11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

CHP’nin akil adamları -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

ABD Başkanlarından Roosevelt’in çevresinde “Brain Trust” denilen bir “Akil Adamlar” grubunun varlığını bilirsiniz sanırım. Savaş kararı verirken, Başkan onlara danışmıştı. Ekonomik kriz dönemlerini onların yardımı ve akıllı planlamalarıyla yenebilmişti.

Ülkemizde de Atatürk’ün yanından ayrılmayan bir grup insan vardı ki; o “Akil Adamlar” Cumhuriyetin kuruluşundaki güçlükler karşısında hem Gazi’nin yanında oldular, hem de canlarını onun için vermeye kararlı insanlardı.

Atatürk’e birgün koruduğu ve kolladığı kişileri, “Akil Adamları”, hiç yanından eksik etmediği yakınlarını, onu gözetenleri kastederek sormuşlar:

“-Paşam sizin apporter’larınız- harekete geçiren- yönlendiren- kimlerdir?” Gazi onlara şu yanıtı vermiş:

“Beni harekete geçiren, yönlendiren millettir. Benim apporter’larım yoktur.” demişti. Atatürk’ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı ve İkinci Adam İnönü’nün de yakın çevresinde hep “Akil Adamlar” olmuştu.

İsmet İnönü’nün CHP içinde güvendiği bir grup “Akil Adamı” tanıma olanağı bulmuşumdur. Kemal Satır, Kemal Demir, İsmail Rüştü Aksal ve A. İhsan Göğüş... Paşa bir karar vermezden önce onlarla konuşur, düşüncelerini öğrenir ve sonra 24 saat bekler ve kararını açıklardı.

Ecevit de parti yönetimi içinde değil, bilim adamlarından bir Danışma Kurulu ile çalıştı. Prof. Besim Üstünel, Prof. Haluk Ülman yakın dostu Orhan Birgit ve sonunda Doçent Baykal...

Yeni CHP’de Genel Başkanı yönlendirenler, onu oraya buraya çekenler var ama, “Akil Adamları” ne çare ki yok! O nedenle bazen dini kürsülere malzeme olarak bağıra çağıra taşıyor, bazen de yardımcıları Atatürkçü, laik kadınların yanına kara çarşaflı kadınları oturtuyor ve o minik Halk TV de bunu zoom yaparak gösterip duruyor. Biz de AKP ve Erdoğan kadar dindarız demek için olsa gerek. Türkiye’nin içeride ve dışarıda onlarca sorunu varken, emek hakkı için işçiler sokaklardayken, Erdoğan “Dinine bağlı bir nesil yetiştireceğiz” derken çökmekte olan AB’nin kuyruğuna takılı, laiklikten vazgeçen bir yeni parti, bir yeni şef ve tek malzemesi AKP’ye bakarak tavır alan bir parti. Yasa tanımıyor, tüzük tanımıyor, özgürlüklerden söz ediyor ama kendi partisindeki karşıtlarına söz hakkı tanımıyor. Kurultay isteyen 362 imzayı yok sayıp hukuka yasalara aldırış etmiyor. Bereket iki akil adam bir gazeteye konuşmuşlar ve Genel Başkanı uyarmışlar. Cevdet Selvi ve Onur Öymen.

Cevdet Selvi; yılların işçi lideri sonra siyasetçi ve CHP’de bir akil adam şöyle demekte:

“Bu tartışmayı CHP’nin lehine, yararına dönüştürmek lazım. Bu tüzük kurultayı talebinin tüzüğümüzde şartları bellidir. Yasada da bunu öngören maddeler vardır. Şimdi, burada belirli sayıda imza toplandıktan sonra 45 gün içinde kurultay yapılacağı da açıkça ortaya çıkmıştır. Etik olmayan bir şekilde bunu karıştırmak, bunu partide büyük bir sorun haline getirmektir. Tüzük ve yasal çerçevede talep edilmeden önce Sayın Genel Başkan var olan yetkisini kullanarak kurultayı toplasaydı, herhangi bir sorun çıkmazdı. Ama Genel Merkeze tarihi belli olan bir noktada, belirli sayıda imza verildikten sonra bunu by-pass etmek için, geçersiz hale getirmek için yasayı ve tüzüğü çiğneyerek, Genel Başkanın yetkisini kullanarak partiyi kurultaya davet etmesi bir iyi niyet sonucu değildir, etik değildir.” Selvi sonra partinin yargı yoluyla kayyumlara devredilebileceği kuşkusunu dile getiriyor.

Onur Öymen ise, Selvi’yi şöyle tamamlıyor:

“Hukuka aykırı bir durum. Yönetim imza toplayanların iradesine saygı gösterecek veya mahkemeye gidecek. Aksi takdirde tüzüğümüze aykırı bir durum çıkıyor. İmzalar toplanmadan Genel Başkan çağrıda bulunabilirdi, Parti Meclisi de çağrıda bulunabilirdi. İmza toplayanların gündemi çerçevesinde kurultayı toplamak isterse Genel Başkan buna bir de seçim maddesi ekleyebiliyor. Bunun dışında başka bir şey yapması kabil değil.”

Peki: 362 noter tasdikli Tüzük Kurultayı toplanmasını isteyenler Yargıya giderlerse ne olur? Öymen yanıtlıyor:

“-Olabilir, o ihtimal açık. Geri adım atmazlarsa o ihtimal var. Bundan parti zarar görür. Sorumlusu da tüzüğü ihlal edenlerdir... Kimse varsın tüzük iptal edilsin, parti zarar görmesin diyemez.”

Ve iktidarın başı grubunda konuşuyor:

“Biz Kılıçdaroğlu’ndan çok memnunuz?”

Utanç pazara satışa çıkarılmış da, alacak kimse çıkmamış!

Neden acaba?

Pazarda dolaşan o kadar utanmaz varmış ki...