televizyonda açıkladıklarından ortaya çıkanlar şunlar:
- Karar verici olan Meclis’teki temsilciler değil, İmralı’dır.
- Hükümet temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerin odağı anayasa değişikliğidir.
- 1924 yılından beri bütün anayasalarımızda yer alan “hangi etnik kökenden, dinden ve mezhepten gelirse gelsin bütün vatandaşlar Türktür” ifadesinin anayasadan çıkartılmasını istiyorlar. Türklüğün bir üst kimlik olduğunu kabul etmiyorlar.
- Cumhuriyetimizin belkemiğini oluşturan “ulus devlet” anlayışına karşıdırlar.
- Anayasada “Türklük yerine anayasal yurttaşlık“ söylemi yer alabilir. (Bu sözü sanırım CHP Başkanı bir TV programında söyledi)
- Süreci izlemek üzere bir akil adamlar grubu kurulmalıdır (Bu sözünü de hatırlar gibiyim)
- Bu gibi konuların görüşülmesi için belki bir ateşkes olabilir ama silahların tümüyle bırakılması bu aşamada gündemde değildir.
- Kandil’in ve Avrupadakilerin de görüşü alınmalıdır.
- CHP içindeki ulusalcıların bu konudaki görüşleri rahatsızlık yaratmaktadır.
- İmralı’yla görüşmeler BDP eş başkanlarının da katılımıyla devam etmelidir.
Görüşlerinin özeti budur. Şimdi bu görüşleri savunanlarla masaya oturma kararı alanlar ve onlara siyasette, basında, iş çevrelerinde, dini çevrelerde destek olanlar doğru bir iş yapıp yapmadıklarını bir kere daha düşünmelidirler.
Neden derseniz; Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet rejiminin temel değerlerinin, terörü sona erdirmek umuduyla değiştirilmek istendiği açıkça görülüyor. Dünyada terörü sona erdirmek için anayasal rejimini pazarlık konusu yapan ülke hangisidir?
CHP’liler için gün bütün bunları sessizlikle izleyip sineye çekme günü değildir, akılsızlık bir kez daha uçuruma atma tehlikesiyle CHP’nin kapısında beklemektedir.