29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çöplük, köpek ve Necip Fazıl’a dair -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

12, 13, 21, 22 Haziran ve 5, 6 Temmuz tarihlerinde Necip Fazıl Kısakürek’i konu alan 6 yazı yayınlamıştım Aydınlık’ta. Yazılar, Necip Fazıl’ın önemsemediğim şairliğiyle ilgili değildi. O günler AKP’nin Başbakanı R. T. Erdoğan ve bazı bakanları ve milletvekilleri kamuya açık yerlerde Necip Fazıl Kısakürek’ten nasıl ilham aldıklarını, mürşit saydıklarını ilan ediyorlardı. Bu nedenle yazmıştım bu altı yazıyı.

1934 yılında, 30 yaşında, Nakşibendî şeyhi Abdülhakim Arvasî’nin müridi olduktan sonra, amansız bir Cumhuriyet, demokrasi ve devrim düşmanına dönüşen, İslâmî bir şeriat diktatörlüğünü savunan bir insanı mürşit kabul eden insanların, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanı ve milletvekili olmalarındaki garabete dikkat çekmek istemiştim.

Abdullah Kılıç’ın, büyük bir olasılıkla bu yazılardan esinlenerek hazırladığı ve HaberTürk Gazetesi’nde yayınlanan “Necip Fazıl’dan Menderes’e yalvaran mektuplar” dizisinden sonra yer gök inlemeye başladı. Basında, gene benim yazılardan nemalanan yazılar yayınlandı. Televizyonlarda lâf ebeleri boy göstermeye başladı. Nilgün Cerrahoğlu’nun 5 Ocak 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısını bu gevezeliklerden ayırmak gerekiyor.

Çöplük ve köpek

Bu arada, kaynak göstermeden yazılarımdan yararlananlar susarken, kimi Kısakürek müritleri, bana, hakkımda yazılmış ve internette gezen bazı yazılardan örnekler göndermeye başladılar. “Özdemir İnce ‘çöpçülüğe’ soyundu” başlıklısından birkaç satır aktaracağım:

“Birkaç gündür, Necip Fazıl’ı diline dolayan sözde ‘şair’ İnce’nin bu faaliyelerini değerlendirmesini istediğimiz edebiyat çevreleri, kendisini değerlendirmeye layık bulmadılar.

İnce’nin zaman zaman bu çeşit çıkışlarla gündeme gelmeyi hedeflediğini belirten uzmanlar, cevaba değer olmasa da, Üstadın bu konuda da yıllar önce gerekli açıklamada bulunduğunu bildirdiler.

Necip Fazıl Kısakürek, Arvasî Hazretleri’yle tanışmamadan önceki dönemde ortaya koyduğu çalışmalarını reddetmiş, bunları çöpe attığını bildirmişti. Üstad, ‘çöplükleri ise ancak köpekler karıştırır’ demişti.” (Habervaktim.com)

***

Necip Fazıl, 1934 yılından önce yazdıklarını çöpe attığını ilan etmiş. Çöpe attıkları arasında, müritlerinin her vesile ile dillendirdikleri “Kaldırımlar” adlı şiiri de var. Necip Fazıl’ın kendi bileceği iş. Muhteremin tavrı, bir seri katilin, cinayetlerini inkâr ederek temize çıkma çabasına benziyor. Edebiyat tarihinde bir dönemden önce kaleme aldığı yazıları yadsıyan yazar ve şair örnekleri çok görülür. Ama edebiyat tarihi bu türden çıkışları ciddiye almaz.

Necip Fazıl’ın HaberTürk Gazetesi’nde yayınlanan mektupları sahip çıktığı 1934 sonrasına ait. Bunlar beni ilgilendirmiyor. Büyük Doğu da aralarında olmak üzere dergi çıkarmak için, Celal Bayar ve Adnan Menderes’ten para istemesi; CHP’nin tek parti döneminde, öğretmenlik istemek için Hasan Ali Yücel’e, İş Bankası’na atanmak için İktisat Bakanı Celal Bayar’a yaltaklanmaları beni ilgilendirmiyor. Bu atamalar için gereken yüksek tahsil diplomalarına sahip olmaması da...

Beni onun geçmişinde bir tek olay ilgilendiriyor: 1924 yılında, öğrenim görmesi için Cumhuriyet tarafından Paris’e burslu olarak gönderilmesi ve bu kentte burs paralarını kumara yatırmaktan başka bir iş yapmayarak geri dönmek zorunda kalması. “Bâbıâli” (Büyük Doğu Yayınları, 10.Basım, Mart 2004) adlı kitabında (S.27-39) bunları kendisi anlatıyor. Biyografilerinde ve hakkında yazılan yazılarda, sürdüğü sefil hayat yüzünden devletin bursunu kestiğinden hiç söz etmezler. Bu olaydan dolayı en küçük utanç duymaz. Bursunun kesildiğini tebliğ eden müfettişten ve kumar yüzünden gene parasız kaldığı Marsilya’da sırnaştığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin konsolosundan küçümsemeyle söz eder. Tam anlamıyla patalojik bir durum. Ama o yaptıklarından kendine övünç payı çıkartır.

Beni sadece bu ilgilendirir: Yoksul halkın parasını Paris’te kumara basmış ve bundan hiç utanmayan bir dejenere!

Büyük yalan

N. F. Kısakürek hakkındaki büyük tevatürlerden biri de, oğlu Mehmet Kısakürek’in, babasının, 27 Mayıs 1960 sabahı 102 yıllık bir mahkûmiyeti olduğu iddiası. (HaberTürk, S.14, 03.01.13). Aynı tarihli gazetenin 7.sayfasında, dizi yazının sahibi Abdullah Kılıç, 102 yıllık mahkûmiyet için 1981 yılını verir.

Necip Fazıl hakkında yapılan konuşmaları dinleyenler, yazılan yazıları okuyanlar, muhteremin ömrünün yarısını hapishanede geçirdiğini sanabilir. Ama gerçek böyle değil: Tamı tamına 3 yıl 8 ay 14 gün hapis yatmış.

Dökümünü yapalım: CHP iktidarında: 21.12.1943-22.12.1943: 1 gün; 9.6.1947-5.8.1947: 1 ay 27 gün; 21.4.1950-15.7.1950: 3 ay, 25 gün; Demokrat Parti döneminde: 31.3.1951-18.4.1951: 19 gün; 12.12.1952-30.9.1953: 9 ay, 12 gün; 30.9.1953-2.12.1953: 64 gün; 24.6.1957-25.2.1958: 8 ay, 4 gün; 26.3.1959-29.3.1959: 3 gün (60 saat 51 dadika); 27 Mayıs 1960’tan sonra: 6.6.1960-15.10.1960: 4 ay, 4 gün; 15.10.1960-18.12.1961: 1 yıl 65 gün.

1981 yılında 19 ay hapse mahkûm edilir. Hasta olduğu için infaz ertelenir ve Necip Fazıl 15.05.1983 günü vefat eder.

İşte size, AKP’ye yol gösteren bir Cumhuriyet düşmanı megalomanın yalan kerpiçleriyle örülmüş utanç dolu geçmişi.

NOTA BENE: Yazımın başında yayın tarihlerini verdiğim 6 yazıyı, Cafer Yıldırım’ın Aydınlık Kitap’ta (25.05.2012) yayınlanan “Necip Fazıl ve kendisine sırlar atfedilen bir karakterin otopsisi, ‘Üstat’ın Genç Şair’lik dönemi” başlıklı yazısını okuduktan sonra yazmıştım. Kaynakta benden önce Cafer Yıldırım vardır. Kendisini kutlar ve teşekkür ederim.