CHP’nin Kılıçdaroğlu’na yaptığı ayıp
Türkiye, son 10 yılda ABD destekli değişik operasyonlarla AKP’nin demir pençesine alındı. TBMM etkisiz elemana çevrildi. AKP milletvekilleri ile MHP’li vekiller, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzının içine bakıyorlar. Oradan gelen işarete göre parmaklar kalkıyor ve iniyor. Eskiden TBMM’den oluşturulan Hükümet MHP’nin de yardımıyla ortadan kaldırıldı ve şimdi bakanlar, Erdoğan’ın memurları haline getirildi.
Yasama ve yürütme tek adamın emrine verilir de adalet sistemi bağımsız bırakılır mıydı? Onun halini de görüyoruz. Yargıçlar korkudan tir tir titriyorlar: Savcılar, cumhuriyet aleyhine işlenen ağır suçları görmezden geliyorlar. Muhalefete yapılan saldırılar fikir özgürlüğü sayılırken, muhalefetin iktidarı eleştirmesi ağır suç gösteriliyor. Ve yargı üstünden muhalefet susturulmaya çalışılıyor.
Bunun en açık örneğini, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yürütülen tazminat davalarında görüyoruz. Mahkemeler öyle ağır tazminata hükmediyorlar ki inanılmaz. Yasa diyor ki: Tazminat cezaları, alanı zengin etmeyecek, vereni fakir düşürmeyecek biçimde olmalı.
Ama sadece Man Adası rezaletini dile getirdi diye Kılıçdaroğlu’na verilen tazminat cezası 600 bin liranın üstünde... Bunun faizini de düşünün... Başka davalardan da yüz binlerce liralık tazminat cezaları gelmiş.
Son derece ölçüsüz, ağır... Yani adalete aykırı... Ama, Erdoğan yukarıdan bakıyor... Eğer bu cezalar düşük olur ise vay o mahkemenin haline... İşin ucu FETÖ’cülüğe kadar gidebilir...
İşin bu acıklı ve tehlikeli yanı dışında bir de özel yanı var. Sayın Kılıçdaroğlu’na verilen bu tazminat cezaları, onun kişisel davaları değil. O, CHP adına siyaset yaparken bu cezalarla karşılaştı. Öyleyse cezayı ödemesi gereken kurum, CHP’nin ta kendisidir...
Böyle olmamış, Kılıçdaroğlu evini 600 bin liraya satmış ve 200 bin lira da borç alarak kapatmış tazminat cezasını.
Ayıptır... Bir kez daha belirtelim ki bu cezaların muhatabı Kılıçdaroğlu değil CHP’dir. O yüzden parti yönetimi bir karar almalı, o parayı Sayın kılıçdaroğlu’na ödemelidir.
Kılıçdaroğlu’nun bazı politikaları yanlış buluyorum ama Man Adası rezaletini gündeme getirmesi son derece önemliydi. Parti onu kaderiyle baş başa bırakarak tarihi bir yanlış yaptı. Hemen bu hata düzeltilmeli ve Cumhurcu yıkım ekibine gerekli cevap verilmelidir.
MİLLET BAHÇESİ PALAVRASI
İstanbul’u 24 yıldır Tayyip Erdoğan ile adamları yönetti, yönetiyor. 25. Yılına giren bu iktidarda İstanbul’un sorunları azalmadı, arttı. Şehir, trafik açısından kilitlendi. AKP’li belediyelerin yönettiği ilçelerde pislikten geçilmiyor. Bakın Bahçelievler’e... Otoyolun kıyısındaki bu merkez ilçe, Afganistan gibi... Sokaklarda yürünmüyor. Her yerde karşınıza, kaportacı, boyacı, oto elektrikçisi çıkıyor. Adamların dükkanı yok; yolların içinde otomobil tamir ediyorlar.
Gelelim millet bahçesine... Bunun bilinen adı şehir parkıdır. AKP zamanında İstanbul’da ne kadar park alanı veya park yapılacak yer var ise TOKİ üstünden partili müteahhitlere satıldı. Bunlar, yan yolların üstüne hatta kavşak alanlarına bile bile gökdelenler diktiler. E-5’ten giderken sağa sola bir bakın yağmayı görürsünüz.
İstanbul’da nefes alınacak 1 metrekare yeşil alanı bırakmadıkları halde, köprülere astıkları reklam panolarına kişi başı 6 metrekare yeşil alan yarattık yalanını yazabildiler.
İşleri bu: Bol bol palavra at, yalan söyle... Nasıl olsa hesap kitap bilmeyen bu halk birine olmazsa birisine inanır bu yalanların...
Millet Bahçesi diye açtıkları bir parkı öve öve yeri göğü inlettiler. Onu da dağ başında açtıkları halde... Ataköy plajını da kendi müteahhitlerine verip ağır suç işlediler, oraya dev gibi binalar diktiler, aradaki yerde küçük bir park alanı bıraktılar; ona millet bahçesi diyorlar... Böylece burada yaptıkları yağmayı gizlemeye çabalıyorlar...
Bugün İstanbul artık ölü bir şehirdir. 1 metrekare parkı olmayan; olanların da ağır ağır kemirilip imara açıldığı ölü bir kent. Dünyanın en güzel şehrinin en güzel bölgesi Boğaz’ı bile imara açarak betonlaştıran, şarkılara konu olan Çamlıca tepelerini villalarla mahveden Tayyip Erdoğan zihniyetidir.
İstanbul’da Osmanlı ve Türk tarihi adına bulunan ne varsa hepsini karartan ve geleneğe de ihanet eden işte bu zihniyet oldu. Eğer AKP bu yerel seçimde de İstanbul’u kazanırsa, bu kutlu şehirden geriye bir beton yığını, pislik ve kargaşa kalacaktır. İstanbul’u sevenleri, bu şehre sahip çıkmaya çağırıyorum. Umarım ki muhalefet partileri, AKP adayı Binali Yıldırım’ın karşısına onu mağlup edecek okkalı bir isim korlar...
Bilesiniz ki: Eğer AKP gitmez ise İstanbul elden gidecek...