Çin’den izlenimler
Çocukken Marco Polo’nun maceralarını okumuş Çin’e karşı sevgi ve merak beslemiştim. Bu merakımı da birkaç kez giderdim. İlginçtir ki Shanghai bölgesinde ev işlerini yapmak erkeklerin vazifesidir. Bir gün öğle yemeğine davetliydik. Önlük takmış bir bey mutfaktayken, bizdeki beşibirlik misali iri incilerini takmış ev hanımı karşıladı hepimizi. Ufak bir masanın etrafına oturduk. Evin Beyi “Pirinç şarabı mı, kola mı?” dedi. Su istedim çünkü dışarısı 40 dereceydi. Sağlık gereği dışarısıyla midemizin ısısı yakın olmalıydı ve bir bardak dumanı tüten su önüme kondu. Şaşkınlığım bitmedi. Masa; büyük kâseler içinde çorba, balık, sebze, kavrulmuş yer fıstığı, lapa pilav ile donatıldı. Kızarmış kazı ise, oğluna yardım etmek için annesi göndermişti. Çıkardığımız kemikleri ve kılçıkları önümüze koymaya başlamıştık ki evin beyi önümüze küçük çin kâselerini, biz de içine süprüntüyü koyduk. Ama erkek onları boşaltıp içine çorba koydu. Yemek bitince bulaşıkları yıkayan; çocuk olunca bakıp büyüten yine erkekti. Yemek odası aynı zamanda çorap örme işliği idi. Yemekten sonra ırmak kıyısına gittik. Nehrin su içinde kalan kenarı çitlerle küçük havuzlara ayrılmıştı. Bir tarafı kazlara, diğer tarafı ise kültür incisi midyelerine aitti; ortasından ise usulca kayıklar geçiyordu. Bir arkadaşımız Beye kaç çocuğu olduğunu sorunca hemen yanımızda duran oğlunu işaret edip parmağıyla bir dedi. Aynı soru arkadaşamıza sorulunca, o da işaret parmağıyla bir dedi. Bu kez şaşıran Çinli Hanımdı.
Çinliler kendilerini yabancılara Mary, George gibi İngilizce isimlerle tanıtır. Bu bir özentiden çok isimlerinin kolayca hatırlanması içindir. ODTÜ Konfüçyüs Enstitüsünün davetlisi olarak Xiamen üniversitesi ve Pekin’e yaptığımız gezi sırasında ise bize Çince isim koydular. İsmimin anlamı şen sultan’ın karşılığı “Kai Le Lu Wang” idi ama bu bir isim değil tanımdı. Önerilen “Queen Anne” i ise ben istemedim. Onun yerine Zhaojun’de (Caucuin) karar kıldık. İnce zekâsı, güzelliği ve siyaseti ile ünlü Çin’in 4 kadınından biriydi. Kuzey sınırında Çinli Han’lar ile beşe bölünmüş Türk Hun’lar (Xi-Ongnu) arasında barışı sağlamak için Türk-Hun Kağanlarından Kuhenye (MS 33) ile gönüllü olarak evlenen saraylı bir genç kızdı. İki kızıyla birlikte yıllarca Çin Seddinin her iki tarafında ticareti sorunsuz sürdürmüştü. Böylece adım soruldukça “Zhaojun” diyor ve saygıyla karşılanıyordum. Çin’de bu ismi duymayan kalmamış gibiydi çünkü beş yüz-yüz kadar edebi eserin, bestenin, heykel, resim, tiyatro ve filmin konusu olmuştu.
ÇİN OPERASI
Otelimizin karşısında opera olduğunu görünce bilet almak istedik. Gişe kapalıydı. Bahçede beklerken bir kadın elinde piyangoya benzeyen biletlerle yaklaştı. 80 Yuan fazlaydı ama 60 Yua’na anlaştık. Akşam girdiğimiz yer, kırmızı koltuklu ve pek bakımlı bir tiyatroydu. Etek-ceket giymiş uzun boylu kızlar yer gösteriyordu. Gelen halktı. Kimi mutfak önlüğünü çıkarttığı gibi gelmiş, kimi günün modasına uyarak en güzel pijamalarını giymiş, kimi ise özürlü oğlunu getirmişti. Oyun başlamadan önce yanımızdaki hanım biletimizin ücetini sordu. Aldığı yanıt karşısında gülüp “Ben 40 Yuan verdim” demesin mi? Artık anlamıştık; gişede 80 Yuan olan biletler halkın ayağına götürülüyor, teşvik için elden gelen yapılıyordu. Seyirciler vaktinde gelmiş, kimi ayakkabısını çıkartmış, kimi bir dizinin üstüne oturmuş, kimi ise bağdaş kurmuştu. Herkesin yiyecek ve içeceği yanındaydı. Buna karşın oyunun başından sonuna kadar çıt çıkmamış, etrafa bir çöp atılmamıştı. Dekor, sahnenin arkasındaki perdeye yansıtılan beyaz mavi bulutların arasında bir bahar dalı ile yerdeki birkaç minderden ibaretti. İlk perde âşıkların kıskançlığı sonuncu kızın gözlerini kaynar çayla kör etmesiyle bitti. İkinci perde de bütün arabuluculara rağmen erkek gözlerini şişleyerek kör etti. Bunun üzerine güzellikle evlenmeleriyle oyun ve eşşsiz ve canlı müzik son buldu. Işıklar yanınca aldığımız biletler üzerinden çekiliş yapılacağı duyuruldu. Çay takımı, düdüklü tencere, ütü çekilişinden sonra halk sessizce dağıldı.
KONFÜÇYÜS VE YUNUS EMRE ENSTİTÜLERİ
Amacı uluslararası ilişkileri ve ticareti geliştirmek için Çince öğretmek, Çin Kültürünü dünyada tanıtmak olan Hanban 2004’de Pekin’de kuruldu. Türkiye’de ilk kez ODTÜ’de (2008) açıldı. Bu vasıtayla geçtiğimiz yıllarda Çin’in Xiamen Üniversitesi Yaz Okuluna katılan akademisyenler arasındaydım. Sonra Boğaziçi, Okan ve Yeditepe Üniversitelerinde de Konfüçyüs Enstitüleri açıldı. Dolayısıyla Çince öğretmenlerinin ücretini Hanban karşılar, üniversiteler ise yer ve lojman verir. Çince öğrenmek zor değildir. Can kulağıyla dinleyip, davranışa eşlik eden cümleye dikkat edilirse; çoğunlukla tek heceli olan ve dün, bugün ve yarın kelimeleriyle zamanın belirtildiği bu dili öğrenmek kolaydır. Türk-Çin dostluk ilişkilerinde karşılıklı olarak bir diğerininin dilini öğrenmek, tanışmak ve siyasal işbirliği yapmak günümüzde son derece önemlidir. Hanban’ın muadili Yunus Emre Enstitüsünün Shanghai Üniversitesi Türkoloji Bölümüyle işbirliği sonucu Türkçe dersi verilmekte olup, kurum davetlisi olarak Çin medya mensupları 2017’de Türkiye’de konuk edilmiştir. Demir İpek Yolu olarak bilinen ve Türkiye-Çin hızlı tren kuşağının bir kısmı 2013’te açılan Marmaray olup, diğeri Kars-Tiflis-Bakü arasında 30 Ekim 2017’de açılmıştır.