Çocuklar gibi bakabilmek....
Daha önce de değinmiştim, kültür -sanat sayfalarında yazmanın kimi avantajları olduğu kadar, belirli bir konunun içinde kalmak zorunda olduğunuz için, kimi olumsuz yanları -ya da kısıtlayıcı - tarafları da var. Olumlu yanlarını saymaya gerek yok, işin keyifli yanı da bu özelliğinden ya da getirisinden kaynaklanıyor.
Olumsuz ya da kısıtlayıcı yanına gelince; sizin çalışma alanının dışında olan, ama yaşadığınız coğrafyada yediden yetmişe herkesin asla kayıtsız ve de duyarsız kalamayacağı konularda edilgin - yoksa çekingen mi diyelim- duruşunuzdan gelir. Bu konularda yazmak; sanki, çok gerilerde kalan, günümüzde unutulmuş bir gazetecilik geleneğine, ya da meslek anlayışına göre, bir başkalarının alanına girmek, onların sahasında top koşturma nezaketsizliği gibi algılanmakla eş değerli tutulur. Günümüzün yazılı, görsel, ve de sözlü basınında bunun ne denli doğru ya da yanlış olduğunu söylemeye gerek yok sanırım....
Ama bu kez, içi boş bir nezaketsizlik alınganlığının ve de köşem olan sayfanın dışına çıkarak, yazmak istediğim -daha doğrusu onca yapay gündem içinde gözden kaçan, kaçırılmak istenen bir konuya değinmek istiyorum.
Bütün beklentilerin, Ankara ve İstanbul adaylarıyla, kimin kiminle birliktelik yapacağında ya da buna koşut olarak Sıla ile Ahmet’in ilişkilerinin köpürtülüp, bir Yeşilçam melodramları kıvamında sunularak yinelene durduğu bir coğrafyada, her defasında “geleceğimiz” diye nitelendirme alışkanlığını yalnızca sözlerde bıraktığımız çocuklarla ilgili iki önemli haber ne yazık ki çoğu medyamızda kendisine yer bulamadı.
Bunlardan biri, CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in çocuk annelik hakkında Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) yaptığı bilgi edinme başvurusuna gelen yanıtlardı. Bu resmi verilere dayanan yanıta göre; 18 ayda (yazı ile on sekiz ayda) 21.957 (yine yazıyla yirmi bir bin dokuz yüz elli yedi) çocuk gebe olarak hastanelerde kayıt altına alınmış. Yani her gün 40’dan fazla çocuğumuz, daha kendileri çocukken anne olmaya zorlanmış... Aynı resmi kaynaklardan gebeliklerin yaşlara göre dağılımını öğrenmek ise mümkün değil. Gizleniyor...
Bir ikinci haber ise CHP Parti Meclisi Üyesi ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, AKP iktidarı döneminde çocukların yaşadığı hak kayıplarına ilişkin hazırladığı rapor. Bu rapora göre; AKP döneminde çocuk işçiliğin yüzde 20 arttığı ve Türkiye’de 2 milyondan fazla çocuk işçinin bulunduğu belirtilip, çocukların iş cinayetlerine kurban gittiği vurgulanıyor. Ayrıca aynı raporda, ilk okullaşma oranının son 10 yılın en düşük seviyesinde olduğu ve Türkiye’de 1 milyon çocuğun tarikat elinde eğitim gördüğü belirtilip, son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğunun evlendirildiği yer alıyor...
Geçenlerde yazmıştım....”Yok artık...” diyerek kabullenmek istemediğimiz, bunların yalnızca film ve dizilerde karşımıza çıktığına kendimizi inandırdığımız her bir durum çok yazıktır ki, çocuklarımızın “gerçek hayatı” olup karşımıza çıkıyor...
Şimdi de merak etmeye devam etmeliyiz mi, Sıla’nın mı, yoksa Ahmet mi, haklı olduğunu...Kaşıkçı’nın cesedinin bulunup bulunamayacağını....Ya da kimin nerede belediye başkan adayı olup olmayacağını....Ya da ; Vs....Vs...
Ama ben, çok ama çok merak ediyorum... Geleceğe; çocuklarımız gözüyle değil de; hoyrat ve de acımasız ellerde törpülenen, karartılıp yok edilen, o masum ve de sahipsiz bedenleri, ve de böylesine kahrolası bir dünyada nelerin olup bittiğine bir türlü akıl erdiremeyen, anlayamayan, anlasa da değiştirmeye gücü yetmeyen, o küçük, ama çok küçük beyinleriyle bakabilmeyi....
Bir bakabilsek, Kim bilir neler neler görürüz...., Tabii dayanırsa yüreğimiz....