Çin, İslam dünyasına hayat sunuyor!
İran ile Suudi Arabistan’ın Çin’in aracılığıyla barışması, sadece bölgemiz için değil dünya ölçeğinde bir değişimin yansıması oldu. İslam dünyasının iki etkili devletinin, sözüm ona “mezhep” temelinde kamplaşması, Atlantik sisteminin Batı Asya’daki en önemli politika aracıydı.
İran - Suudi cepheleşmesi, Emperyalizmin klasik “böl ve yönet” stratejisinin en etkili uygulamasıydı. Sadece Atlantik’in Batı Asya’daki enerji kaynaklarını denetlemesine imkân vermiyor, aynı zamanda Mazlumlar Dünyası’nın en örgütlü gücü İslam dünyasını da felç ediyordu.
10 Mart 2023 günü Pekin’de İran ve Suudi Arabistan güvenlik konseyleri başkanlarının, Çin’in bir numaralı dış politika yetkilisi Wang Yi ile ortak açıklaması yeni bir dönemi başlattı. İlk sonucu, dünyanın sessizlikle izlediği yıkıcı mezhep çatışmasının yaşandığı Yemen’de ateşkes oldu. ABD’nin kışkırtması ve desteğiyle sürdürülen bu kanlı saldırı durduruldu. Aynı zamanda Suudi Arabistan, Suriye ile ilişkilerini düzeltti.
ABD’nin Batı Asya’da “batmayan uçak gemisi” gibi hareket eden Suudi Arabistan’ın, Atlantik’in dayatmalarını değil, ulusal çıkarlarını tercih etmesi, moda deyimle “tektonik bir kayma”ya neden oldu. ABD’nin İran’ı yalnızlaştırarak çökertme stratejisi alabora oldu. Bölgedeki Müslüman ülkeler silkiniyor. Devletlerin bağımsızlaşma, halkların birleşme eğilimi güçleniyor.
BİLİNÇ VE YÜREKLERDEKİ DEĞİŞİMİN ÖNEMİ
Bu iki Müslüman gücün Çin aracılığıyla barışmasının jeostratejik sonuçlarından fazlası bilinçlerde ve yüreklerde yaşanıyor. Müslüman dünyasında Batı tarafından imal edilen Çin algısı köklü olarak değişiyor. Çünkü Çin’in İslam ülkelerine yaklaşımının eşi benzeri yok! Barışçı, eş düzeyli ve saygılı.
İslam dünyası, onu hor görmeyen, değerlerine saygı gösteren, iç işlerine karışmayan ve dayatmada bulunmayan bir müttefik buldu. Xi Jinping önderliğindeki Çin ise daha adil bir dünya için çok büyük bir gücü yanına aldı. Sosyalizm ile İslam, yeni uygarlığın inşası için omuz omuza.
DÜNYANIN EN ESKİ CAMİSİ ÇİN’DE AYAKTA!
Çin’in İslam ile tanışıklığı Peygamberimiz Hz. Muhammed’in sağlığında başlamış. (1)
627 yılında Guangzhou’da inşa edildiği belirtilen Huaisheng (Peygambere Saygı) Camisi, bu uzun geçmişin kanıtı gibi hâlâ ayakta. Dünyadaki en eski cami olarak biliniyor. İslamiyet’in ilk 10 öncüsünden biri olan sahabe Sa’d bin Ebu Vakkas tarafından inşa ettirilmiş. Defalarca onarımdan geçmiş ama hiç yıkılmamış!
Kadim İpek Yolu’nda sadece mallar taşınmamış, İslamiyet de kervanlarla Çin’de yayılmış. İslam uygarlığının Asyalı karakteri nedeniyle Çin’de hiçbir zaman topyekûn bir çatışma yaşanmıyor. Kimi iniş ve çıkışlar olsa da Çin’de Müslümanlık hep var olmuş. Bugün Çin’de 30 milyon civarında Müslüman olduğu hesaplanıyor. Mutlaka Çin’in yönetim organlarında temsil ediliyor.
EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELE BULUŞTURUR
Çin’in İslam ülkeleriyle ikinci yakınlaşması, 1. Dünya Savaşı öncesi emperyalizmle mücadele döneminde. Çin ve Osmanlı imparatorluklarının İngiliz - Fransız emperyalizmi tarafından sömürgeleştirilmesi aynı yıllarda. Emperyalistlerce aşağılanan mazlum ülkeler, mücadele içinde ortaklıklarını keşfettiler. Çin’in son imparatorluğu Qing hanedanlığı döneminde ve Sun Yatsen devrimiyle kurulan Çin Cumhuriyeti’nin diplomasi faaliyetlerinde, özellikle İslam ülkeleriyle ilişkide, “Hui” diye adlandırılan Çinli Müslümanlar öne çıkıyor. (2)
Sun Yatsen önderliğindeki Çin Cumhuriyeti'nde, Asya’nın yıkıcı ve maddiyatçı Batı'dan ahlaki ve manevi olarak üstün olduğunu savunan çok sesli bir "Pan-Asyacılık" veya "Doğuculuk" söylemi yaygınlaştı.
Japon emperyalizmini ve ardından ABD emperyalizmini yenen Çin, Mao önderliğinde Mazlum Milletlerin kurtuluş mücadelesinin yanında durdu. Çin'in Üçüncü Dünya'ya yönelik açılımlarında, İslam müttefik olarak kabul edildi. Bunun simgelerinden biri, 1955’teki Bandung Konferansı’nda Çin’in efsanevi Başbakanı Zhou Enlai’ye Hui’lerin en yüksek dini temsilcisi imam Da Pusheng’in eşlik etmesiydi. Zhou Enlai ile Mısır lideri Nasır arasındaki yakın dostluk da bu dönemde kuruldu. Çin’in 1971’de Birleşmiş Milletler örgütüne kabulünde Müslüman ülkeler tayin edici oldu.
WANG Yİ İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI TOPLANTISINDA
Xi Jinping’in 2012’de ÇKP Genel Sekreteri seçilmesinden sonra, Çin ve İslam dünyası arasında yeni bir dönem başladı. Xi’nin önderlik ettiği Kuşak ve Yol Girişimi’nin kucakladığı coğrafyanın büyük çoğunluğunun halkı Müslüman! Çin, “paylaşarak gelişme” modelinin somut uygulaması olan Yeni İpek Yolu’nu Müslüman ülkelerle inşa ediyor.
Çin'in Müslüman ülkelerin bağımsızlık mücadelelerini destekleme geleneğinin canlanmasıyla, İslam dünyasının Çin ile dayanışması ve uluslararası platformlardaki işbirliği arttı.
Nitekim, geçen yıl 22 Mart’ta Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ilk kez, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) dışişleri bakanları toplantısına onur konuğu olarak davet edildi. Bu, ABD’nin zorbalığından yaka silken İslam dünyasının Çin’le yakınlaşmasının çarpıcı bir adımıydı. (3)
ÇİN’İN MÜSLÜMAN ASILLI BÜYÜKELÇİSİ İLKELERİ YAZDI
Çin’in İslam ülkelerine yönelik politikasının ilkelerini Çin’in Hartum Büyükelçisi Ma Xinmin kaleme almış. Hui asıllı Ma Xinmin, bir Müslüman. Hui’lerin çoğunun aile adı “Ma”, Muhammed’in kısaltılmış hali. Türkçedeki Mehmet, Memet gibi.
Dinî bayramlarda “Selamün Aleyküm” diye başlayan mesajlar yayınlamaktan çekinmeyen Büyükelçi Büyükelçi Ma, Çin’in İslam ülkelerine yönelik politikalarını ustalıkla formüle ediyor. Makale, 19 Temmuz 2022’de Sudan hükümetinin sesi olan “Brown Land” (Kahverengi Topraklar) dergisinde yayınlandı. (4)
Kısaltarak aktarıyoruz:
“İslam ülkelerinin samimi ve yakın bir ortağı olarak Çin, İslam ülkelerine yönelik aşağıdaki dört temel unsuru içeren politikasına bağlı kalmıştır.
I. Karşılıklı saygı ve güveni benimsemek, dayanışmayı ve eşgüdümü geliştirmek.
Çin ve İslam ülkeleri uzun yıllara dayanan bir dostluğu paylaşmaktadır. Temel kaygılarımızı ilgilendiren konularda ve ulusal egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğümüzü savunurken, kendi ulusal koşullarımıza uygun bir kalkınma yolunu bağımsız olarak keşfederken ve meşru kalkınma haklarımızı ve genel olarak gelişmekte olan ülkelerin ortak çıkarlarını korurken her zaman birbirimizi güçlü bir şekilde destekledik.
Gelişmekte olan ülkelerden oluşan büyük ailenin önemli üyeleri olarak Çin ve İslam ülkeleri birlik içinde kalacak, ortak ilerleme için güçlerini birleştirecek, gerçek çok taraflılığı uygulayacak ve bir bütün olarak gelişmekte olan ülkelerin birliğini teşvik edecektir.
II. Karşılıklı faydayı, kazan-kazan işbirliğini savunmak ve ortaklaşarak kalkınmak.
Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) İslam ülkelerinde ortaya çıkmıştır. Çin bugüne kadar 54 İslam ülkesiyle KYG işbirliği belgelerini imzalamış ve 400 milyar dolar değerinde yaklaşık 600 büyük ölçekli proje başlatmıştır. Bu işbirliği Çin’e ve İslam ülkeleri halklarına gerçek faydalar sağlamıştır.
III. Ortak güvenliği benimsemek, barış ve istikrarı savunmak.
İslam ülkeleri çatışma ve savaş belasından büyük acılar çekmiştir. Hem Çin hem de İslam ülkeleri terörizmin kurbanlarıdır. Barışsever uluslar olarak hegemonyacılığa ve zorbalığa karşıyız ve insanlık için barış ve huzura bağlıyız. Bazı Batılı ülkelerin bölgesel çatışmaları körüklemek ve terörle mücadelede çifte standart uygulamak gibi kötü niyetli girişimlerine karşılık olarak Çin ve İslam ülkeleri ortak, kapsamlı, işbirliğine dayalı ve sürdürülebilir güvenlik anlayışını savunuyoruz. Uluslararası hukukta temeli olmayan tek taraflı yaptırımlara karşı çıkıyor, terörizmle mücadelede çifte standarda direniyor ve terörizmin herhangi bir etnik grup ya da dinle ilişkilendirilmesini reddediyoruz.
IV. Karşılıklı öğrenmeyi savunmak ve paylaşarak ilerlemeyi benimsemek.
Çin ve İslam medeniyetleri pek çok ortak değeri paylaşmaktadır. İki büyük medeniyet uzun süredir birbirlerinden bilgelik almış ve dünya medeniyetleri bahçesinde "barış, uyum, itibar ve hakikat" mesajını yüksekte tutarak çiçek açmışlardır. Belirli medeniyetlerin üstünlüğü ve medeniyetler çatışması gibi kavramları reddederken medeniyetler arasında eşitlik temelinde diyalog, karşılıklı değişim ve karşılıklı öğrenmeyi kuvvetle savunuyoruz.”
BATI’NIN İSLAM DÜŞMANLIĞIYLA BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM
Batılı ülkeler İslam düşmanlığını körükledikçe, bazı Batı medyası da Müslümanlara karşı daha derin bir nefret ve önyargı yayarak insanların beyinlerini yıkamaktadır. Buna cevaben Çin ve İslam ülkeleri BM Genel Kurulu'nda 15 Mart'ın “İslamofobi ile Uluslararası Mücadele Günü” olarak belirlenmesi için bir karar önerisinde bulundu. Öneride “Nefret söylemini ve İslamofobiyi sona erdirmek için tüm taraflarla birlikte çalışacağız.” denildi.
Çin’in İslam dünyasına verdiği bu tarihi destek, sunulan hayat değerindedir. Elbette, Türkiye de bu büyük ve hayati destekten önemli pay alacaktır.
1. Nevşehir Hacıbektaş Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Ertuğrul Ceylan’ın aydınlatıcı makalesi için bakınız: “Çin Kaynaklarına Göre İslamiyetin Çin’e Girişi”, Current Researches in Social Sciences, 2016, 2(2), s. 27-36.
2. Columbia Üniversitesi doktora öğrencisi John T. Chen’in araştırması için bakınız: “İslam Ne Zaman Müttefikti: Çin’in Değişen İslam Devleti ve İslam Dünyası Kavramları”, Middle East Institute, 13 Mart 2015.
3. Yang Sheng ve Fan Anqi, “Çin Dışişleri Bakanı İİT toplantısına ilk kez katılırken Çin ve İslam dünyası daha da yakınlaşıyor”, Global Times, 22 Mart 2022.
4. “Büyükelçi Ma Xinmin Çin Başlıklı Bir Makale Yayınladı: Kahverengi Topraklarda İslam Ülkelerinin Samimi ve Yakın Ortağı”, Çin Dışişleri Bakanlığı Resmi Sitesi, 19 Temmuz 2022.