CHP’de restorasyona ihtiyaç var
7 Haziran’da yapılan seçimler sonucunda seçmen tarafından iktidardan düşürülmüş bulunan AKP Hükümeti, anayasayı çiğneyerek hala tek parti iktidarını yürütüyor.Cumhurbaşkanı tarafından anayasa çizgisi dışına çıkarılan, yani meşruiyeti tartışmalı bir seçim sonucunda bile iktidarı kaybeden AKP, iki aydır ülkeyi düşük hükümeti eliyle güvenoyu almışçasına yönetiyor.İktidarı gasp ettiği için meşruiyeti tartışma konusu yapılması gereken AKP düşük hükümeti, parlamentoda bulunan diğer parti ve özellikle de CHP’li milletvekilleri tarafından meşruiyet tanınmak istercesine yazılı sorularla muhatap alınıyor.Bu milletvekilleri ve onların genel başkan ve parti yöneticileri, bu ülkede bir şahsın otoriter rejiminin egemen olduğunu bile idrak edemiyorlar.Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildiği andan beri anayasayı pervasızca çiğniyor.Anayasanın boşluklarını ülke yararına kullanmak yerine, kendi kişisel ihtiraslarını gerçekleştirmek için kullanıyor.Çağdışı, mezhepçi, dinci ideolojik saplantıları doğrultusunda yürüttüğü dış politikası ile ülkeyi uygar dünyadan kopararak felakete sürüklüyor.Şahsi siyasal çıkarı öyle gerektirdiği için önce terör örgütüyle müzakere ediyor, bunun tutmadığını, kendisine oy kaybettirdiğini görünce de “Kandırıldık” diyerek, bu kez terörle müzakere değil mücadeleye karar veriyor.Y-CHP yönetimi de kendisine “Neden şimdi, neden zamanında yapmadın?” diye sormayı bile akıl edemiyor.Akıl edemedikleri gibi, PKK’nın siyasal uzantısı ile aynı söylemleri kullanıyorlar.Tayyip Bey, bütün otoriterlerin yaptığını yapıyor, yargıyı bağımsızlığından söz edilemeyecek hale getirirken, eğitim sistemi, basın, haberleşme ve bilişim sistemleri üzerinde eşi görülmemiş bir kontrol, hatta baskı uyguluyor.Tayyip Bey, işin doğası gereği, vereceği emirleri yerine getirsin diye, kendisinin tayin ederek AKP Genel Başkanlığı koltuğuna oturttuğu Davutoğlu’nun, kişisel bir irade ortaya koymasına da izin vermiyor.Sandığa giden seçmen iradesini tanımayarak, demokrasilerde “Seçimle gelen seçimle gider” temel kuralını da hiçe sayıyor.Kendisini ve ailesini çok sıkıntıya sokacağını bildiğinden, hükümete başka bir partinin ortak olmasını, yani bir koalisyon hükümeti kurulmasını istemiyor ve bunu engelliyor.Y-CHP yönetimi de Tayyip Bey’in oyununun bir parçası haline gelerek, onun davranışlarını meşrulaştırmak için koalisyon hükümetinin bir parçası olmak uğruna her türlü tavizi kapalı kapılar arkasında veriyor.Tayyip Bey, bu koalisyon kurma oyunu sürecinde, seçim kazanacağı ortamları oluşturmak uğruna, ülkeyi on yıllarca altından kalkamayacağı siyasal, ekonomik ve sosyal çalkantılara sürüklemekten, vatanın ve milletin bölünmezliğini tehlikeye atmaktan çekinmiyor.Buna karşın, Y-CHP yönetimi demokratik, hukuk düzeni içinde kalarak, muktedire karşı hazır bekleyen büyük kitleleri harekete geçirecek eylemli siyaset yapmaktan ısrarla kaçınıyor.Ama bu arada toplum indinde hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan TBMM basın toplantıları yaparak, düşük hükümetin bile çöpe attığı yazılı sorular sorarak, yürüttüğü siyasetin toplumda karşılık görmediğini bile anlayamıyor.Bölücülerin destekçileri tarafından iyi yolda olduğu kandırmacasına inanıyor. Hatta PKK’nın siyasal uzantısının kendisini aynı kampta göstermesine tepki vermeyi bile akıl edemiyor.Y-CHP yönetimi ülkenin temel sorunları (dış politika, terör, ülkenin ve milletin bölünmezliği vb.) konularda AKP’den farklı ne düşündüğünü net biçimde ortaya koyamıyor.Koyamadığı ve aralarında milleti bölmeye yönelik “halkların kardeşliğinden” söz edenler olduğu için de halk desteğini tam anlamıyla arkasına alamıyor.Velhasıl bu kadroların, ülke çıkarlarına uygun olmayan siyaset anlayış ve yöntemleri ile Y-CHP, halka umut vermiyor.Ülkenin Tayyip Bey’in elinden kurtuluşunun tek yolu, CHP’nin bu Y-CHP’lilerden kurtulmasıdır.Daha net bir söylemle ekseninden kaydırılan CHP’de bir restorasyona ihtiyaç vardır.CHP kurtulmadan Türkiye kurtulamaz.