04 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çok kutupluluk dünyasında Amerikan seçimleri

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Amerikan seçimlerinde sonuç, her zaman bütün dünyanın dikkat kesildiği bir konudur. Ancak bu kez, daha önceki dönemlerden daha fazla nefeslerin tutulduğu söylenebilir. Bunun nedeni, ABD’nin dünya hegemonyasını sürdürme çabasında bir dönüm noktasına gelmiş olması.

Bu durum, Başkan adaylarının programlarında da görülecektir. Bugün “Trump mı, Harris mi” sorusunun esas arka planında Washington’daki “müesses nizam”ın, daha doğru bir ifadeyle Amerikan hakim sınıflarının, ABD hegemonyasının zayıflamasına neden olan çok kutupluluğu hangi yöntemlerle durdurabileceği tartışması vardır.

Bu tartışmada en basit haliyle soru şudur: Trump’ın programındaki gibi Amerika içe dönerek mi, yoksa Harris’in programında yer aldığı gibi, 2000 yılından beri devam eden deniz aşırı müdahaleler ve vekil güçler vasıtasıyla yürütülen bölgesel çatışmalar/savaşlar ile mi gelişen dünyanın yükselişi önlenecek?

Şunu söyleyebiliriz: Bu iki program arasındaki tartışma bu seçimle son bulmayacak. Seçilen başkana göre, bir programın ağır basacağı, fakat yeni yönetimin diğerinde yer alan unsurlardan bazılarını da uygulamak zorunda kalacağı bir durumun söz konusu olduğunu vurgulayalım.

ÇİN’İ VE RUSYA’YI DURDURMAK

Kuşkusuz, hangisinin benimseneceğine bağlı olarak diğer ülkelerin izleyeceği siyasetler bakımından aralarında farklar olsa da, her iki programın da ana odaklandığı yer, gelişmekte olan ülkelerin öncülüğünde şekillenen yeni bir dünya düzeninin önlenmesidir.

Bu çerçevede, Biden yönetimin Ulusal Güvenlik Belgesi’ne de yansıdığı şekilde, “hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetine sahip, hem bu hedefi ilerletmek için gittikçe artan ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik güce sahip tek rakip” olarak nitelenen Çin’in bu kabiliyetini önleyecek program, ABD hakim sınıflarının ana hedefidir.

İkinci olarak, Rusya’nın, ABD hegemonyasına baş kaldırma olanaklarını tüketmek amaçlanmaktadır. Yine bununla bağlantılı olarak, çok kutupluluğun motoru olan Çin-Rusya ortaklığını berhava etmek zorunlu olarak görülmektedir.

Bu kapsamda, çok kutuplululuğun gelişmesiyle birlikte yükselen BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü, Çin’in öncülüğünde şekillenen Kuşak ve Yol Girişimi gibi platformları baltalayacak siyasetler öncelikler arasında.

ABD KENDİNE BAKSIN

Bugünlerde İsrail’in saldırganlığını genişletmesine dayanarak, yürütülen psikolojik savaşın etkisiyle “ABD ve İsrail’in bölgemizi dümdüz edeceğine” dair aşırı değerlendirmeler yapılıyor. Buna karşılık, hem ABD içindeki dengeler hem de dünya genelinde durumun ABD lehine olmadığı görülüyor.

5 Kasım’daki seçimin Trump ile Harris arasında başa baş geçeceği, sonucun belirlenme sürecinin karakolda biteceği yönünde yoğun tartışmalar bulunuyor.

Öte yandan ABD’de yönetim çevrelerinin siyasetlerinin belirlenmesinde etkili bir platform olan Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council on Foreign Relations-CFR) yayın organı Foreign Affairs’te döne döne işlenen konular, ana tartışma hakkında fikir veriyor:

- Çin’in askeri yetenekleri ABD’yi geçti ve ekonomisi bazı zaaflarına karşın ABD’den ve müttefiklerinden çok daha güçlü, buna karşı yapılabilecekler şeyler var, fakat bunlar ABD’yi de zorlayacak. (Çin savaşa hazır, Amerika değil, 2 Ekim 2024)

- Çin’e karşı ithalat sınırlamaları, tarifeler yeni maliyetler getirir, enflasyonu artırır ve büyümeyi yavaşlatır. (Gelecek Başkan ve ABD Ekonomi Politikasındaki Karşılıklı Tavizler, 3 Ekim 2024)

- ABD savunma sanayinde üretilen bazı hassas araçlar bile Çin üretimi materyallere bağımlı, ABD’nin enerji güvenliği giderek Çin’e bağımlı hale geliyor. (Amerika Büyük Güç Rekabetinde Üstünlüğünü Nasıl Yeniden Kazanabilir?, 9 Ekim 2024)

- ABD’de durum: Sanayisizleşme ve orta sınıfın giderek yoksullaşması, onlarca yıllık stratejik yayılma ve aşırı küreselleşme, göçmen akını ve ülkenin demografik yapısındaki hızlı değişimler izolasyonculuğu yeniden moda haline getiriyor. (Trump'ın İzolasyonculuğunun Derin Kökleri, 9 Eylül 2024)

- NATO ile Rusya arasındaki bir savaşı önlemek, Ukrayna konusunda en az zararla atlatılacak bir senaryo ile çıkış bulmak gereklidir. (Amerika'nın Dış Politika Ataleti, 14 Ekim 2024)

Konuyu farklı cephelerdeki pencereden ele alan bu yazılar, ABD’nin gelişen dünya karşısındaki ciddi açmazlarını ortaya koyuyor. ABD’yi çok kutupluluktan kurtaracak sihirli bir formül, hangi yoldan gidilirse gidilsin bulunamıyor.

ABD Çin Rusya Trump NATO