CHP’nin vizyonu; batıcılık, neoliberalizm, IMF
CHP ekonomi ile ilgili görüşlerini açıkladığı ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ başlıklı toplantıyı geçen hafta sonunda gerçekleştirdi. Toplantıda sunumu şu kişiler yaptı; CHP’nin büyük beklentilerle ‘transfer’ ettiği ABD’li ekonomist bestseller yazarı Jeremy Rifkin, CHP’ye danışmanlık yapmaya başlayan ekonomist akademisyenler (Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Prof. Dr. Hakan Kara, Prof. Dr. Refet Gürkaynak, Prof. Dr. Ufuk Akçiğit), partinin ekonomi kurmayları (Faik Öztrak, Selin Sayek Böke) ve böyle bir toplantıda neden yer aldığı anlaşılamayan Hacer Foggo. Haftalar boyunca propagandası yapılan toplantı öncesi ve sonrasında kamuoyunda CHP’nin açıklanan ekonomi vizyonu tartışıldı. Ortaya çıkan tablo şöyleydi; derli toplu bir programı olmayan, bir takım PR teknikleri ile cilalanmış, yamalı bohçaya benzeyen bir ekonomi vizyonu. Yamalı bohçanın üstünde yeşil enerji ile cilalanmış 1980 model neoliberalizm etiketi vardı.
DAĞ FARE DOĞURDU
Yamalı bohçanın ‘yeşil enerji’ cilası ABD’li ‘best seller ekonomisti’ Jeremy Rifkin Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başdanışmanı ünvanıyla toplantının açılışını yaptı. Konuşma son yılların popüler başlıklarından biri olan ‘sürdürülebilirlik’,’yeşil enerji’, ‘iklim değişimi’ ve bunun toplumlara etkisini anlatan bir çerçevede geçti. Rifkin sanki bir enerji panelinde konuşuyormuş gibi bilinen söylemleri tekrarlamaktan öteye geçemedi. Sürekli olarak Türkiye konusuna geleceğini belirtse de Türkiye ile ilgili görüşleri bir iki cümleden öteye geçemedi. Sürdürülebilirlik, sıfır karbon ile yeşil enerjinin yaygınlaştırılması ve iklimin korunması ile ilgili Batı kampının çifte standartları ve ikiyüzlülüğü hepimizin malumudur. Dolayısıyla Rifkin’in içi boş konuşması bize başka bir ajandasının bulunduğunu gösteriyor. Rifkin’in ABD Büyükelçiliği tarafından önerilmiş olması ve ağırlıklı olarak enerji konusuna değinmesi bize bir ipucu veriyor; Rifkin’in hedefi son yıllarda başarıyla devam ettirilen Milli Enerji Politikaları ve Rusya ile enerji politikaları komsunda geliştirilen iş birliği sürecidir. Rifkin’in bu süreci ‘yeşil enerji’ maskesi ile tersine çevirmek misyonunu üstlendiği anlaşılıyor.
BATI HEDEF GÖSTERİYOR, CHP VURUYOR
2000’lerin başında IMF’nin dayattığı neoliberal politikaların bürokrasideki uygulayıcısı ve CHP’nin ekonomi kurmaylarından biri olan Faik Öztrak sunumda ikinci sırada yer aldı. Sayın Öztrak’ın sunumu son birkaç yıldan beri CHP’nin kara propaganda yaptığı iki kurumun (TCMB, Türkiye Varlık Fonu) icraatlarının eleştirisinden ibaretti. Yeni bir ekonomi politikası ortaya koymak değil bildik kara propaganda cümlelerini tekrarlamaktan öteye gitmeyen bir sunum oldu. TCMB’yi ve KKM’yi (Kur Korumalı Mevduat) hedef alan Öztrak, TCMB’nin izlediği kalkınmayı ve büyümeyi destekleyen faiz politikalarını tersine çevirmeyi vaat etti. Bu politikanın tersinin ne olduğu aşikârdır; IMF’nin yüksek reel faiz politikalarının tam itaatle uygulanması. KKM, Türk ekonomisinin en büyük sorunlarından birisi olan ve IMF eliyle desteklenen dolarizasyona darbe indiren bir uygulamadır. Liralaşmayı destekleyen bu uygulamaya karşı çıkmak olsa olsa IMF’nin, mandacıların ve doları baş tacı edenlerin yapacağı bir şeydir. Faik Öztrak sunumunda devletin taahhütlerinin olduğu tüm projeleri iptal edeceklerini söyledi. Türk ekonomisinin son yıllarda gösterdiği yüksek büyüme oranında büyük katkısı olan altyapı yatırımları iptal etme yaklaşımını iyi niyetli bulmak mümkün değil. Sunumda dikkati çeken başka bir konu AB’ye girişin savunulması oldu. Türk ekonomisine büyük zarar veren Gümrük Birliği’ni savunan bu yaklaşım ekonomiyi AB’nin pazarına sınırsız olarak açma yaklaşımının bir uzantısıdır.
‘BİR DEFA KEMER SIKACAĞIZ, HER ŞEY DÜZELECEK!’
Bu sloganı on yıllardan beri defalarca dinliyoruz. IMF’den ne zaman borç alınacak olsa IMF’nin reçetelerini aklamaya çalışan bu söylem öne sürüldü. Her stand-by anlaşması öncesi ‘kemer sıkma politikalarının’ Türkiye’yi düze çıkaracağı iddia edildi. Oysa IMF reçeteleri tam tersi etki yapmakla kalmadı 1980 - 2002 arası çok sayıda krize sebep oldu. Yıllar öncesinde unuttuğumuz bu söylem İkinci Yüzyıla Çağrı toplantısında Refet Gürkaynak tarafından tekrar dile getirildi. İşte bu, CHP’nin ekonomi vizyonunun IMF reçetelerinden ibaret olduğunun en somut göstergesi oldu.
TÜRKİYE’Yİ HEDEF GÖSTEREN BATI İLE AYNI DİL KULLANILDI
Türkiye’yi kara para aklayan, diktatörlükle yönetilen bir ‘muz cumhuriyeti’ gibi göstermeye çalışan “Batı Cephesi” ile aynı söylemi tutturanlar nasıl bir ekonomi vizyonu ortaya koyabilirler? Diktatörlükle ekonomik gelişme arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu iddia eden ve bilimsel gerçeklerden uzak olan bir teze dayalı konuşma yapan Daron Acemoğlu, başka bir hayal kırıklığı oldu. Ekonomi kurumlarını karalamak, Türkiye’yi demokrasinin olmadığı bir ülke olduğunu iddia etmenin dışında ekonomik bir vizyon sunamadı. Acemoğlu konuşmasının sonlarına doğru ‘normalleşmeyi’ vaat etti. Normalleşme; yani, IMF ile Batı'nın taleplerine biçtiği elbiseye uygun bir ekonomi modeli, yani neoliberalizm. Daron Acemoğlu ve tüm CHP ekonomi kurmayları ve ekonomistlerinin normalleşmeden anladığı şey tam olarak budur.
BAĞIMSIZLIK OLMADAN EKONOMİK KALKINMA OLMAZ
Sonuç olarak bu toplantıda gördük ki bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında öncü rol oynamış olan CHP ve Altı Ok’undan eser kalmamış. CHP yönetimi Batı'ya bağımlı emperyalizmin güdümünde ‘sosyal’ soslu neoliberal bir ekonomi modelini öneriyor ve bunu ‘İkinci Yüzyıl Çağrı’ olarak adlandırıyor! Ne kamuculuk, ne devletçilik ne halkçılık, ne planlama, ne de bağımsızlık. Bu toplantıda söz konusu kavramların kenarından bile geçilmedi. Tarih bize defalarca göstermiştir ki bağımsız bir ekonomi politikası izlemeyen tüm ülkeler emperyalizme bağımlılığın pençesinde tarumar olmuşlardır. Türkiye yeniden girmiş olduğu bağımsız ekonomi yolundan dönmeyecektir ve kamucu planlı ekonomi politikaları ile gücünü her geçen gün artıracaktır. CHP yönetimi ve onun etrafında kümelenmiş olan partiler Türk milletine umut vermekten çok uzaktır ve tarihin karanlık sayfalarına gömülmek üzere hızla yol almaktadırlar.