Çözüm var
2024 senesi için tarım alanında dünyada akılda kalan önemli gelişmelerin başında, Avrupa'da büyük çapta, Türkiye'de ise yerel düzeyde yapılan çiftçi eylemleri geldi. Avrupa'daki çiftçiler gibi Türk çiftçisi de haklarını aradı. Avrupa'nın örgütlenmedeki başarısı, Türk çiftçisinin örgütsüzlüğü, eylemlerin çapından da belli oldu.
Avrupa'daki çiftçilerle bizim çiftçilerimizin şikâyet ettiği konulara baktığımızda farklılıklar görüyoruz ama temelde çiftçi sınıfı, emeklerinin karşılığını alamamaktan, fakirleşmekten, tarımın sürdürülemez hale geldiğinden, girdi maliyetlerinin fazlalığından, pazarlama sorunundan şikayetçiler.
ÇİFTÇİ LİBERAL EKONOMİYE İSYAN EDİYOR
Rusya'yı Ukrayna üzerinden sıkıştırmaya çabalayan ABD/NATO bunun için Avrupa'yı da Rusya'ya karşı cepheye sürmeye çalışıyor. Avrupa'yı enerji, sanayi, ekonomi gibi konularda çok zora sokan bu konunun tarımsal olarak da olumsuz etkileri oldu.
Özellikle Avrupa'nın Ukrayna'dan tarımsal ürün ithal etme girişimleri, Avrupalı çiftçileri öfkelendirdi. Öyle ya Avrupalı çiftçi üretirken neden dışarıdan gelsin? Ekonomik sıkıntı içinde olan Avrupa'nın bazı ülkelerinde çiftçi desteklemelerinin azaltılması ya da kaldırılması da çiftçileri sokağa döken etmenlerden biri oldu.
Ülkemizde ise durum çok daha vahim durumda çünkü çiftçimizin güçlü bir şekilde yol yüreyebileceği örgütü bile yok. Bunun yanında ülkemiz ithalat girdabına yıllar önce girmiş ve savrulmaya devam ediyor.
Yapılan ithalatlarda gündeme düşen usülsüzlük haberleri, adam ya da şirket kayırmalar, ihalelerde karanlıkta kalan ve aydınlatılamayan noktalar ise işin tuzu biberi oluyor ve bu durum çiftçilerimizin iktidara olan güvenini azaltılıyor.
Çiftçinin yanında olması gereken fakat "tefeci" gibi çalışan Tarım Kredi Kooperatiflerinde alınan yüksek maaşlar, kaybolan tonlarca ayçiçeği yağı, zimmete para geçirme iddiaları gibi konular hepimizin midesini bulandırıyor.
Bu konular neden gündemden düşmüyor? Çünkü yeterli denetim mekanizması bu ve benzer kurumlarda bulunmuyor. Çünkü Devlet 1980 sonrası küçültüldü, sahadan çekildi. Meydan boş kaldı oraya da fırsatçı, rantçı, rüşvetçi, vurguncu kan emiciler doluştu.
Aslında şunu net olarak söyleyebiliriz ki Avrupa ve Türk çiftçisi aynı şeye karşı, aynı şey için isyan ediyor. Çiftçiler ABD'nin dünyaya dayattığı neoliberalist ekonomi modeline karşı devletçiliği, kamuculuğu savunuyor, halkçı politikalarla üretim ekonomisi içinde üretimin ve üreticinin yanında olunmasını istiyor.
Bürokrasideki kokuşmuşluğun da sebebi işte bu "Devletçiliği bir kenara atıp liberal ekonomi rezilliğine sarılmak" saçmalığıdır. Devleti yönetenlerin bürokrasiyi denetleyemediği, sözünün geçmediği bir ülke düşünülemez.
GÜÇLÜ ÇİFTÇİ
AK Parti diğer konularda olduğu gibi tarımda da önemli bir yol ayrımındadır. 2025 senesinin büyük zorluklarla beraber geleceği bellidir. Sıcak çatışmaların eksik olmayacağı bir döneme ülkemiz girmektedir. Askerimiz, polisimiz nasıl vatan topraklarını canlarıyla kanlarıyla koruyorsa "çiftçi ordumuz" da alın teriyle, nasırlı elleriyle ülkemize üreterek hizmet etmekte, karnımızı doyurarak güvenliğimize destek vermektedir.
Napolyon'un "Ordular mideleri üzerinde yürür" sözünü unutmamak gerekir. Çiftçilerden oluşan üretim ordumuzu çok güçlü kılmalıyız. Ama bu mevcut ekonomi politikalarıyla mümkün olmamaktadır.
Türkiye'yi yeniden IMF kapılarına bağlamak, üretmeden, çalışmadan yaşamaya çalışmak, borç para peşinde koşmak, piyasayı düzenlemek için ithalat yapmayı alışkanlık haline getirmek üretimi değil sadece bugün yaşadığımız yozlaşmayı artırır. Üretenlerin emeğini faize yedirmek ülkenin üretimini değil vurgunculuğu çoğaltır.
ÜRETİM DEVRİMİ
Türkiye derhal Devletçi, Halkçı ve Devrimci adımları atarak çiftçilerimizi, üretenleri yeniden milletin efendisi yapmalıdır. Devletin öncülüğünde yeniden gübre, tohum, ilaç, yem fabrikaları kurulmalıdır. Sanayimizin ve çiftçimizin ihtiyaç duyduğu hammaddeleri üreterek dışa bağımlılıktan ülkemiz kurtarılmalıdır. Çiftçimizi serbest piyasada ezdirmemeli, onları kooperatifler vasıtasıyla örgütlemelidir.
Kamuculuk güneşinin doğduğu yerde ihale yolsuzluklarının, rüşvetçinin, ithalat lobilerinin, faizcilerin, hırsızların ömrü uzun olmaz. Türkiye bir Üretim Devrimi'ne doğru gitmelidir, gidecektir.
Bugün bölücü ve gerici odaklarla ve bunların arkasındaki ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi ile mücadelede, çokça üretip hakça paylaşılan bir ekonomik düzenin kurulmasında, adaletin hakim olduğu bir vatan yaratmada, herkese eşit ve ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetine kavuşturmada Türkiye'nin ihtiyacı olan Milli ve Devrimci iktidar sadece Vatan Partisi'nin öncülüğünde kurulabilir ve kurulacaktır.
Bugün hemen her konuda aynı tarafta olan, ABD+İsrail tehditlerine teslimiyet noktasında hemfikir olan AK Parti, MHP, CHP, DEM ve diğer sistem partileri ülkemizin ihtiyacı olan Üretim Devrimini anlamaktan, buna öncülük etmekten çok uzaktırlar. Aksine bütün bu sistem partileri bu haksız düzenin devam etmesini tercih etmektedirler.
Bu böyle gitmez! Eğer 2025 zorluklarıyla geliyorsa çözüm de vardır. Çözüm Vatan Partisi saflarında fedaice mücadelededir. Çiftçimizi yeniden milletin efendisi yapacak yegane çözüm budur. Yeni yılımız kutlu olsun.