24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çin: Tüketim mi yatırım mı? (1)

Michael Roberts

Michael Roberts

Gazete Yazarı

A+ A-

Ekonomik faaliyetin güvenilir bir ölçütü olan temmuz ayı satın alma yöneticileri anketi endeksi ise bir önceki ay 52,3 iken Temmuz 2023'te 51,1'e gerilemiştir (50, genişleme ile daralma arasındaki eşik değerdir). Bu, Aralık 2022'den bu yana görülen en düşük rakam oldu. Fabrika faaliyetleri üst üste dördüncü ayda da daraldı.

Batı'nın Çin “uzmanları” Çin ekonomisinin yavaşlayan büyüme, düşen ihracat, zayıf tüketim artışı ve artan borçla birlikte derin bir sıkıntı içinde olduğunu iddia etmekte gecikmedi. Büyük ekonomik mucize sona erdi.

Ancak bu nakaratı son 20 yılda uzmanlardan kaç kez duyduk? Çin'in devlet öncülüğündeki ekonomisinin çöküşünü öngören makale üstüne makale, kitap üstüne kitap aktarabilirim: “Orta gelir tuzağına” saplandığı (yani bir daha hızlı büyüyemeyeceği) iddiasından; yaşlanan nüfus ve azalan işgücünün, artan kamu ve özel sektör borcuyla birlikte “Japonlaşmaya”, yani durgun bir ekonomiye yol açtığına; ve son olarak emlak ve finans sektörlerinde yakın zamanda bir çöküş yaşanacağı tahminlerine kadar.

Bu argümanları daha önceki birçok yazımda ayrıntılı olarak ele almıştım. Sonuncusu sadece mart ayındaydı. Lütfen o yazıyı ve alıntı yaptığım önceki yazıları okuyun. Bu “uzman” analizini çürüten verilerin hepsi orada. Ancak tabii ki, Çin'in ekonomik modelinin işe yaramadığını ve acilen sosyalizme değil, serbest piyasa kapitalizmine geçmesi gerektiğini iddia etmek “Batı”nın çıkarına olduğu için ortadan kalkmayacaktır.

PAPAĞAN GİBİ

TEKRARLANAN İDDİALAR

Ana akım iktisatçılar tarafından ortaya atılan (ve Çin'deki bazı kişiler, yani Amerikan üniversitelerinde neoklasik, serbest piyasa ekonomisi eğitimi almış olanlar tarafından papağan gibi tekrarlanan) son iddiaları ele alalım. Örneğin, Financial Times'ın son görüşü şu şekildedir. "Yavaşlamanın sorumlusu büyük ölçüde hükümet politikalarıdır. On yıllardır yatırım odaklı bir büyüme modeline bel bağlanması Çin'in tüketici temelli bir ekonomiye geçişini yavaşlattı. Konut piyasasının yeterince denetlenmemesi sürdürülemez bir kredi patlamasına yol açarken, siyasi engeller özel teşebbüslerin önünü kesti. Ağır Kovid-19 kısıtlamaları da derin izler bıraktı."

Önce yavaşlayan ekonomi için -muhtemelen iş dünyasına ve kapitalist sektöre müdahale ettiği için Çin hükümetini suçlayalım. Ancak daha sonra "On yıllardır yatırım odaklı bir büyüme modeline bel bağlamanın" hatalı olduğunu, çünkü ihtiyaç duyulan şeyin "tüketici temelli bir ekonomiye geçiş" olduğunu iddia edelim. Gerçekten öyle mi? G7'nin tüketiciye dayalı ekonomileri, son yirmi otuz yılda yatırıma dayalı korkunç Çin ekonomisinden daha mı iyi performans gösterdi?

Ancak FT ve diğer uzmanlar, Kovid-19’da bu yana Çin'de her şeyin değiştiğini ve artık ekonominin toparlanamayacağını söyleyebilir.

Gerçekten mi? Kovid-19 salgını başladığından bu yana Çin ve ABD'nin büyüme oranlarına ilişkin grafiğe bakın. Gerçekten de 2020'deki COVID salgını çöküş yılı sırasında, her büyük gelişmiş kapitalist ekonomi bir durgunluk yaşadı, ancak 2008-9'daki Büyük Durgunluk'ta olduğu gibi Çin yaşamadı.  Yine de Çin, salgın sırasında en katı ve acımasız bir dizi kilitleme uyguladı.

ABD'li ekonomistler bu yılın ikinci çeyreğinde ABD ekonomisinin yüzde 0,6 büyümesi karşısında sevinçten havalara uçarken, Çin'in aynı çeyrekte yüzde 0,8 büyümesi bir felaket olarak görülüyor.

IMF’NİN BU YILKİ

TAHMİNLERİ

FT, "ağır Kovid-19 kısıtlamalarının da derin izler bıraktığını" söylüyor.  Bu “eli ağır” önlemler, sağlık sistemi kırılma noktasında ve yetersizken Çin'de de milyonlarca hayat kurtardı. Batı'da Kovid-19 ölüm oranının fırladığı 2020-21 yıllarında Çin'de bu oran çok düşük seviyelerde kaldı. Sonunda, tecrit yorgunluğu ortaya çıktıkça ve protestolar arttıkça, hükümet yumuşadı ve ekonomiyi “açtı”, ölüm oranı yükseldi - ancak ABD'deki milyonda 3 bin 300'e veya 2 bin 325'teki “açık” İsveç'e ve hatta 375'teki Hindistan'a (gülünç bir şekilde hafife alınmış) kıyasla sadece milyonda 85'e yükseldi. Avrupa, ABD ve Latin Amerika'da Kovid-19 ölümleri ve işgücünün sağlığı ve ekonomik büyüme üzerindeki uzun “Kovid-19” nedeniyle “derin yaralar” hissedildi ve hissedilmeye devam ediyor. IMF bu yıl Çin'in yüzde 5,3 büyüyeceğini, gelişmiş kapitalist ekonomilerin ise sadece yüzde 1,5 büyüyeceğini, Avro bölgesinin sadece yüzde 0,9 büyüyeceğini, Almanya ve İsveç'in ise resesyona gireceğini tahmin ediyor.

FT şöyle devam ediyor: "Konut piyasasının yetersiz denetimi sürdürülemez bir kredi patlamasına yol açarken, siyasi engeller de özel girişimlerin önünü tıkadı." Çin'deki emlak çöküşü hakkında çok fazla gürültü koparıldı; birkaç mega emlak geliştirme şirketi, oluşturdukları borçlanmanın artık emlak satışlarından karşılanamaması nedeniyle iflas etti.

‘KONUT SPEKÜLASYON İÇİN DEĞİL YAŞAMAK İÇİNDİR’

Peki bunun nedeni kötü düzenleme miydi?  Kapitalist ekonomilerdeki emlak iflaslarında da aynı nedenin öne sürüldüğünü duyduk – “kötü düzenleme”. Ancak bu ekonomilerde olduğu gibi Çin'deki emlak krizinin nedeni de kötü düzenleme ya da “sürdürülemez krediler” değil, Çin'deki konut ve emlak piyasasının spekülatif kapitalist piyasanın bir parçası olması. Xi'nin kendisinden alıntı yapacak olursak: “Konut spekülasyon için değil yaşamak içindir”.

İşte sorun da burada yatıyor. Neden temel bir insan ihtiyacı olan barınma, son birkaç on yılda şehirlere akın eden milyonların ihtiyaçlarını karşılamak için özel sektöre devredildi? Konut, herkes için makul kiralarla evler inşa etmek ve böylece spekülasyondan, ev fiyatlarının fırlamasından ve eşitsizliğin artmasından kaçınmak için doğrudan kamu yatırımıyla yapılmalıdır. Gerçekten de Çin'de son yirmi yılda artan eşitsizliğin en büyük nedeni milyarderler değil, kentsel ve kırsal alanlar ile mülk sahibi olan ve olmayanlar arasındaki eşitsizlikti.

Batı'da olan buydu; Çin'in de bundan kaçınması gerekirdi. Ancak Çinli liderler, Batı eğitimli bankacıları ve ekonomistleri tarafından tavsiye edildiği üzere, “bilgelikleriyle” rantçı-kapitalist modeli seçtiler ve bu da şimdi onları ısırmak için geri döndü.

Hükümet harekete geçmek zorunda kaldı. İlk olarak, 2020 yılında uygulamaya koyduğu "üç kırmızı çizgi" politikasıyla, geliştiricilerin borçlanmasını sınırlandırmayı ve nihayetinde finansmana erişimlerini kısıtlamayı amaçladı. Ardından geliştiricileri kurtarmaya ve bazılarını devralmaya başladı. Ancak bu geliştiricilere arazi sağlama ve fon yaratma yükünü taşıyan yerel yönetimlerde büyük borçlar kaldı. Yerel yönetimlerin borcu hızla artmıştır ve geri ödeme takvimi de oldukça yüksektir.

Yerel yönetimlerin borcu şu anda GSYH'nin yüzde 25'i civarında, ancak yerel yönetimler tarafından kurulan finansman araçlarını (LGFV'ler) da eklerseniz, toplam yerel yönetim borcu GSYH'nin yüzde 60'ına ulaşıyor. Daha da kötüsü, yurtiçinde daha sıkı kredi kriterleriyle karşı karşıya kalan LGFV'ler offshore piyasalara yöneldi ve 39,5 milyar dolarlık rekor tahvil topladı.

KAMULAŞTIRMA

DEĞİL ÖZELLEŞTİRME

Korkarım ki Çinli liderler bundan ders almamışlar. Şimdi müteahhitlere daha kolay kredi sağlamak için harekete geçtiler ve Xi'nin “yaşamak için evler” ifadesini bıraktılar. Hükümet artık kapitalist sektöre yardım etmekten bahsediyor. Üst düzey parti ve devlet yetkilileri daha önce özel ekonomiyi desteklemek ve iş dünyasının duyarlılığını arttırmak için ortaklaşa 31 maddelik bir plan yayınladı. Geçen hafta çeşitli devlet kurumları da otomobil ve elektrikli ev aletlerine yönelik tüketici harcamalarını artırmaya yönelik hedefler belirledi, ancak hane halkına yönelik doğrudan sübvansiyonlar açıklanmadı.

Tüm bunlar, "girişimcilerin ve yerleşik işletmelerin hükümetin istikrarına ve düzenleyici netliğine ihtiyacı olduğunu" düşünen FT gibilerinin savunduğu çizgide. Çin Merkez Bankası'nın para politikasını daha da gevşetmesi yardımcı olabilir. Pekin'in yerel yönetim borçlarını da yeniden yapılandırması gerekecek; seçeneklerden biri devlet varlıklarının özel şirketlere satışı olabilir. Elde edilecek gelir, yerel yönetimlerin bir borç krizinden kaçınmasına yardımcı olacaktır." Başka bir deyişle, çözüm konut sektörünün kamu mülkiyetine alınması ve borçlu emlak şirketlerinin devralınması değil, bunun yerine bir kurtarma paketi ve ardından bunu ödemek için devlet varlıklarının satılması, yani kamulaştırma değil özelleştirme.

Son olarak FT, Çin ekonomisinin çöktüğünü iddia ederken, Çin'in “orta gelir” tuzağından ve Japon tarzı durgunluktan kaçınmak için G7 gibi tüketim odaklı bir ekonomi haline gelmesi gerektiği yönündeki eski “Batılı uzman” argümanına geri dönüyor. Ancak durgunlaşan Çin değil, Batı'nın tüketici ekonomileridir. Dahası, eğer “durgunluk” fiyatlarda enflasyon olmaması anlamına geliyorsa, o zaman haklı olabilir.  Çin, umutsuzca enflasyon yaratmaya çalışan durgun Japonya da dahil olmak üzere, dünyadaki tüm büyük ekonomiler arasında en düşük enflasyon oranına sahiptir!