Çocuk Ergenekon’u suç örgütü, Bozkurt’u da faşizmin sembolü sanmaya devam edecek!
Merih Demiral’ın UEFA maçında Bozkurt işareti yapması meselesi, beni çocukluğuma götürdü. “Acaba nereden öğrendim Bozkurt’u?”
İlk, Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun “Gültekin” romanında karşıma çıktı. Hemen kütüphanemden eşimin ilk baskısını hediye ettiği “Gültekin” romanımı indirdim. Sayfa 14’te Kozanoğlu “Ha!... Bir kurt istiyorsun demek? Siz Türkler kurdu, hele kurt oğulları Asenaları çok seversiniz. Duydum ki Asenalardan Kutlu Han’ın yürüdüğü yolda oğulları ve kardeşleri de yürüyecekmiş… Benim kurdun adı da Asena’dır.” diyerek hemen dipnot düşüyor. “Asena” için “Sığındıkları Ergenekon’dan Türkleri kurtarıp atalarımızın öcünü alan demircinin adıdır. Onun dölünden gelen Hanlara Asena oğulları derler, Çincesi Cene’dir.” diyor. Roman tekniğinde dipnotlar kusur olarak değerlendirilse de Kozanoğlu’nun dipnotlarından Türk tarih terminolojisi hakkında epey bilgi sahibi olunur.
Romanda “Gültekin (Kültigin),
aydutların Elinden
Çin İmparatoru’nun Yasalar
Sorumlusunu Kurtarır
O da Gültekin’e “Asena” adındaki kurdu hediye eder. Romanın bir bölümünde Gültekin “Ben, sizin kendinize köle, gön yapabileceğinizi sandığınız, elli senedir boyunduruğunuz altında inleyen Türkleri kurtaran Kutlu Han Asena'nın oğluyum. Ben, kurt başlı gök sancağımızı bütün acunda dalgalandırmaya ve sizin köle yaptığınız Türkleri de size başbuğ yapmaya ant içmiş bir Türküm...” diye bağırarak kırk atlı Çinli askerin arasından kurtulup gider.
Romanda hakan, atı Başko, Asena muhteşem bir üçlü olurlar. Dedem, bahçemizdeki şeftali ağacının dalından koparmış, dalın ucuna tahtadan bir at kafası yapmıştı. Kozanoğlu’nun kahramanları Malkoçoğlu’nun da Battal Gazi’nin kılıçları vardı. Filmlerinden önce onun romanlarından tanıdım Türk tarihinin kahramanlarını. Benim de kılıcım olmalıydı. Panayırdan yeşil, plastik bir kılıç alındı. Karakız’ın üzerine biner, elimde kılıcımla düşmanları yenerdim. Babamın av köpeği Ceylan da Asena’m olurdu. Faşist falan da olmadım. Bilgisayar oyunlarında ata binen savaşçıları yarıştırmıyor, bizzat kendimiz yarışıyorduk. DC, Marvel henüz etrafımızı kuşatmamıştı.
Abdullah Ziya Kozanoğlu, Feridun
Fazıl Tülbentçi Okuyarak Büyüdüm
Sonra bunlara Reşat Ekrem Koçu, Nihal Atsız eklendi. “Bozkurt, kurt, börü” bilinen anlamıyla beynime yerleşti. Ama Kozanoğlu’nun kurtları bende ayrı bir yerde durur. Kozanoğlu popüler edebiyatın arasına karışmış, hak ettiği değeri pek bulamamıştır. O’nun kitapları, 1930’lu yıllardan 1980’lere kadar çocukların okuması gereken kitap listelerinin içinde baş sıradadır. Cumhuriyet’in ulus-devlet anlayışının desteklenmesi için Kozanoğlu gibi yazarlar öne çıkarılmıştır. O’nun birçok romanı beyaz perdeye aktarıldığı için ya da Karaoğlan gibi çizgi roman olarak yayınlandığından kahramanlarını halkın çoğu bilir.
“Gültekin”in başında Kozanoğlu “Amacım Türk çocuklarının kalbinde kendisine adımızı, dilimizi, bayrağımızı, varlığımızı borçlu olduğumuz bir Türk kahramanının hayalini canlandırmak; kendilerine güvenmelerini, atalarıyla övünmelerini, kendilerini başarılı görmelerini sağlamaktır.” diyor. Annem babam, sosyalist ideolojide olmalarına rağmen bu kitapları kültürümüzün taşıyıcısı kabul ettikleri için bana okuttular.
Kozanoğlu Bana hem Okumayı hem de Tarihi Sevdirdi
Türklerin büyüklüğünü, diğer milletlerden üstünlüklerini anlata anlata kafamda bir tarih bilinci oluşturdu. Cengiz Han, Attila, Fatih Sultan Mehmet gibi Türk tarihinin önemli şahsiyetlerini hatta olaylarını bu romanlardan öğrendim. Haçlı Seferleri’ni ilk kez “Hilâl ve Haç”ta duydum.
Edebiyat ile tarih arasındaki ilişkinin merkezinde roman vardır. Edebiyat tarihine bakıldığında tarihle edebiyatın ilişkisi çok eskilere, destanlara dayanır. Bağımsız bir bilim olarak kabul edilen tarihin edebiyattan doğduğu, zamanla aralarında bir uçurumun oluştuğunu kabul edilir.
Toplumlarda tarih bilinci, salt tarih bilgilerinin verilmesiyle sağlanamaz. Bu bilincin kazanımında tarihî roman gibi edebi türlerin etkisi göz ardı edilmemelidir. Çünkü tarihî romanda bilgi olarak verilen meseleler, romancının hayal gücü, üslubu ile olay, zaman, mekân, kahramanlar dahilinde roman tekniğine uygun yeniden yorumlanır. Kozanoğlu, kahramanlarını okuyucuyu güldürecek olayların içine de sokar. Sencivanoğlu’nun Kelle Bekir’ini kim unutabilir? Atlı Han, Türk Korsanları, Seyit Ali Reis’le tarih bilimi monotonluktan kurtulur, sevimli bir hâl alır.
Türk Edebiyatı’nın İlk Tarihi
Macera Romanı Kızıl Tuğ’u,
Kozanoğlu Yazmıştır
Tarihi romanlarda okuyucunun zihninde, gerçek olayın inandırıcılığı artar. Kozanoğlu, temel olayın sahici olduğunu kanıtlamak için romanın başında yararlandığı kitapların adlarını da verir. Tarihte yaşanan olayların her biri, kişinin bilinçaltında birer belge olarak sabitlenir. Bu belgeler, okuyucunun tarihsel zaman içinde hem ülkesini hem de kendisini konumlandırmasını sağlar. Geçmişin yorumuyla gün algılanır, gelecek yola koyulur.
15 yıldır, tarih programları ile TV dizilerinin etkisiyle tarihi romanların sayısında artış var. Çocuklara hem tarihi hem de okumayı sevdirecek yayınlar ise çok az. İslami kesim ile TRT Çocuk, bu açığı kapatmaya çalışıyor ama yeterli değil! Boş bırakırsak meydanı, çocuk Ergenekon’u suç örgütü, Bozkurt’u da faşizmin sembolü sanmaya devam edecek!