Çocuk kitapları geleceğin tasarımı son moda vampir kitapları ve futbolcu yaşamları
Hafta sonu bir kitap fuarındaydım. Alacağım kitapları daha önceden belirlediğim için genellikle hedefli giderim. Ancak öyle rastgele yayınevlerini dolaşmak da, can çıksa huy çıkmaz hesabı, meslek dürtüsü. İnsanlar ne okuyor, gençler nerelerde, hangi yazarların önünde kuyruk oluyor… gözlemlemek için dolaşırım.
Arada konuşmalara, yorumlara, fikir yürütmelere kulak misafiri olurum.
Bana toplumdan, eğilimlerden haber verir.
Bu kez çocuk kitaplarının yoğun olduğu alanda dolaştım. Daha doğrusu yayıncı arkadaşlarımın uyarısı üzerine hedefli, özellikle gittim.
Ne zamandır belli yaş grubundan uzak kalmışım anlaşılan.
Korku kitapları sarmış etrafı.
Yani şu değil… korkularımla nasıl baş ederim filan gibi eğitim amaçlı değil.
Bildiğin vampir öyküleri.
“Mert, acı bir tesadüf sonucu vampir olduğunu öğrenir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bir yandan yeni hayatına uyum sağlamaya çalışırken, bir yandan da hiç tanımadığı bir kötülük ordusu ile mücadele etmek zorunda kalacaktır.
Osmanlı’dan günümüze uzanan, iyi ve kötünün mücadelesinin anlatıldığı bu heyecan dolu macerayı zevkle okuyacaksınız.”
Bu en masumu. İyi vampir kötü vampirlere karşı! İyi-kötü kavramlarında sınır nereden çizilmeli??
Tarih de var… Osmanlı’dan bugüne…
Satış unsuru.
Feda edilebilir mi…
YA O DA ‘BENİM DE BÖYLE DİŞLERİM’ OLSA DERSE
Standın önünde 6-8 yaşlarında küçücük iki kız çocuğu.
Kitapları karıştırıyorlar.
Baba arkada.
Güzel manzara, diyeceksiniz.
Kitap seviyor çocuğum… Ama hangi kitap.
Simsiyah kapaklı kitaplar. Kırmızı lekeler…
Konu icabı!
Vampir Tabutu… Öbür Dünyadan Gelen Çocuk… Gerçek Frankenstein… Hayalet Kurtlar… Zombi Mağarası…
Küçük Vampir ve Büyük Aşk… Küçük Vampir Tehlikede… Küçük Vampir İniltiler Vadisinde… Küçük Vampir Kitap Okuyor… Küçük Vampir Aslanın İninde… Küçük Vampir Büyük Komplo… Küçük Vampir Kont Drakulayı Ziyaret Ediyor… Küçük Vampir Dehşet Gecesi…
Kitaplar tahmin edebileceğiniz gibi hemen hepsi çeviri.
Vampir dizisinin yazarı Angela Sommer-Bodenburg “Benim vampirim kana susamış bir canavar değildir. Aksine, çocukların korkularını yenmelerine yardımcı olabilecek kendi korkuları ve zayıf yanları da olan şefkat dolu küçük bir vampirdir”.
Haydee…
O yaşta çocuk hangisini rol model alacak…
Ya o da benim de öyle bir pelerinim… böyle “şefkatli” dişlerim olsun isterse..
İYİLER KÖTÜLER ARASINDAKİ SINIR
Öykülerin kahramanı dokuz yaşındaki Anton, özellikle vampirli korku hikâyelerine meraklı, sıradan bir çocuk. Bir akşam penceresinin önünde gerçek bir vampir çocuk olan Rüdiger ile karşılaşır. İkisi de “vampir hikâyelerine” ilgi duymaktadır, iyi dost olurlar. Anton, Rüdiger’in gizli yeraltı mezarlığında yaşayan ailesiyle tanışır. Vampir Rüdinger’in kızkardeşi Anna’yla Anton arasında “aşk” öyküleri vb de bu yaşta işe karışır… bir dizi macera, tehlikeler, vampir avcıları, aileden gizlenen bir ikinci yaşam… bir vampir pelerini Anton’a da ödünç verilir…
İyi kötüler…
Korkular, heyecanlar, bağımlılıklar…
Eğilip kitapları karıştıran küçük kızımızın yüzüne bakıyorum.
Henüz öyle temiz… öyle masum ki…
Belli ki arkadaşından duymuş kitabı. Sorular soruyor.
ŞİDDET ŞİDDET DEMEYİNİZ O ZAMAN
Çocuk kitapları geleceğin tasarımıdır.
Bugün şiddet… şiddet… diyorsunuz.
Dönüp bakacağız kendimize. Biz bu gençleri, eşleri nasıl “doğurduk”!
Hepsi yaşamların başında o küçük kızımız gibi bakıyordu dünyaya.
Kaynak Yayınları çocuk kitapları yayınlamaya başladığında haftalarca uğraşıp ilkelerini hazırlamıştım.
Yazarlarımıza da yasaklarımızı iletiyorduk.
Kullanılacak dilden, yani yalnızca yalın Türkçe vb değil, kavramlara, değer yargılarını oluşturacak benzetmelere, göndermelere kadar… Gündelik dilimizde yaşayan o kadar çok varmış ki meğer…
Ben bazılarını kendi çocuklarımdan öğrendim. Daha önceleri ellerine verdiğim süzgece tak diyor takılıyordu. Onlar benden daha dikkatli ve duyarlı oldular. Doğayı sevmek, hayvanları sevmek, insanları sevmek, vatanını sevmek… zincirini böyle kurduk.
Kırmızı Başlıklı Kız kitabını okuduğumda düzeltmişti kızım. Kurdun karnını yarıp taş doldurup kuyudan aşağı atılmasına şiddetle itiraz etmişti.
-Belki özür dilemiştir. Öyle yapmamışlardır…
Nasıl bir şiddet düşünsenize!
Hayvanı sevmenin de ötesinde, bir canlıya böyle bir şey yapabilmek.
Ondan sonra ben de bütün kitapları Kiraz’ımın gözüyle okumaya başladım. Hafiften düzeltmeler yaparak.
Bazen ayarı kaçırıp en son Can’ı hüngür hüngür ağlattım da akşamın bir saatine kadar susturamadım.
OKUMAK İSTEMİYORUM ZENGİN OLMAK İSTİYORUM AYNI ONUN GİBİ
Kitap stantlarının öteki yarısı da ilginç. Çocuk kitapları arasında yaygın akım, ünlü futbolcuların yaşamları, yanında parlak parlak-renkli renkli posterleri…
İnternetten indiriyorsun basıyorsun… hiçbir maliyeti yok… banknot matbaası gibi… bas bas… sat…
Nasıl bir umut dünyası!
Bir arkadaşımızın yeğeni 12-13 yaşlarında okulu bırakmaya karar vermiş. Okumayacakmış…
Aile telaşlanmış.
-Oğlum… deli misin… okumayıp da ne yapacaksın… hiç olur mu…
Oluyor işte.
Kitapta yazıyor!
Aha işte bak!
O alkış alkış, hayran olduğumuz ünlü futbolcu, o da yabancı elbette, ilkokuldan sonra okumamış, ama bir elinde bilmem ne marka otomobilin anahtarı öteki kolunda dünyalar güzeli bir sevgili…
Daha ne olsun. Ablası okudu da ne oldu. Hâlâ atanamıyor.
Babası, anası çalışıyor… ayın sonunu zor getiriyorlar. Filan marka ayakkabı bile alamıyorlar.
…
Görseniz bu kitapevlerinin önü nasıl kalabalık.
Kapış… kapış…
Sineması, tiyatrosu, televizyonu… sarmış her yanımızı.
Sonra da dizlerimizi dövüyoruz.
Bunun “özgürlüğü” olabilir mi?