28 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 27°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cim karnında bir nokta (1)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Erdal İnönü, Mümtaz Soysal, Yalçın Küçük, Korkut Boratav ve Bilsay Kuruç'un ortaokul ve lisede okudukları yıllarda, onların okullarından ya da öteki devlet liselerinden mezun olanlar, yaşıtları Alman, Fransız, İtalyan ya da Japon öğrencilerle birlikte matematik, fizik, kimya, biyoloji sınavlarına girselerdi, durum ve sonuç ne mi olurdu? Türkiye kesinlikle nal toplayıp mahcup olmazdı. Adını verdiğim kişiler sınava girseydi mutlaka birinci olurlardı. Sadece kendi yeteneklerinden dolayı değil okudukları dönemin öğretmenlerinin kalitesi, müfredat programlarının niteliği, laik pedagojik uygulama ve "parasız yatılı" (leyli meccani) mucizesi sayesinde...

***

Edebiyat işlerinde yazar yazdığı metne her zaman egemen değildir. Roman, öykü ve şiir bazen yazarı bir yana itip kendi başına yol alır. Roman kahramanları bağımsızlığını ilan eder.

Düşünce yazılarında böyle şeyler pek olmaz. Ama bu yazı, bana karşı başkaldırdı ve beni kendi öğrencilik yıllarıma yönlendirdi.

İlkokul dördüncü ve beşinci sınıfta öğretmenimiz olan Kadriye Toksöz'ü anımsıyorum. Aritmetik-geometri, tarih ve coğrafya derslerinde bize ortaokul kitaplarını okuturdu. İstanbul'dan getirttiği yardımcı dergileri alır okurduk. Din dersi, din bilgisi gibi dersler yoktu. Velilerin, anababaların bu durumdan şikâyet etmek aklına bile gelmezdi. Bizlere bilimsel bilgiler verilirdi ama asla din karşıtlığı yapılmazdı. Beşinci sınıfta, tarih dersinde, İslam tarihini de okuduk, İslam'ın yayılışını öğrendik.

***

Bizim öğrenciliğimiz döneminde, öğretmenler için özel okullar vardı. Sadece öğretmenler mi? Ziraat okulları, Tapu-kadastro okulları, Devlet Demiryolları, Maliye Meslek okulları vardı.

İlkokul öğretmenleri öğretmen okullarından, ortaokul ve lise öğretmenleri Eğitim Enstitülerinden (başlangıçta sadece Gazi Eğitim Enstitüsü vardı), lise öğretmenleri de Yüksek Öğretmen Okulu'ndan yetişirdi. Öğretmen Okulu mezunları üniversiteye girmek için lise diploması da almak zorundaydı. Eğitim Enstitüsü'ne öğretmen okulu mezunları ile lise mezunları (yazılı ve sözlü) iki sınavla girerdi. Yüksek Öğretmen Okulu'na gene sınavla girerdi.

Ama hiç kimse, zamane Başbakanı Erdoğan gibi (İmam-Hatip mezunları) bizim önümüzü kestiler, kesiyorlar, zulüm ediyorlar diye ağlaşmazdı. Kural böyleydi ve herkes bu kurala uyardı.

Bütün Eğitim Enstitüleri'nin anası olan Gazi Eğitim Enstitüsü'nde şu bölümler vardı: Türkçe-Edebiyat, Fen (fizik, kimya, biyoloji), yabancı dil (Fransızca, İngilizce, Almanca), resim, müzik, beden-eğitimi ve pedagoji.

Bu düzen cumhuriyetin eğitim-öğretim programıydı. En iyi öğretmenler bu okullarda görevlendirilirdi. Gazi Eğitim Enstitüsü, Ankara Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi'nin de anasıydı. Bu fakülte açılınca G. E. E'nin öğrenci ve öğretmenlerinin bir bölümü bu fakülteye geçti. G. E. E'den mezun olan yazarların, tarihçilerin, coğrafyacıların, dilcilerin, dilbilimcilerin adların yazmaya kalksam bu yazıya sığmaz.

Ben Mersin Lisesi'nden mezun oldum. Ankara Hukuk Fakültesi'nde okurken, Can Yücel ve Asım Bezirci'nin etkisiyle G. E. E'nin Fransızca Bölümü'ne girip bitirdim. Üç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Fransız hükümetinin açtığı bir sınavı kazanarak Paris (Sorbonne) Üniversitesi'nde okudum. 1968 yılında, baskılara dayanamayarak TRT'ye transfer oldum.

***

Bizim zamanımızda bütünlemeye tek dersten kalınırdı. Türkçeden bütünlemeye kalınmazdı. Türkçeden kalan sınıfta kalırdı. Üç defa karne alırdık. Her karne döneminde üç kez yazılı olurduk, üç kez sözlü sınav için tahtaya kalkardık. Fen dersleri bile anlatımlı idi. Bir problemi çözünce hangi teoreme göre nasıl çözdüğümüzü açıklamak zorundaydık. Beden Eğitimi dersinden bile yazılı olurduk. Öğretmen "Voleybol nasıl oynanır, kuralları nedir" diye sorardı. Anlatırdık. Bu nedenle de kendimizi Türkçe ile ifade becerisi kazanırdık.

Bizden sonra test sınavı geldi ve öğrenciler Türkçe yazmayı ve analitik düşünmeyi öğrenemediler, öğrenmiş olanlar da unuttular.

***

Demokrat Parti 1950 yılında iktidara geldiği zaman orta ikinci sınıftaydım. İlk yaptıkları iş Türkçeden sınıfta doğrudan kalmayı kaldırdılar. Tek dersten bütünlemeye kaldırıldı. Bütünlemeye kalmayı sırayla iki, üç ve dört derse çıkardılar. Sonunda, borçlu geçmek icat oldu.

O zamana kadar lise bitirme sınavından sonra, üniversiteye girmek için adı "Olgunluk" olan ikinci bir sınav vardı. Demokrat Parti, bu sınavı da kaldırdı ve dört yıl olan liseyi üç yıla indirdi.

Bunlar 1954 ve 1955 yıllarında oldu.

1950'den sonra, bütün bakanlıklar gibi Milli Eğitim Bakanlığı da ABD'nin AID kuruluşunun denetimine girmişti. Köy Enstitüleri de bu AID'nin etkisiyle kaldırılmıştır.

21 Temmuz 2006 günü Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazımda şöyle bir bölüm okursunuz: "İkinci Dünya savaşının sona erip Soğuk Savaş'ın başlamasından itibaren Türkiye Cumhuriyeti'nin eksenini bulunduğu yerden sağa çekme çabaları da başlamıştır. Sadece polisiye yöntemlerle, yasaklamalarla değil, İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Cemiyeti ve Aydınlar Ocağı gibi dernekler marifetiyle. AID gibi CIA tarafından kontrol edilen ABD yardım kuruluşları marifetiyle."

(Internette girip, "Hürriyet, Özdemir İnce, AID" yazarsanız, onlarca yazı okursunuz.)

***

1950'ye kadar, mevcut ilk ve ortaöğretim okullarında dünya standartlarına uygun eğitim-öğretim yapan düzen ve program, Demokrat Parti'den başlayarak iktidara gelen bütün sağcı hükümetler ve askeri darbe hükümetleri tarafından bilerek ve isteyerek yok edildi. Korkunç bir sabotaja uğradı.

Zaman gazetesinde (04.12.2013) yayınlanan bir habere göre: "Dünyanın en kapsamlı araştırması PISA 2012 raporuna göre Türkiye, matematik, metin anlama ve fen bilimleri kategorilerinde OECD ortalamasının çok altında kaldı. Ortaöğretim kalitesinde 65 ülke arasında 44. olan Türkiye, öğrencilerin okul motivasyonu sıralamasında da sonlarda."

R. T. Erdoğan'a bunun nedenini sorsanız, "CHP'nin Tek Parti Düzeni" ile laik eğitimi (!) gösterir. (Arkası yarın)