21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

CIA Başkanı Burns: Önceliğimiz Çin

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

CIA Başkanı William Burns’ün, Foreign Affairs dergisinde 30 Ocak 2024’te “Casusluk ve Devlet Yönetimi, Rekabet Çağı için CIA’yı Dönüştürmek” başlıklı bir yazısı yayımlandı. Burns, dünyadaki gelişmeleri değerlendiriyor ve buna yönelik CIA’nın önceliklerinin neler olduğunu belirtiyor. Yazıda döne döne ABD’nin Çin’e odaklanacağını vurgulayan Burns, ABD açısından ciddi jeopolitik tehditlere işaret ediyor:

“Başkan Joe Biden’ın da vurguladığı gibi, ABD bugün Soğuk Savaş’ın doğuşu veya 11 Eylül sonrası dönem kadar önemli olan o ender anlardan biriyle karşı karşıya. Çin’in yükselişi ve Rusya’nın intikamcılığı, ABD’nin artık tartışmasız bir üstünlüğe sahip olmadığı ve varoluşsal iklim tehditlerinin arttığı yoğun stratejik rekabet dünyasında göz korkutucu jeopolitik zorluklar ortaya çıkarıyor.”

ABD yönetiminin, 12 Ekim 2022’de yayınladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde ABD’nin tek hegemon olduğu Soğuk Savaş sonrası dönemin bittiği, buna karşılık Çin ve Rusya’nın öne çıktığı, ABD’nin ise gerilediği bir dünya düzeninin yükseldiği açıkça saptanıyordu. Burns yazısında bu belirlemeleri tekrar ediyor.

CIA ‘EN BÜYÜK TEHDİDE KARŞI’ YENİDEN DÜZENLENİYOR

Burns, “40 yıllık görevlerim boyunca bildiğimden daha karmaşık ve patlamaya hazır” diye nitelediği Ortadoğu’daki gelişmelerden ve İran “tehdidi”nden de bahsediyor. Rusya’nın Ukrayna’ya harekatının, Soğuk Savaş sonrası dönemin bitişini açık bir şekilde ortaya koyduğunu belirten Burns, ABD açısından esas önceliği ise şöyle vurguluyor:

“Rusya en acil sorunu oluştursa da, uzun vadede en büyük tehdit Çin’dir ve son iki yıldır CIA bu önceliği yansıtacak şekilde kendisini yeniden düzenliyor. (…)

CIA, dünya çapında Çin ile ilgili istihbarat toplama, operasyonlar ve analizlere önemli ölçüde daha fazla kaynak ayırdı; bu, yalnızca son iki yılda Çin’e odaklanan toplam bütçemizin yüzdesini iki katından fazla artırdı.” CIA’nın “Çin tehdidi”ne göre yeniden düzenlenmesinin arka planındaki endişe şu satırlarda:

“Çin, hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetinde hem de bunu yapabilecek ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik güce sahip ABD’nin tek rakibi olmaya devam ediyor.”

Burns, “Çin’le rekabet Washington’un en büyük önceliği olmaya devam edecek ancak bu, Washington’un diğer zorluklardan kaçınabileceği anlamına gelmiyor” diyor. Buna karşın, hem çatışmaların sertleştiği Ortadoğu’daki hem de Ukrayna cephesindeki ABD politikalarının, Çin ile rekabeti çerçevesinde şekillendiğini ifade ediyor. Ukrayna’ya askeri yardımın ABD savunma bütçesi içinde nispeten düşük bir paya sahip olmasına rağmen hem Amerikan askeri endüstrisi açısından kârlı bir yatırım olduğuna hem de önemli jeopolitik getirilerine dikkat çekiyor. Burns, şöyle diyor: “Ukrayna’ya verilen desteği bırakmak, Çin’in ABD’nin beceriksizliğine ilişkin algısını canlandırmanın ve saldırganlığını körüklemenin en kesin yollarından biri olacaktır. Ukrayna’ya verilen maddi desteğin devam etmesi, Tayvan pahasına olmuyor; tersine ABD’nin Tayvan’a yardım etme kararlılığına dair (Çin’e) önemli bir mesaj niteliği taşıyor.”

DÖNÜM NOKTASINDA İVEDİLİKLE HAREKET

Biden yönetiminin göreve geldikten sonra uyguladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde dünyanın bir dönüm noktasında olduğu saptanıyor ve ABD’nin gerilemesini durdurmak için bir an önce harekete geçmenin zorunlu olduğu belirtiliyordu. Üç yıldır bu stratejiye uygun politikalar uygulayan ABD yönetiminin, esas olarak “Amerika geri döndü” sloganını gerçek kılacak bir değişiklik sağlayamadığı görülüyor. Biden’ın Avrupa’yı ABD’nin arkasına takarak Rusya’ya karşı bir koalisyonu oluşturmuş olması, NATO’nun İsveç ve Finlandiya ile genişlemesi büyük bir başarı olarak sunuluyor. Oysa Biden yönetiminin, ABD önderliğindeki dünya düzenini yeniden oluşturma doğrultusundaki zorlayıcı uygulamaları, hem Avrupa ile ABD arasında hem de ABD içinde çatlakların derinleşmesine neden oldu. Daha önemlisi, Burns’ün de yazısında bir tehlike olarak saptadığı gibi, aralarında ABD’nin çantada keklik gördüğü “sıkı müttefikleri”nin de olduğu, gelişen dünya devletlerinin Atlantik’ten bağımsız politikalarını pekiştirdiği bir süreç yaşanıyor.

Biden’in 4 yıllık görev süresi bu yılın sonunda bitiyor. 5 Kasım 2024’te Başkanlık seçimleri yapılacak. Başkanlık seçimlerinin perde arkasındaki esas gündemi, bu gelişmeler karşısında ABD yönetimlerinin nasıl bir strateji izleyeceği olacak.

ÇİN CIA ABD