Çöken bir uygarlık
En genel anlamıyla medeniyet, bir toplumda ortaya çıkan din, mezhep, dil, gelenek ve görenekler, örf ve âdetler, örgütlenme şekli, teknolojik birikim, sanatsal derinlik, idealler, üretim biçim ve ilişkileri ile tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan tüm kurumlar ve yaratılan değerlerdir. Medeniyet konusundaki en güzel tanımlardan biri de Friedrich Engels (1820-1895) tarafından yapılmıştır: “Uygarlıklar bir mucizeyle açıklanamayacak kadar derin köklere sahiptir. Kültürel ve bilimsel birikim, bin bir kaynaktan beslenir ve bir renk cümbüşü oluşturarak yerkürenin en geniş coğrafyasına yayılır.”
ONLARIN DA ÖMRÜ VARDIR!
Medeniyetlerin de bir ömrü vardır. Kendilerinden önceki uygarlıklardan da beslenerek doğarlar, gelişirler, yükselirler, duraksarlar ve çökerler. Ama kesinlikle uzun ömürlüdürler. Unutulmaması gereken altın bir kural vardır. Uygarlık, zenginlikle beslenir. Bu, su ile tarım ürünü arasındaki ilişki gibidir. Su yoksa ürün de yoktur. Medeniyetler, siyasi değil, birer kültürel güç olmalarına rağmen, siyasi gücü besler ve onu her türlü rekabete hazırlarlar. Medeniyetler yağmur bulutları gibidir. Ondan mahrum kalan bir siyasi varlık susuz kalır; sağlıklı bir gelişim süreci izleyemez.
DÖNÜŞ SEYRİ KAÇINILMAZDIR
Uygarlıklar sonsuza kadar devam edemez. Zirveye ulaştıktan sonra geriye doğru bir seyir başlar. Bunun çeşitli nedenleri vardır. En önemli neden, zamanın ruhuyla uyum sağlayamamasıdır. Dönem artık her açıdan başka bir dönemdir. Mevcut toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasal yapı köhnemiştir. Kurulu düzen bu büyük değişimin farkında bile değildir. İleriye doğru büyük bir değişim ve dönüşümü gerçekleştirebilecek bütün yapılar bozulmaya başlamıştır. Çürümüş sistem, sıkıştıkça, köhnemiş düzene daha da sıkı sarılır. Sistemin değil ilerleme için bir adım atacak, ayakta duracak mecali bile kalmamıştır.
ABD VE ZAMANIN RUHU
Bu durum hem tek tek kişiler hem kurumlar hem de devlet aygıtı için geçerlidir. Zamanın ruhuna ve mekânın gerçeklerine göre örgütlenen diğer uygarlıklar, çökmekte olan uygarlığın siyasi hâkimiyetini tartışmalı hale getirerek çöküşünü hızlandırır. Batı uygarlığının lokomotifi olan ABD dikkatle incelendiğinde, uygarlık adına insanlığın çıkarına olan bir kırıntı bile bulunamaz! Hukuk, adalet, insan hakları ve her türlü değerini yitiren bu ülke kin, nefret, düşmanlık, savaş ve terörden beslenmektedir. Kapitalizm, Batı medeniyetinin üstün bir değeri olarak kabul edilse bile kapitalizme yönelik en büyük saldırı yine ABD’den kaynaklanmaktadır. ABD, kapitalizmin ruhuna aykırı olarak, karşılıksız para basarak ve silahlı gücü ile dünyayı tehdit ederek ülkelerden haraç almaktadır. Kaldı ki emperyalizm aşamasına geçen kapitalizmin artık insanlığın önündeki en önemli engel olduğu yaşayarak öğrenilmiştir.
NASA KOMÜNİST Mİ?
Bu o kadar öyledir ki, kapitalizmin bilim ve teknoloji kalesi olan NASA bile “biriktirilmiş ekonomik fazlalıklar toplumda eşit bir şekilde dağıtılmadığı takdirde, önünde sonunda bir çöküşün meydana geleceğini” bir raporla kamuoyuna duyurmuştur. Bu rapor tüm dünyada, özellikle kapitalizmin önde gelen ülkelerinde öylesine büyük bir şaşkınlık yaratmıştır ki, “NASA komünist mi oldu?” şeklindeki yorumlar gazete sayfalarını süslemeye başlamıştır.
KAPİTALİST ABD, KOMÜNİST ÇİN!
ABD, mal, sermaye ve hatta iş gücünün serbestçe dolaşımına imkân tanıyan, kutsal bir paye verdiği küreselleşmeyi dünyaya adeta zorla dayatmıştır. Ama geçen zaman içinde kendini bile tanıma yeteneğini kaybeden ABD, yanlış bir kulvara girdiğini anlamıştır. Çünkü çöken ve çürüyen ABD sistemi üretim yeteneğini kaybettiğinden, serbest ticaret bu ülkeye devasa dış ticaret açığı olarak geri dönmüştür. Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, günümüzde ABD koruma duvarları ile soluk almaya çalışırken, küreselleşme ve serbest ticaret komünist bir ülke olan Çin tarafından savunulmaktadır. Bu durum, tek başına bile ABD’nin temsil ettiği uygarlığın iflasının açık ve net bir göstergesidir. ABD medeniyeti süresini doldurmuştur. ABD, silahla, terörle, baskı ve şantajla iflas eden sistemi sürdürmek istemektedir. Her sistem az ya çok belirli düzeyde “rıza” ile ayakta kalır. Bütün dünyanın karşı çıktığı bu mafya ve haraç düzeni uzun süre devam edemez!