ÇKP 20. Kongresi’nin kazançları
Çin Komünist Partisi, Xi Jinping’in Genel Sekreterliği’nde ülkenin siyasetlerini tayin edecek yeni önderliğini seçti. Kongre’de ‘sosyalizmde ısrar’ vurgusu öne çıktı. Atlantik medyasının yanıltıcı yayınlarının aksine Xi Jinping’in yeniden seçilmesi, Batı kuşatmasına direnen Türkiye’nin de yararına.
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) dünyayı etkileyecek 20. Genel Kongresi başarıyla tamamlandı. Tam 2.296 delegenin katılımıyla tarihsel bir gelişime imza atan Kongre’de, yeni Merkez Komitesi ve yeni Merkez Disiplin Kurulu seçildi.
Delegeler, geçen yılın kasım ayından bu yılın eylül ayına kadar 38 ayrı seçim bölgesinde, 100 milyona yakın üyenin katılımıyla, 20 milyondan fazla toplantıda seçildiler. Mahalle, köy, kasaba, ilçe, il, bölge ve eyalet olmak üzere üye tabanının en altından piramit şeklinde yükselen disiplinli ve meşakkatli bir seçim sürecinden geçerek geliyorlar.
DELEGELERİN NİTELİĞİ
Çin Komünist Partisi’nin 96 milyon 700 binden daha fazla üyesi var ve ÇKP, dünyadaki en büyük bilimsel sosyalist parti. Her 42 bin ÇKP üyesinden biri delege seçilmiş. Çin nüfusuna göreyse her bir delege 632 bin kişiyi temsil ediyor.
101 yıl önce ÇKP’nin 1921 yılındaki kuruluş kongresine ise toplam 57 üyeyi temsilen 13 delege katılmıştı.
ÇKP 20. Kongre delegeleri, işçiler, çiftçiler, sanayiciler, bürokratlar, sanatçılar, öğrenciler ve sporculara kadar çok geniş bir temsil özelliğine sahip. Çin’deki toplam 56 etnik kökenden gelen 55 azınlık milliyetin delegelerinin sayısı artırılırken, çoğunluktaki Han milliyetinin temsil oranı azaltıldı. Ayrıca kadın delegelerin sayısı 619’a yükseltildi. Geçen kongrelere göre, özel sermaye temsilcilerin oranı yarı yarıya azaltıldı.
Delegelerin yaş ortalaması 52,2. Bu demek ki delegelerin yüzde 97’sini 1978’deki “Reform ve Dışa Açılma”dan sonra partiye katılanlar oluşturuyor.
Bir önemli özellik de ÇKP üyelerinin yüksek eğitim düzeyi. Delegelerin yüzde 95’i yüksek okul mezunu. Yarısı ise yüksek lisans ve doktora yapmış üyelerden oluşuyor.
ÇİN’E ÖZGÜ SOSYALİZMİN YENİ DÖNEMİ
ÇKP Genel Kongresi her beş yılda bir toplanıp strateji ve politikaları belirliyor ve 205 kişilik Merkez Komite’yi seçiyor. Bu komiteden 25 kişi Siyasî Büroya seçiliyor. Bu siyasî bürodan da 7 kişiden oluşan Daimî Komite’ye seçiliyor. Siyasi Büro Daimî Komitesi en üst yürütme gücüdür. Bu beyin takımının başkanı ise Çin Halk Cumhuriyeti’nin de Başkanı olan Xi Jinping’dir.
Çin, 20. Kongre ile sosyalizmde ısrar etmeyi kararlaştırdı. Bu açıdan Kongre, Çin tarihinde önemli bir kavşak oldu.
20. Kongre’de Xi Jinping’in Çin’in sosyalizmi inşada yeni bir döneme girdiği görüşü kuvvetli olarak benimsendi ve Çin’deki Merkezi Görev, 2049 yılına kadar modern, güçlü bir sosyalist ülke inşa etmek olarak belirlendi. Çin’e Özgü Sosyalizmin Yeni Dönemi, bugünkü Çin’i anlamak için anahtar kavramlardan biri.
Yeni Dönemin hedefleri, toplumsal uyumu sağlamak için, gelir dağılımı düzeltilecek, dar gelirlilerden başlayarak fırsat eşitliği sağlanacak, servet dağılımındaki eşitsizlikler giderilecek. Halkın sağlığı ve doğanın tahribine neden olan hızlı büyüme değil, kaliteli kalkınma stratejisi izlenecek. Servetin az sayıda kişide toplanması yerine adil paylaşım politikası uygulanacak.
Kendi ulusal kültüründen beslenen, ilerici ve diğer milletlerin kültürlerini kucaklayıcı, insan odaklı sosyalist kültürel gelişme teşvik edilecek.
ABD VE NATO SALDIRGANLIĞINA ÇİN SEDDİ
ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping açılış konuşmasında, hegemonyacılığa karşı kararlı mücadelenin kazançlarından söz etti. Çin, ABD’nin kendisini esas düşman olarak görmesine karşı hem ekonomik hem de savunma gücünü artırmayı kararlaştırdı. Önümüzdeki dönemde, ABD ve NATO saldırganlığına meydanı bırakmayan daha kararlı bir Çin göreceğiz.
Çin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın ABD ve Batı’nın güdümünden kurtarılması ve bütün milletlere hizmet veren adil bir yapıya dönüşmesi çalışmalarına hız verecek.
Bir bakıma, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın “Dünya Beşten Büyüktür” sloganının hayata geçirileceği bir döneme girmiş bulunuyoruz.
SOSYALİST YOLDA ISRAR
ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping, Çin’de sosyalizmin inşasında yeni bir döneme girildiğini ve halkın refahı için yeni ve devrimci politikalar uygulanmasını savunuyor.
Bu konudaki ideoloji, program ve siyasetleri kapsayan teoriye “Xi Jinping Düşüncesi” adı veriliyor.
Çin’de görüşleri “düşünce” olarak adlandırılan iki lider var: Mao Zedung ve Xi Jinping.
“Reform ve Dışa Açılma”yı getiren görüşe ise “Deng Xiaoping Teorisi” deniliyor. Çin siyaset bilim ve felsefe terminolojisine göre “teori” sözcüğü “düşünce”nin bir alt aşaması.
Çin’e Özgü Sosyalizmin Yeni Dönemine İlişkin Xi Jinping Düşüncesi, 2018 yılında Çin Anayasası’na eklendi.
Xi’nin hedefine göre, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yılı olan 2049’a kadar çağdaş ve güçlü bir sosyalist ülke olma yolundaki ilk üç ilke şöyle sıralanıyor:
1. 21. Yüzyıl koşullarında sosyalizmde ısrar etmek.
2. Kaliteli ve sürdürülebilir kalkınma, yenilikçi, bilimsel, kültürel ve sanatsal gelişme. Ülke çapında fırsat eşitliğini sağlamak, azınlık milletlerin yönetime katılma düzeyini artırmak.
3. İnsanlığın geleceği için ortak kader toplumunu oluşturmak ve daha adil bir uluslararası düzen kurulmasını sağlamak.
Bu hedefler kısaca “Ulusal Yeniden Canlanma” ya da “Çin Rüyası” olarak da adlandırılıyor.
XI’NİN GENEL SEKRETERLİK’TE ÜÇÜNCÜ DÖNEMİ
ÇKP 20. Genel Kongresi’nin Xi Jinping’i yeniden Genel Sekreter seçmesi, Xi Jinping’in ömür boyu Çin Başkanı olması anlamına gelmiyor. Bu, Batılı basının Çin’i karalamak için uydurduğu yalanlardan biri.
Çin Komünist Partisi Genel Kongresi, Parti’nin yönetim organlarını seçiyor. ÇKP Genel Kongresi’nin Çin Devleti’nin başkanını seçme yetkisi bulunmuyor. Bu yetki, doğrudan Çin Ulusal Halk Meclisi’ne aittir. Çin Ulusal Halk Meclisi her beş yılda bir halkoyuyla seçilen 3000 milletvekilinden oluşuyor. Her beş yılda bir yeni devlet başkanını ve başbakanı, Çin’in parlamentosu seçiyor. ÇKP Genel Kongresi’nden farklı olarak Çin Ulusal Halk Meclisi her yıl mart ayında yıllık toplantısını yapıyor. Yeni devlet başkanı ve başbakan 2023 Mart’ında yapılacak toplantıda değişecek.
Xi Jinping’in üçüncü dönem parti genel sekreteri seçilmesi, sosyalizmde ısrar eden ÇKP’nin geliştirdiği bir önlem. Hem ÇKP içinde hem de devlet kurumları ve devlet işletmeleri içinde geçen 40 yılda “ayrıcalıklı konum” elde etmiş kesimler var ve bu konumlarından vazgeçmek istemiyorlar. Xi Jinping’in önderlik ettiği yolsuzluklara karşı kararlı mücadele ile bu kesimin etkisi azaltılıyor. Bu nedenle, Xi’nin bir dönem daha parti genel sekreteri seçilmesi, ÇKP’nin ve halkın ısrarlı talebi.
SINANMIŞ VE DEVRİMCİ ÖNDERLİK
23 Ekim Pazar günü ÇKP’nin yeni 7 üyeli Siyasi Büro Daimî Komitesi basın toplantısıyla duyuruldu. Bir önceki Daimî Komite’den görevini sürdürmek için seçilen Zhao Leji ve Wang Huning’in hiyerarşide üçüncü ve dördüncü sırayı alacakları, Çin’in iki meclisinin (sırasıyla Ulusal Halk Meclisi ve Halk Siyasi Danışma Konferansı) başkanlıklarını üstlenecekleri belli oldu. Yeni seçilen üyelerden Şanghay Parti Sekreteri Li Qiang, Çin’in yeni başbakanı olacak ve hiyerarşide ikinci sırada yer alacak. Diğer üç üye ise Pekin Parti Sekreteri Cai Qi, Guangdong Parti Sekreteri Li Xi ve ÇKP Merkez Komitesi Genel Ofisi Sekreteri Ding Xuexiang. Li Xi, dün açıklanan Merkezi Disiplin Komitesi listesinde yer alan tek Siyasi Büro üyesi. Parti içindeki yolsuzluk soruşturmalarını yürüten komitenin Başkanı olacak.
Daimî Komite’de son beş yıldır Çin’in en büyük üç eyaletinin Parti Sekreterliğini yürüten ve başarılarını kanıtlayan liderlerin görev alması, Xi’nin halka dayanan yönetim anlayışının bir yansıması.
Bir diğer tezvirat da Li Qiang’ın, Şanghay’daki Kovid mücadelesindeki başarısızlığa karşın başbakan adayı olarak ÇKP hiyerarşisinde ikinci sıraya yükseltilmesini, tek ölçütün “Xi’ye bağlılık” olarak gösterilmesi. Li Qiang’ın Çin’in en zengin dört eyaletinin üçünde; Zhejiang, Jiangsu ve Şanghay’da Parti sekreterliği yaptığı ve hepsinde üstün başarılar gösterdiği gibi az rastlanan özelliği karartılıyor. 63 günlük karantina sırasında Şanghay’da bulunan biri olarak, Li Qiang’ın önünü kesmek için Parti ve devlet içinden ne tertipler yapıldığına tanık oldum.
TÜRKİYE’NİN YARARINA
ABD ve Avrupa basını Xi Jinping’i “diktatör” olarak niteliyor ve “20. Kongre’de tekrar Genel Sekreter seçilmesi kötü oldu.” diye yayın yapıyor. Türkiye’deki bazı “Çin uzmanları” da papağan gibi bu uydurmaları tekrarlıyorlar. Anadolu Ajansı’nın ve TRT’nin Pekin’deki temsilcileri de Batı’nın bu yalanlarını sorgulamaksızın yayıyor.
Oysa, ÇKP Kongresine, Vaşington’dan değil, Ankara’dan bakıldığında, Xi Jinping çizgisinin devamının hem Çin’in, hem Türkiye’nin, hem de insanlığın yararına olduğu görülüyor.
Kendi içinde birleşmiş, istikrarlı, güçlü ve ABD’ye direnen bir Çin, Atlantik sisteminin, Türkiye üzerindeki baskılarını hafifletiyor ve bize, ABD’nin baskılarına daha fazla direnme imkânı sağlıyor.
ABD ve NATO ile mücadele eden güçlü Çin, toprak bütünlüğümüzü ve Mavi Vatanımızı savunmak için kuvvetli bir müttefik oluyor. Hükümetin bu hayati imkânı değerlendirmesi için ÇKP’yi doğru değerlendirmesi gerekiyor.
Amerikan emperyalizmi ekonomimizi mahvediyor, milli varlığımıza saldırıyorken, Türkiye’nin ekonomik kurtuluş savaşının en büyük bileşeni Çin olabilir. Ekonomik olarak güçlü ve sosyalist Çin, gelişmekte olan ülkelerin kalkınması için daha fazla düşük faizli, uzun vadeli kredi sağlıyor ve teknolojisini paylaşırken emperyalist emeller beslemiyor.
Xi Jinping yönetimi, “Paylaşarak Gelişme” ilkesini uygulayarak ekonomik ilişkilerin dengeli olmasını gözetiyor ve her iki tarafın da kazançlı çıkmasına imkân veriyor. İç pazarı büyüten Xi Jinping politikaları, Türkiye’nin Çin’e daha fazla ihracat yapmasının önünü açıyor.
Esasen, Çin-Türkiye ilişkileri en çok Xi Jinping döneminde gelişti. Her iki ülkenin cumhurbaşkanları son 10 yılda, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok görüştüler. Üstelik önümüzdeki yıl Xi Jinping’in Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Putin’in “Türkiye’yi doğalgaz üssü yapma” atağını düşününce, Çin liderinin ziyaretinin doğuracağı fırsatları varın siz hesap edin.
ÇKP 20. Genel Kongresinin kazançları, hem Çin halkına ve hem de dünyaya daha yararlı bir Çin vaat ediyor. AKP’nin ise, bu gerçeğin bilinciyle, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak için daha “devrimci” olması gerekiyor.