01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

CHP’nin 2004’teki öngörüsü

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-
24 Kasım günü Avrupa Parlamentosu, ülkemizdeki “Baskıcı uygulamalara son verilene kadar, müzakerelerin geçici olarak dondurulmasını” Komisyona önerme kararı aldı.
Bu karar, Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi’nin 5. Maddesine göre bağlayıcılığı olmayan bir tavsiye kararıdır. Konu Aralık ayı içinde devlet ve hükümet başkanları zirvesinde ele alınacak.
Avrupa Parlamentosu’nun aldığı tavsiye kararının aksine bir karar çıkacağı, kesine yakın olarak görünüyor.
Olayların bu noktaya gelmesinin tek sorumlusu AKP iktidarıdır. 17 Aralık 2004’te AB zirvesi, Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlamasını uygun görünce, “Katıldık” diye gündüz vakti tam bir görgüsüzlük örneği sergilenerek havai fişekler atılmıştı.
Halbuki Aralık 2004’teki AB Başkanlık Kararlarında, başka hiçbir aday ülke için konulmayan, Türkiye’ye tam bir ikinci sınıf devlet muamelesi yapan, AB’nin Türkiye için kalıcı istisnalar koyabileceği, yazılıydı.
Bu cümlenin en bariz sonuçlarından biri, üyeliği anlamsız hale getiren, Türkiye üye olsa bile örneğin Türk işgücünün serbest dolaşımının hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğiydi.
Bunun dışında Kıbrıs sorunun çözümü, Türkiye-AB ilişkisine bağlanarak, kendi kafalarındaki çözümü dayatmaya çalışıyorlardı.
BAYKAL'DAN DEVLET ADAMI TAVRI
İşte tam bu sırada o tarihteki CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ciddi bir devlet adamı olduğunu ortaya koyarak, bütün siyasal rekabet duygularından sıyrılıp, Tayyip Erdoğan’a hitaben, “Bunu imzalama Türkiye Büyük Devlettir, Avrupa Türkiye’yi yok sayamaz, bizden evvel Birliğe katılanlar nasıl katıldıysa biz de öyle katılalım, atla uçağa dön, gerekirse seninle beraber bütün Türkiye’yi dolaşır haklılığımızı beraberce halka anlatırız" demişti.
Bu çağrı üzerine o tarihteki kulis dedikodularına göre Tayyip Bey, hazırlayın uçağı dönelim demiş, fakat yalaklıktan çok hoşlandığı için, Tony Blair ve Silvio Berlusconi kendisini, sen şimdi kabul et ileride düzelir, diyerek ikna etmişti.
O günlerdeki gazete manşetleri de ibretliktir. Baykal’ın gördüğünü necip Türk basını görememiş, “Başardık”,”2010’da Avrupalıyız” diye manşetler atmışlardı.
2005 müzakere belgesinde ise, Avrupa Birliğinin bütün kurumlarında, örneğin Avrupa Parlamentosunda alınmış olan kararlar, HUKUKEN BAĞLAYICI OLUP OLMAMASINA BAKILMAKSIZIN, Türkiye için bağlayıcı kılınıyordu.
Bu hüküm gereği kararları bağlayıcı olmayan Avrupa Parlamentosunun örneğin Ermeni, Kürt sorunu, Dicle/Fırat sularının statüsü gibi, bizi çok rahatsız edebilecek konularda alacağı bir karar Türkiye için bağlayıcı olacaktı.
KILIÇDAROĞLU GÖREMEDİ
Benzer bir hüküm hiçbir aday ülke için konulmamıştı. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Türkiye’ye 2. Sınıf devlet muamelesi yapılmasını, sözde var olduğunu iddia ettikleri askeri vesayeti sonlandırmak düşüncesiyle, Kıbrıs’ı bile gözden çıkartarak, müzakere tarihi alabilmek için içlerine sindirmişlerdi.
Liboş takımı, AKP İktidarını, AB sürecimize canlılık kazandırdı, diye göklere çıkartırken, başlayanın müzakere süreci olmadığını, üyelik tabutuna çakılan son çivi olduğunu anlamamışlardı.
Onlar anlamdı da Kemal Kılıçdaroğlu anladı mı? Maalesef ilk tepki olarak “ ..müzakere yapılmayacak. Bu bizim için çok ağır bir yaptırımdır. Bunun arkası gelecektir; ekonomik olarak, siyasal olarak gelecektir” diyerek, Baykal’ın o tarihte gördüğünü görememiş, müzakerelerin, sahiden yapıldığını zannettiğini ortaya koymuştur.
Ayrıca Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararın bağlayıcı olmadığını ya göz ardı etmiş ya da farkında değil.
CHP’nin 2004’teki öngörüsü bugün doğru çıktı.