Çocuk donundaki seçim sandığı!..
Yıllardır ezeli bir kindarlığa dönüşen o nihai rövanş hedefi var ya?.. Hani şu cumhuriyetin temeline dinamit koyma projesi, işte o!.. İktidar o kaotik hedefe ulaşmak için yıllardır her yolu denerken, vahim manzaralar da yansıyor medyaya...
Baksanıza; cumhurbaşkanından belediyelere, başbakandan bürokrasiye kadar tüm devlet haftalardır referandum hıncı uğruna seferber olmuş... Hem de devletin tüm olanaklarını pervasızca ve kanunsuzca kullanarak...
AKP iktidarı referandumdan “evet” çıksın diye tüm olanakları zorlarken, ortalıkta akla hayale sığmayacak piyesler de sergileniyor...
Yandaşlığın kölesi olmuş medya densizlerine ise bu piyeslerin afişi olma görevi verilmiş!.. Hem de şakşakçılıkta mide bulandıracak boyutlarda!.. İşte o yüzden işlerine geleni görüyor, gelmeyeni görmüyorlar.
Velhasıl yalnızca siyaset rezaletlerini içeren vahim piyesler sergilenmiyor memlekette... Vatandaşın “terörist” diye tehdit edilmesinden, Güneydoğu’ya Şeyh Said’li afişler asılmasına kadar tüm kışkırtıcı çabaların hedefi milleti yıkım safına çekmek...
Tam da bu sırada, memurları iktidarın mitinglerine gitmeye zorlayan kaymakamların yanı sıra, öğretmen ve öğrencileri zorla salon toplantılara gönderen militan-yandaş okul müdürleri de yansıyor medyaya...
Evet; iktidar partisinin referandum tuzağında her türlü enstrümanı kullanması bir yana; toplumun her kesiminden ve ne yazık ki her yaştan insanın zavallıca propagandalarda kullanılmasına ne demeli?..
SIRITAN BAKANLIK!..
Son günlerde bu ülkede sözde “siyaset” adına öylesine rezaletler sergileniyor ki, akla tek cümle geliyor; “insan olan utanır biraz...”
Diyeceksiniz ki; “utanmak olsaydı,gündüz fenerle ‘adam’ arayan Diyojen’in Sinop’unda, küçücük bir çocuğun eline ‘Hükümeti indireceklermiş, siz benim donumu bile indiremezsiniz’ yazılı pankart tutuşturulup fotoğraf çektirilmezdi!..”
Hadi diyelim, bir zavallı densiz o iğrenç pankartı yazmaktan ve de dünyadan habersiz bir çocuğun eline vermekten utanmamış...
Peki, Çevre Bakanı’ndan AKP milletvekiline kadar, Sinop’ta iktidarın önde gelenlerinin, küçük bir çocuğu kucaklarına oturtarak o iğrenç afişin arkasında, sırıtan pozlarla fotoğraf çektirmesine ne demeli?..
Mesela, Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki, çevresindeki utanç verici manzaraya sırıtmakla yetinmiş ama Aile ve Sosyal Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy’un vurdumduymaz gafletininasıl karşılamalı?..
“Aile” ve çocuğu korumakla görevli bir bakanlığın iki numaralı yetkilisi, elinde “don”lu afişle siyasetin iğrençliğine alet edilen çocuğun arkasında poz vermeyi nasıl sindirebildi içine?.. Bakanlık böyle mi koruyor acaba aileyi ve çocuğu?..
Sinop’un Durağan ilçesinde iğrenç manzara yalnızca referandumdaki acizlik propagandasının değil, siyasetin de en utanç verici afişlerinden biri olarak hafızalara kazındı...
Üstelik unutmayınız; kim böyle iğrenç fotoğrafların içinde sırıtırsa sırıtsın, o mide bulandırıcı manzara, yurtlarda çocukların “don”larını indirmeyi gelenek haline getiren tarikatlarla onların destekçilerini de akla getiriyor ki, bundan utanacak güruh bellidir!!!
GARDIROPTA SAKLANAN UTANÇ!..
Konu madem utanç ve utanmak, o halde devam edelim...
Resmi rakamlara bakılırsa, 450 binden fazla Suriyeli yaşıyor Urfa’da... Bir bölümü kendi olanaklarıyla tuttukları evlerde, büyük bölümü ise sığınmacı kamplarında barınıyor...
Türkiye Cumhuriyeti yüzbinlerce Suriyeli’nin barınmadan gıdaya, sağlıktan eğitime kadar tüm gereksinimlerini karşılıyor Urfa’da...
Şimdilerde Urfa sokaklarında çoğu müreffeh onbinlerce Suriyeli dolaşıyor... Kentin sosyo-ekonomik koşullarına entegre olanların büyük bölümünün sorunsuz yaşadığı söyleniyor...
Peki, Urfa sokaklarında günlerdir eşi ve 3 çocuğuyla bir “gardırob”un içinde yaşayan öz Urfalıya ne demeli?..
Yüzbinlerce Suriyeli’ye el uzatılan Urfa’da, devlet de görmemiş o garibanı, Urfa’daki AKP’li belediyeler de...
Urfa Büyükşehir Belediyesi ve Haliliye Belediyesi birazcık duyarlı olsaydı, Veysi Hurma adlı yurttaş, 3 küçük çocuğuyla eşini 3 metrekarelik “gardırop”ta yaşatmak zorunda kalır mıydı acaba?..
Urfalı Veysi’nin içler acısı yaşam koşulları ancak medyaya haber olunca devletin gözüne yansıyabilmiş... Önceki gün bakanından belediye başkanına kadar ziyaret etmişler ve bir sürü söz vermişler gariban Veysi’ye... Ancak kimse şu soruya yanıt vermemiş;
“21 yüzyılda, milyonluk Urfa’da çoluk çocuğunu tekerlek taktığı bir gardırobun içinde oradan oraya sürükleyen bir garibanı belediyeler nasıl görmediler, neden yardım etmediler acaba?.. Bir sefaletin yok edilmesi için medyanın olayları gafillerin gözlerine mi sokması gerekiyor?..”
Kimse kızmasın; sokaklardan çöp toplayarak ayakta durmaya çalışan Veysi Hurma’yı gardıropta yaşamaya mahkum eden zihniyet Urfa bürokrasinin de utancıdır...
Evet; boşuna “Urfalının terazisi, Urfalıyı hafif tartar” dememişler... Veysi Hurma’nın sorumsuz belediyenin gözünde gram kadar değeri olsaydı, o da herhangi bir Suriyeli ya da yandaş bir AKP’li gibi el üstünde tutulurdu...