28 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

“Çiftlik balığı beyaz Türkler”

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-


Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE MicrosoftInternetExplorer4

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable{mso-style-name:"Normal Tablo";mso-tstyle-rowband-size:0;mso-tstyle-colband-size:0;mso-style-noshow:yes;mso-style-priority:99;mso-style-qformat:yes;mso-style-parent:"";mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;mso-para-margin-top:0cm;mso-para-margin-right:0cm;mso-para-margin-bottom:10.0pt;mso-para-margin-left:0cm;line-height:115%;mso-pagination:widow-orphan;font-size:11.0pt;font-family:"Calibri","sans-serif";mso-ascii-font-family:Calibri;mso-ascii-theme-font:minor-latin;mso-fareast-font-family:"Times New Roman";mso-fareast-theme-font:minor-fareast;mso-hansi-font-family:Calibri;mso-hansi-theme-font:minor-latin;}

Can Paker benim sevdiğim insan türünden değildir. Kendisini sokakta bile görmedim. Aynı mekânlarda bulunmamız olanaksız. Hürriyet’te yazdığım sırada da karşılaşmadım. Benim için itici bir insan. Bunlar önemsiz şeyler. Televizyonda konuşma tarzından, sesinden kaynaklanan bir önyargım vardır. Elbette hakkında yazılanları okudum. SOROS’çuluk, TESEV’cilik mesevcilik, falan ve filan... Bunlar kendisine antipati duymam için yeterince sebep. Bu çorbaya “R.T. Erdoğan’ın Akil Adamı” olmasını ekleyebilirsiniz.

Bu parlak adam benim hep ilgi alanım dışında kaldı. Taa ki 28 Temmuz 2013 tarihli Zaman gazetesinde bir söyleşisi yayımlanana kadar.

Aslına bakarsanız söyleşiyi de okumazdım ama beni söyleşinin manşeti kışkırttı: “Beyaz Türkler ‘çiftlik balığı’ gibi yetiştirildi.”

Kimmiş çiftlik balığı?

Fethullahçı gazetenin konuşmacısı, “Bugüne kadar Türk bürokrasi ile ilgili hep şöyle bir algı vardı. ‘Bizi yönetenler hep yabancı okullarda yetişti. Bu yüzden halkı anlamıyorlar.’ Bu tespit, yukardaki cümlenizle ilgili değil mi?” türünden bir çanak soru soruyor ve Can Paker taşı gediğine koyuyor:

“Kötü yönetimin, halka yabancılaşmanın kaynağının askerle ilgili olduğunu düşünüyorum. Asker sivil bürokrasinin Türkiye’de siyasete egemen olmasına bağlıyorum. Türkiye’nin esas toplumsal yapısı olan Kürtler ve Müslümanları bastırak kendilerine mahsus bir zümre yarattılar. Kim bu zümre? Lisan bilecek, şarabın renginden anlayacak, Batılı olacak, iş yaptığında devlet onu koruyup kollayacak, o da devlete, özellikle askere destek olacak. Suni bir yapı bu. Çiftlik balığı bunlar. 90 yıldır devlet tarafından beslenmişler. Sonradan Anadolu’dan çıkanlar gerçek deniz balığı.”

***

Bu cümleyi okuyuncaya kadar Can Paker’in kimin nesi olduğunu merak bile etmemiştim. 71 yaşında. Babası “Selanik dönmesi” imiş. Bu benim ilgimi çekmez. Mehmet Barlas’ın eşi Canan hanım kız kardeşiymiş. Bu ilgimi çeker.

İstanbul Robert Koleji bitirdikten sonra, 1962 yılında başladığı Berlin Teknik Üniversitesi’nde lisans eğitimini 1973 yılında bitirmiş. Ardından Yıldız Teknik Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde lisansüstü eğitimini ve doktorasını tamamlamış.

1969 yılında, Kimya sanayinin önemli firmalarından Türk Henkel’de işe başlayarak başarıdan başarıya koşmuş.

Çok görmüşlüğüm vardır böylelerini, bir eli yağda, bir eli balda yaşamışlar, okumuşlar; okuduktan sonra kolayca iş bulmuşlar, kolayca yükselmişler... Halk bunlar için “Kadir gecesi doğmuşlar” der.

Derken, bir gün hidayete ererler: Bizimki, Eskişehir’de elleri kelepçeli Nurcuların yuhalandığına tanıklık etmiş. “Ben de merak ettim. ‘Kim bunlar?’ diye sordum. ‘Nurcular’ dediler. ‘Ne yaptı bunlar? dedim. ‘Çok kötüler’ cümlesinden başka bir şey söylemediler. Biraz araştırıp Risale-i Nur okuyunca gerçekte kötü olmadıklarını anladım ve ‘Burada adaletsizlik var’ dedim.”

***

Yalana bak! 15-16 yaşındaki Can Paker, o yaşta, Risale-i Nur okuyacak da boz dilini çözüp anlayacak ve “Burada bir adaletsizlik var!” diyecek. Atma! O berbat dilin tek satırını anlayamazsın!

Can Paker bunları düşünürken, ben, Risale-i Nur okumamış olsam da, Said Nursi’den hareketle, Nurculuk’un Cumhuriyet ve devrim düşmanı olduklarını çıkartıyordum.

Tarih, Nurculuk’un, sağcı ve askeri iktidarların koruyucu kanatları altında semirerek Fethullah Cemaati ile gizli iktidarı ele geçirdiğini yazmaya başladı, yazacak.

Nurculuk, Can Paker’in (güya) nefret ettiği askeri yönetimler zamanında gelişti.

***

Gelelim şu “Çiftlik Balığı” işine: İğne ve ipliği dışardan getirtmek zorunda olan bir ekonomide devletin korumacılık yapmaktan başka bir çaresi var mıdır? Tek parti hükümeti yönetime en tahsilliyi değil de “halk mektebi” şahadetnamesi sahiplerini mi getirmeliydi? Şarabın renginden anlamak palavra? Öyle bir şey ancak 1990 sonrası, Can Pakerlerin züppeliğiyle ortaya çıktı.

“Kötü yönetimin, halka yabancılaşmanın kaynağının askerle ilgili olduğunu düşünüyorum. Asker sivil bürokrasinin Türkiye’de siyasete egemen olmasına bağlıyorum. Türkiye’nin esas toplumsal yapısı olan Kürtler ve Müslümanları bastırak kendilerine mahsus bir zümre yarattılar. Kim bu zümre? Lisan bilecek, şarabın renginden...”

..............

Tepeden tırnağa sabuk gözlemler. “Halka yabancılaşma” saçmalığının Türkiye’den başka bir yerde kullanıldığına tanık olmadım. Yoksul halkın, köylünün, işçinin, küçük memurun, küçük çiftçinin çocuğu olan “subay”ın sınıfına yabancılaşması mümkün mü? Cenaze törenlerinde şehit subayların analarına bakın yeter.

Ama bundan daha ağır hödüklük var konuşmada: Cumhuriyet, Türkiye’nin esas toplumsal yapısı olan Kürtleri ve Müslümanları bastırmış.”

Toplumuna, tarihine ve gerçeklerine yabancılaşmış biri varsa o da Can Paker. Malum çevrelere yağ çekmek için kıvranıp duruyor:

“Demokratik” demiyorum, 1920 ve 30’ların laik Türkiye Cumhuriyeti’nde “esas toplumsal yapı” yoktur olamaz.

Kendisinden önceki Kürt isyanlarını unutmaya çalışan Cumhuriyet, 1925 Şeyh Sait ve onu izleyen gerici ve ırkçı Kürt ayaklanmaları dolayısıyla, Kürtlere karşı bazı önlemler almış, almayacak mıydı?

Laik bir düzende, dinler, mezhepler, tarikatlar önceliklerini, imtiyazlarını kaybederler. Bundan daha doğal bir şey olamaz.

***

Orman Yüksek Mühendisi Tüccar Fabrikatör bir baba ile Türkiye’nin ilk kimyagerlerinden bir annenin oğlu Can Paker, Eskişehir’den geliyor, arkadaşlarının Nişantaşı’ndaki evlerinin heykellerle dolu olduğunu görünce apışıp kalıyor. Bu da palavra! Ya da ahmaklık!

Ben Mersin’de tek odalı evde büyüdüm, Ankara ve İstanbul’da burjuva evlerine “hiç taviz vermeyen bir haydut” olarak girdim ve hiç şaşırmadım. Ardından Paris’e gittim. Gördüğüm hiçbir şey şaşırtmadı beni.

Can Paker’in kendisi önemsiz bir adam. İlişkileri önemli!