Çıkmak mı, çıkarılmak mı?
Norveç’te yapılan NATO tatbikatında Atatürk ve Türkiye hedef tahtasına yerleştirildi. Bu olayda yeni olan, NATO’nun Atatürk düşmanlığı değil, bu düşmanlığın dünya ve Türkiye kamuoyuna açık biçimde yansıtılmasıdır. Hem yaptırıp, hem de resmi mercilere “yanlışlık”, “dil sürçmesi” gibi bahanelerle özür diletmek, artık bu tür tasarımların olağan bir parçası haline gelmiştir.
TEHDİTLERİN KAYNAĞI
Bugün ülkemizin varlığına yönelik bütün tehditlerin kaynağında ABD ve NATO yer almaktadır. PKK-PYD’nin de, FETÖ’nün de arkasında yer alan güçler bunlardır. Türkiye’deki ABD ve NATO üsleri, ülkemizi savunmanın değil, ülke savunmasını içeriden vurmanın araçlarına dönüşmüştür. İncirlik Üssü’nün Amerikancı-FETÖcü darbe girişiminin yönetildiği merkezler arasında yer aldığı açığa çıkmıştır. Amerika ve NATO’nun Türkiye’nin Rusya’dan S-400 almasına şiddetle karşı çıkması, bu sistemin ülkemizin ABD ve NATO’ya karşı savunma olanaklarına yapacağı katkı nedeniyledir.
AMERİKA NE YAPMAK İSTİYOR?
Bugün ABD’nin ülkemizde Türkiye’yi yeniden Atlantik Sistemi’ne bağlayacak bir iktidar formülü kalmamıştır. Ülke içindeki Atlantikçileri güçlendirme çabasının hedefi, iç cepheyi bölerek milletin bütününün ABD ve NATO’ya karşı birleşmesinin önüne geçmekten ibarettir. Zaten 15 Temmuz darbe girişiminin nedeni de, Amerika’nın ülkemizde “olağan yollarla gerçekleştirilebilecek bir iktidar seçeneği”nden yoksun kalmış olmasıdır. Üstelik bu kalkışmanın ezilmesiyle, Amerika FETÖ’sünü, NATO da Türkiye’deki gladyosunu kaybetmiştir.
Bugün Amerika’nın elinde kalan tek çare, Türkiye’yi “açık hedef” haline getirerek, ülkemize karşı “uluslararası” bir Atlantik müdahalesinin zeminini hazırlamaya çalışmaktır. Bu, dünyadaki mevcut güçler dengesi çerçevesinde, ABD ve NATO’nun altında kalkabileceği bir süreç değildir. Ama yine de, ülkemizin bu süreçten mümkün olduğu kadar az hasarla çıkması, Türkiye-NATO ilişkisinin doğru ele alınmasına bağlıdır.
NATO VE TÜRKİYE
NATO, Türkiye’nin ayağına vurulmuş bir prangadır. Günümüzde Türkiye-NATO ilişkisi, büyük ölçüde kağıt üstünde bir ilişkiye indirgenmiştir. Bu şekli ilişkinin ya Türkiye, ya da NATO tarafından sonlandırılması artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Ama bu işi kimin ve nasıl yapacağı, dünyadaki güçlerin mevzilenmesini farklı biçimlerde etkileyecektir.
Amerika, Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını, “koşullar olgunlaştığında” ülkemizin Atlantik müdahalesinin açık hedefi haline getirilmesi sürecinin olası bir dönüm noktası olarak ele almaktadır. ABD, ekonomik dayatmaların eşliğinde iç cephenin bölünmesiyle ülkemizin zaafa uğratılacağı bir ortamın pususuna yatmıştır. Böyle bir ortamda düğmeye, Türkiye’yi NATO’nun temsil ettiği “değerler sistemi”ni ihlâlle suçlayarak basılması olasıdır. Bu şekilde Atlantik içinde Türkiye karşıtı bir koalisyonun oluşturulabileceği tasarlanmaktadır.
TÜRKİYE'NİN ÇIKIŞ YOLU
Öte yandan, Türkiye’nin “bağımsızlığını savunma hakkı” temelinde ayağındaki prangadan kurtulmak için NATO’dan çıktığını ilan etmesi, dünyadaki bütün güçlerin mevzilenmesini olumlu yönde etkileyecektir. Dağılma sürecine girmiş olan NATO içindeki merkezkaç kuvvetlerine ABD’den bağımsızlaşma yönünde ivme kazandıracaktır. Türkiye’nin komşuları ve Avrasya ile olan ilişkilerinde bir nitelik sıçramasına yol açacağı gibi, özellikle Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerini daha sağlıklı ve verimli bir temele oturtmanın zeminini yaratacaktır. Ülkemizdeki ABD ve NATO üslerinin kapatılması, bağımsızlığımızı tehdit eden bir kaynağın kurutulmasına hizmet edecektir. Böyle bir tutumun aynı zamanda Amerika’yı da yeni maceralara girişmekten “koruyacak” caydırıcı bir etken oluşturacağına kuşku yoktur.