22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cinsellik ve kadın

Ethem Gönenç

Ethem Gönenç

Eski Yazar

A+ A-

Dünyada ilk eşeysel arzu; Cennet’te, Havva’nın Şeytanın sözüne uyarak, Adem’e yasak elmayı yedirip, o güne kadar fark edemedikleri cinselliklerini yaşamalarıyla başlamıştır. Ama tüm kitabi dinlerde bu, tanrının kurulu düzenine karşı çıkmaktır. Bu yüzden de Havva ile özdeşleştirilen kadın, tüm kitabi dinlerde aşağılanmıştır. Bu kurulu düzene karşı çıkış eşeysel arzunun ortaya çıkması ile başladığı için de, çoğu kitabi dinlerde cinsellik de hep utanılması gereken bir eylem, bir günah olarak ele alınmış ve sadece çocuk yapmanın bir aracı olarak görülmüştür. Tarih, cinselliğini yaşamak isteyen kadınların, günah işlediler diye hunharca, vicdansızca öldürülmelerine ait olaylarla doludur. İlginçtir ki; cinsellik günah olduğundan, mitolojide ve çoğu kitabi dinlerde Tanrısal değerler atfedilen kişilerin, hep bakire bir anadan doğmuş olduklarına inanılmıştır.
Kitabi dinler ortaya çıkıncaya kadar, güzelliği, verimi, iyiliği, bereketi temsil eden Tanrıların çoğu kadın figürleriyle tasvir edilmiştir. Antik dönemde Anadolu’nun analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini, dolayısıyla bereketi simgeleyen Tanrıçası Kibela’dır ve binlerce yıl farklı adlar verilen yontularla Tanrıça olarak Hititler, Frigyalılar, Romalılar gibi çeşitli toplumlara egemen olmuştur. Yunan ve Roma mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olan Afrodit (Venüs), Troya Savaşında Tanrı Ares’in Troyalıların yanında çarpışmasını sağladığı ve Paris’e yardım ettiği için, yıllarca Anadolu’da da çok sevilen bir tanrıça olmuştur.

KADIN VE CEHALET
Canlılar dünyasında, kural olarak yavrular her zaman anaları tarafından eğitilir. Ana, sütü ile birlikte dilini, davranışını, düşünce tarzını yavruya aktarır. Dolayısıyla yavrunun geleceği, kendini yetiştiren ananın yetenek ve eğitimi ile bire bir ilişkilidir. O halde gelişmek istiyorsanız, eğitime kadınlarla başlamanız gerekir.
Bugün yurdumuzda, milyonlarca kadın okuma yazma bilmemektedir. Çünkü babaların eğitilmesi yeterli görülüp, analar eğitilememiş; böylece cahillik de zincirleme olarak anadan çocuklara geçmiştir. Sürekli olarak aşağılanması sonucu, kişilik ve özgüveni gelişmeyen kadınlar, cahil nesillerin yetişmesine neden olmuştur. İnançlarında reform yapan toplumlar bu sarmaldan kurtulabilmiş, yapamayanlar ise ayaklar altında ezilip durmuştur. Bağnaz dinci inançların devam ettiği, kadının ikinci plana atıldığı toplumlarda; düşünür, filozof, devlet adamı, sanatkâr, bilim insanı yetişememesinin en önemli nedeni de budur. Kadının eşeyselliğinin medyada kepazece sergilendiği ve sadece bir kadın olması nedeniyle aşağılandığı günümüz dünyasında da, sağlıklı nesiller yetiştirebilmek olası değildir.
Kadının toplumsal işlevlere katıldığı, kutsal sayıldığı, hatta tanrıça olarak tanımlandığı dönemlerde, dünyadaki ve Anadolu’daki sanatsal eserlere ve dünyaya damgasını vuran düşünürlere bir bakın; bir de kadının aşağılandığı son iki bin yılın dünyasına. Aradaki büyük farkı göreceksiniz.
Hadi, rastgele tüm kadınlarımıza!