CHP ülkenin bütünlüğünü savunmakla görevlidir -(TAMAMI)
Salı günleri TBMM’de siyasi partilerin grup toplantıları yapılır. Bu toplantılarda, partilerin genel başkanları ülke sorunlarıyla ilgili görüşlerini açıklarlar.
Devlet adamı niteliği taşıyan deneyimli liderler, bu konuşmalarında ülkenin iç ve dış sorunlarına parmak basarak Türkiye’nin gündemini tayin ederler.
Geçtiğimiz Salı günü gene grup toplantıları vardı.
Tayyip Erdoğan beklendiği şekilde, gündemine çok korktuğu Taksim Gezi Parkı direnişini aldı.
Buradan hareketle içeride ve dışarıda herkese saldırdı.
Bu arada Diyarbakır’da, Abdullah Öcalan istediği için yapılan, en az Taksim Gezi Parkı direnişi kadar önemli olan, ayrılık taleplerinin açıkça dile getirildiği “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm” adlı konferans yapıldı.
Bu konferansta ülkemizin üniter yapısıyla ilgili bir sorunu olmayan herkes açısından dikkatle izlenmesi gereken nokta, “Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle statülerini (özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi) belirleme hakkına sahip olduğu, Kürdistan halklarının kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması üzerinde ortaklaşılan bir ilke olduğunun kabul edilmesi ve Kürdistan’ın bir statüsü olmadan Kürt sorununun nihai olarak çözülemeyeceğini karar altına almıştır” denmesi ve ayrıca terörist başına da özgürlük istenmiş olmasıdır.
Kılıçdaroğlu neden sessiz?
Ülkenin bölünmesi talebine Tayyip Erdoğan’ın sessiz kalması kadar doğal bir şey olamaz.
Kendisine başkanlık yolunu açacak bir anayasa değişikliği karşısında, ülkenin bölünüp bölünmeyeceği onu çok ilgilendirmemektedir.
Bölünme anayasası çalışmaları da bunun net bir şekilde ortaya konmasıdır.
Ancak geçtiğimiz Salı günü yapılan CHP Grup toplantısında, Kılıçdaroğlu’nun, ayrılıkçı Kürtlerin bu talebine değinmemiş olması inanılır gibi değildir.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanı olduğu CHP Tüzüğünün “Amaç” başlıklı 3. Maddesinin 2. Fıkrası “Ülkenin güvenliğini ve bütünlüğünü, ulusal birliği, ekonomik ve siyasal bağımsızlığı, yurtta ve dünyada barışı koruyup” şeklindedir.
Kürt konferansından çıkan sonuç bildirgesinde bağımsızlık isteği söz konusu olduğuna göre, CHP’nin buna karşı çıkması, önce tüzüğünün gereğidir.
Salı konuşmasında buna hiç yer verilmemesi bilerek ve isteyerek olmuşsa, bu bir anlamda halk deyişiyle “sükût ikrardan gelir” demektir. Bu da CHP’ye haksızlık olur.
CHP’nin ülkenin bölünmesine sessiz kalması düşünülemez. Bu sadece tüzüğünün yüklediği bir sorumluluk değil, aynı zamanda tarihten gelen sorumluluktur.
Eğer Kürt konferansı veya bu konferansın sonuçları hakkında bilgileri yoktu da bu nedenle gündeme alınmadıysa; bu da en az bilerek susmak kadar vahimdir.
Bu ülkede yaşananların sağlıklı bir şekilde takip edilemediğini ortaya koyar.
O zaman da, Economist dergisinin “Acınacak düzeyde bir zayıflık” nitelemesi de haklılık kazanır.
Kürtlerin bu taleplerine kişi olarak sıcak da bakılabilinir, ama CHP genel başkanlarının bunu şiddetle reddetmesi gerekir. Bu, bağlı kalacaklarına yemin ederek göreve başladıkları Anayasa’nın, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerinden olan, “Türkiye Devleti, ülkesiyle milletiyle bölünmez bir bütündür” diyen 3. Maddesinin gereğidir.
Siyasette saygın olmak için tutarlı olmak gerekir; bu da bağlı kalacağına yemin ettiğin anayasaya, partinin tüzüğüne ve partinin tarihine sahip çıkmakla olur.
CHP Genel Başkanı bu kadar hassas, ülke bütünlüğünü ilgilendiren bir konuya, grup toplantısında yer vermeyecekse, ne zaman yer verecektir.
İnsanın aklına, “kendi inisiyatifinde olmadan” partiye ve yönetime yerleştirilen, ayrılıkçılarla aynı görüşleri savunan kişiler rahatsız olur diye, bu konuya değinmediğinden başka bir şey gelmiyor.
Bu tutarsız davranışlar, kendini bilmez bazı kişilere CHP ve onun genel başkanı ile alay etme cesaretini veriyor.
CHP’liler devrimlerin bekçisidir
Cumhuriyet Halk Partililer, ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNİN BEKÇİSİDİRLER. GÜÇLERİNİ TARİHSEL KÖKLERİNDEN ALIRLAR.
CHP Genel Başkanı, ülkenin bütünlüğünü savunmakla görevlidir, bu onun oturduğu koltuğun ağırlığından ve kutsallığından gelir, bu nedenle CHP Genel Başkanı en az ayrılıkçılar kadar cesur olmak zorundadır.
Ayrılıkçı talepler emperyalizmin bir oyunudur. CHP emperyalizme karşı ulusal başkaldırının öncüsü olan KUVAYİ MİLLİYE, MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETLERİNİN soylu, ilkeli, onurlu temellerinden gelmiştir.
CHP bu ayrılıkçı talepleri kabul etmeyeceğini ve buna izin vermeyeceğini dosta düşmana, onların anlayabileceği bir dille ilan etmelidir.