04 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çözüm de çare de kendimizde

Ahmet Yavuz

Ahmet Yavuz

Eski Yazar

A+ A-

Ortalığın toz duman olduğu günler. Halkımızı ahlaksızca karanlık emellerine alet etmek isteyenlerin "Hizmet" yarışına girdiği günler. Bazılarının "kafeslendiklerinin" farkına (!) varamadıkları günler. 2010'un ilk ayları. Balyoz sahtekârlığının ilk tutuklamaları yapılmış. Bir gün Hasdal'a Tuğamiral Cem Aziz Çakmak'ı ziyarete gittim. Kendisini daha önce hiç görmemiştim.

Camın ardında birisi belirdi. Güler yüzlü. Soyadı gibi gözleri çakmak çakmak parlıyordu. İçim ısınmıştı. Görüş sonrası, "boşuna tutuklamamışlar" dediğimi hatırlıyorum. Kıymetli bir şahsiyeti tanıdığımı fark etmiştim.

Bir süre sonra tahliye oldu. Ama bir yıl sonra birlikte tutuklandık. O'nu daha yakından tanıma imkânı buldum; çok sevdim ve hep "merhaba aziz adam" diyerek selamladım. Müthiş bir Mehmetçik sevgisi vardı. Aklı, cesareti, dayanışma ruhu, donanımı ve Cumhuriyet sevdası ayırt edici vasıflarıydı. Belli ki bütün Bahriyeliler gibi kendisini iyi yetiştirmişti. İnsancıl yapısı onu aşırı duyarlı hale getirmişti.

Ağır rahatsızlığını öğrenmek, B-11 koğuşunda derin bir üzüntü yarattı. Hepimiz bu yüce gönüllü adamın her türlü zorluğu yeneceğine inanıyoruz. En kısa zamanda şifa bulmasını diliyoruz.

HERKES İÇİN ADALET İSTEMEK

Kendisiyle toplumsal sorunlarımız, yurtseverlik ve davanın gidişatı üzerine çeşitli sohbetler yaptık. O günlerin birine ilişkin olarak günlüğüme bir kısmını aşağıya çıkardığım notlar almışım (2 Haziran 2011):

"1. Haksız bir şekilde özgürlüğümüzü kaybettik. Bu bir tertip, uydurma... Dolayısıyla gerçeklerden beslenmiyor, devam ettirilmesi mümkün değil. Haklıyız. Kazanacağız.

2. (...)

3. Muhteşem bir sevgi gördüm. (...) Cezaevinin rütbeli rütbesiz askerleri... Hepsine minnettarım.

4. (...)

5. Ben bu Cumhuriyetin ayakta kalması için yemin etmiş bir askerim. Şehitlerimiz canlarını, gazilerimiz kanlarını verdiler. Ben de özgürlüğümü verdim. Görevimi yaptım. Yapmaya devam edeceğim. (...)"

Gerçekçi olmak gerekirse, cezaevi insanı özgürleştiriyor. Daha insani bir vasıf kazandırıyor. Adaleti arıyorsunuz. Bir müddet sonra sadece kendiniz için adalet aramanın yetersizliğini hissediyorsunuz. Herkes için adalet istemenin, ancak başkalarını severek yücelinebileceğinin ve ortak değerlerin böyle kazanılabileceğinin idraki ile zenginleşiyorsunuz. Toplumculaşıyorsunuz. Halil Cibran'ın tanımını yaptığı "bir yüreğinde acı, diğer yüreğinde umut taşıyan büyük insanın" özelliklerine yelken açıyorsunuz.

Sevginin erdemine inanan bir insan olarak, Mehmetçik'in ruh yüceliğini cezaevinde yeniden keşfettiğimi belirtmeliyim. Onlarla farklı zamanlarda çok çeşitli konularda sohbetler ettim. Bütün sorularına yanıt vermeye çalıştım. Günlüğüme de aktardığım gibi sevgilerine de mazhar oldum.

Onların asaletini yeterince anlatabileceğimden emin değilim. Ama öncelikle belirtmeliyim ki hiçbir sevgiyi karşılıksız bırakmıyorlar. Ruh yücelikleri saflıklarından, temiz kalpli olmalarından, samimiyetlerinden, hayatlarını çalışarak kazanmalarından ve haksızlığa karşı dik duruşlarından ileri geliyor. Dışarıya sevgi ve saygı olarak yansıyor. Benzer tutumu Silivri'deki infaz koruma görevlilerinde de gördüğümü rahatlıkla söyleyebilirim. Demek ki bu özellikler milletin genlerine işlemiş ama açığa çıkması özel iletişim becerisini gerekli kılıyor.

ÜÇ GÖZLEM, ÜÇ ÇIKARIM

Bu gözleme dayalı üç çıkarım:

1. İnsanımız gerçeği arayıp bulmak için çok gayret göstermiyor. Bunu öncülerinden bekliyor. Eğer onlar doğru iletişim kurabiliyorsa hakikati geç de olsa kavrıyor.

2. Gerçeği kavramasıyla birlikte başkalaşıyor. İçindeki sevgiyi açığa vuruyor. Vicdanı harekete geçiyor.

3. En temiz olanlar en alt seviyede sıfatlara sahip olanlar: Mehmetçik, işçiler, köylüler ve özellikle gençler.

Bu tespitler yurtseverlerin önüne bir görev koyuyor. Halka, yılmadan ve doğru iletişim teknikleri kullanarak gerçeği anlatmak, kavramasını sağlamak ve ona güvenmek. İçindeki enerjiyi açığa çıkarmak.

Çözüm de, çare de buradan geçiyor.

Kurtuluş kaynağını dışarıda arayanlara ve içeride en kirli kesimlerle işbirliğinden medet umarak iktidar arayanlara bir hatırlatma: Boşuna kürek çekmeyin. O yol sadece teslimiyeti işaret ediyor.