29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çocuk çığlıkları!

Hidayet Karakuş

Hidayet Karakuş

Eski Yazar

A+ A-

Gecenin içinde. Ortalık dinginken. Herkes derin uykularda yüzerken. Tatlı düşlerle sıcak yatağınızda gerinirken… Bir çocuk çığlığı işitseniz, ne gelir aklınıza?

Güzel güzel deniz kıyısında gezer, gün ışığıyla yıkanırken; işinizde gücünüzde yalnızca üretmeyi düşünürken beyninizin içinde bir çığlık başlarsa ansızın, tüylerinizi diken diken eden bir çığlık bütün hücrelerinize dolarsa, neler düşünürsünüz saliseler içinde?

Karanlıklarda, izbelerde, yalnızlığın kol gezdiği odalarda, egemen bir gücün, bir erkeğin, içgüdülerinin tutsağı olmuş bir anlayışın, Vandallığın, irkiltici bakışları, çocuklarınızın masum bedenine yönelirse; bunun düş değil gerçek olduğunu bilirseniz ne yaparsınız?

Bu utanç verici bakışın çocuğunuzun, çocuklarımızın yaşamını bütün ömür boyu karartacağını düşünmeden işinizi sürdürebilir misiniz? Eliniz işe, gönlünüz sevince varır mı?

Bir çocuk çığlığı duysanız, bir karanlık odanın duvarlarına sinen iğrenç bir eylemin, masum bir varlığın yaşamını elinden alan kana susamış canavarın şehvetiyle küçük bedenlere çullanan hayasız ellerin, hâlâ insan olduğunu düşünüp bağışlayabilir misiniz?

Deniz kıyılarının güzelliği size yeni tatlı düşler verebilir mi hâlâ?

Bir çocuk çığlığı; insanlığı yaralayan, yok eden, çürüten, hayvanın hayvana yapmadığı bir acımasızlığın yarattığı bir çığlık… Dahası hayvanların sessiz çığlıklarını da katın buna… İğrenç isteklerin gemsiz saldırısını düşünün.

Hayasızca savunulan bir yasa tasarısını insanlıktan çıkmış bir ruh haliyle kendi düşlerinin savunusu olarak ortaya koyanlara, saldırganların mağdururiyetini savunurken çocuklarımızın ömür boyu sakatlanacak ruh sağlıklarına, beden sağlıklarına kulaklarını, yüreklerini tıkayanlara tepkiniz ne olur?

Bir çocuk çığlığı diyorum size… Bu çığlık da uyarmazsa sizi ne uyandırır?

Gecenin içinde, gündüzün dal ortasında saldırılan; karanlık odalarda, vakıflarda, medrese bozuntusu karanlık mekteplerde, hoca bozuntusu din adamlarının gebeş, sakallı, kirli, pis akıntılarıyla çocuklarımızı da dünyamızı da kirleten vahşi salyalarıyla… savaşmak için hangi yolu tutarsınız kardeşler?

İnsanlığı tanımayan, çocuk olmanın, insan olmanın ne demek olduğunu zerrece düşünmemiş, içgüdülerini aşamamış bakanların, milletvekillerinin sağduyuyu tanımamış kepaze demeçlerini yasaların değil hukukun vicdanına bırakmak için ne önerirsiniz? Çözüm için bu kanlı gidişe, bu çirkin, iğrenç düzeni oturtmaya çalışanlara karşı ne yapmalıyız, ne yapmalısınız?

Sessizce kendi utancını, acısını içine akıtan, kendine ip hazırlayan, kendine kuyu kazan, kendine zehirli sular dolduran, kendine kurşun, kendine ölümün bin türlüsünü seçen yavrular için yapabileceğiniz bir şey yok mudur?

Her şey eğitimle ilgilidir ama insanlığın binlerce yıllık insanlık damarına ne oldu? En eğitimsiz insanların, her cana saygı duyan, her varlığın kişiliğine, doğasına insanca bakan anlayışa ne oldu?

Her türlü kötülüğü masummuş gibi gösteren bu dinci anlayış, bu bilimden, ahlaktan yoksun gidiş durdurulmazsa “Maymunlar Cehennemi”ne dönüş olacaktır yurdumuzda.

Acımasız, sevgisiz, insanlıksız, utançla dolu bir gidiş bu. Durdurmalıyız. Her yolla durdurmalıyız. Kendi yüzümüzden önce çocuklarımızın, yavrularımızın, hayvanlarımızın yüzüne insan olarak bakabilmek için durdurmalıyız.

***

Bu sayfanın başlama yazısıyla birlikte okurlara sanat, edebiyat, dil, eğitim… gibi konuların ağırlıklı olarak ele alınacağı bir sayfa olacağını yazacaktım. Gündem öylesine insanlıkla ilgili gelişiyor ki ister istemez Mehmet Akif’in “…hayasızca akın” diye dillendirdiği emperyalist akına benzer hayasız yasa tasarısına karşı durmak görevdi. Son on dört yılda çocuklara, hayvanlara karşı artan cinsel saldırıları önlemek yerine, yandaş vakıfların hayasız yöneticilerini aklamaya yönelik girişimle saldırganlığı yasalaştırmaya çalışanlara karşı çıkmak; bir insan olarak çocuklara insan diye bakmayan, onların kişiliklerini sakatlayan anlayışı ele almak zorunluluktu.

4+4+4’le kız çocuklarımızı nereye götürmek istediklerini bir kez daha anladınız mı? Eğitimin iğdiş edildiği bir ülkede insanca yaşamak olanaklı değildir hiçbir zaman. Bütün insanca eleştirilere karşın utanmayı bilmeyenlere karşı tek yol kalıyor: İsyan!

Beyninize çarpan, yüreğinizi yaralayan, insanlığınızdan utandıran çocuk çığlıkları diyorum size… İsyanımız o çocuklar içindir. Geleceğimiz içindir, yurdumuz içindir… Bu çığlık benim isyan çığlığımdır!

Yasa önerisini geri çekmeleri çirkin anlayışlarını örtmeye yetmez. Bu kafanın değişmesi için bütün ülke insanlarının bilinçle karşı çıkması, onları bir daha bu öneriyi gündeme getiremeyecek kerte susturması gerekir.

Çocuk çığlıkları bu ülkenin göklerinde, vicdanlarda yerle yerinde duruyor; canımızı acıtarak, yakarak!