27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çözümü engellenen Kıbrıs sorunu

Hakkı Keskin

Hakkı Keskin

Eski Yazar

A+ A-

Hatırlayalım; Şubat 1959 tarihli Zürih ve Londra antlaşmalarıyla, Türkiye, Yunanistan, Birleşik Krallık ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzalarıyla, 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması kararlaştırıldı. Bu antlaşmalarla Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör ülkeler olarak belirlenmiş ve Kıbrıs anayasasında Türk ve Rumlara tanınan güvencelere uygun olarak iki toplumlu bir ülke yönetim biçimi, güvence altına alınmıştı.

Kıbrıs’ı Yunanistan’ın bir adası durumuna getirmek amacıyla EOKA-B diye bilinen terör örgütü lideri Nikos Sampson, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’u bir askeri darbeyle 15 Temmuz 1974 yılında düşürdü ve Kıbrıs’ta bir “Yunan Cumhuriyeti” kurulduğunu açıklandı. Daha önce Kıbrıs Türklerine EOKA tarafından sayısız saldırı yapılmış, katledilenlerin yanı sıra Türklerin can güvenliği kalmamıştı.

Garantörlük hakkını kullanan Türkiye, Başbakan Bülent Ecevit’in, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin başlattığı Kıbrıs Barış harekatına ilişkin, günümüzdeki liderlerin hatırlamaları ve örnek almaları gereken çok anlamlı şu konuşmayı yapmıştı.

“Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs’a indirme ve çıkarma harekâtına başlamış bulunuyor. Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki, kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada’ya gidiyoruz.

Bu karara ancak tüm politik ve diplomatik yolları denedikten sonra mecbur kalarak vardık. (...) Tekrar bu harekâtın insanlığa, milletimize ve bütün Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim.”

BİTMİYEN KIBRIS GÖRÜŞMELERİ

1960 yılında ortak antlaşmalarla kurulan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti, 1974 Sampson darbesiyle son buldu. 1976’da Rauf Denktaş yönetiminde Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983 yılında da Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi’nin oybirliğiyle aldığı kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Bağımsızlık kararı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından ayrılıkçı bir hareket olarak tanımlandı.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 33 yıldır Kıbrıs’ta eşit haklara sahip iki toplumlu Federal Kıbrıs Devleti’nin kurulmasına odaklanmış bulunuyorlar. Kıbrıs Türkleri tarafından 2004 referandumunda onay gören Annan Planı, Kıbrıs Rumları tarafından reddedildi.

Ülke içi sorunlarını çözmemiş ülkelerin Avrupa Birliğine üye olamayacağı prensibi bir tarafa itilerek, sadece Rum tarafından oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliği üyeliğine kabul edildi. Çünkü Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eski Varşova Paktı ülkeleriyle birlikte üyeliğe alınmaması durumunda, bu ülkelerin AB üyeliğini vetoyla engelleyeceğini açıklamıştı.

Bir tarafta Kıbrıs Cumhuriyeti diğer yandan da Yunanistan, Türkiye ile yapılmakta olan AB ile tam üyelik görüşmelerinde, sürekli olarak Türkiye’ye karşı veto oyu kullanarak, engelleyici politikalarını sürdürdüler.

KKTC VE TÜRKİYE ARTIK KESİN TAVIR ALMALI

Annan planı sonrası 12 yıldır sürdürülen görüşmeler, günümüze değin sonuçsuz kaldı. AB’den alınan finans yardımlarını sadece kendisi için kullanabilen Rum tarafı, Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüme ilgi göstermemektedir. Bunun gerçek sorumlusu ve suçlusu, Türk ve Rum toplumları arasında var olan sorunlarda çözüm sağlanmadan, sadece Rum tarafını temsil eden Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyeliğine kabul edenlerdir.

Yıllardır süre gelen görüşmeler bu nedenle sonuçsuz kalmakta ve çözüm bulunamamaktadır. 7-11 kasımda Montro’da Kuzey Kıbrıs Türk lideri Mustafa Akıncı, Rum lideri Nikos Anastasiadis ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide tarafından sürdürülen görüşmelerin, 20-21 kasımda sürdürüleceği açıklandı. Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş görüşmeleri, “Net olarak gördüğümüz Rum tarafındaki samimiyetsizliğin, iyi niyet yoksunluğunun devam ettiğidir.” olarak değerlendirdi.

Görünen odur ki Rum tarafı, öteden beri tamamen oyalama stratejisine dayanan bu görüşmelere bundan sonrada devam edecek ve kanımca Türk tarafının kabul edebileceği bir çözümü bundan sonra da engelleyecektir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye, daha önce de önemle belirttiğim gibi, görüşmelerin belirlenen bir tarihe değin sonuçsuz kalması durumunda, bu tiyatroyu sonlandıracaklarını açıklamalıdırlar. Bu durumu göz önünde tutarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye, kendi seçeneklerinin hazırlıklarına aslında çoktan başlamış olmaları gerekirdi ve ivedi olarakda getrekmektedir.