Cumartesi mektupları -(TAMAMI)
Ö.Faruk Atay adlı okurum geçenlerde yazdığım Ulusal devlet- ulusal ekonomi ve ulusal ordudan söz ettiğim yazımı okumuş. Eklemek istediklerini yazmış ve bana göndermiş. Sevgili F. Atay bazı gerçekleri elbette sadece bizler köşelerimize aktarmıyoruz. Bizim yaptığımız, ‘Düşünen insanların’ fikirlerini okurlara yansıtmak. Çok konuda sizinle aynı düşüncede olduğumuzu anladım. Uyarılarınızdan ötürü teşekkürler. Ancak kendimize bir soralım: Acaba biz bu kavramları sade vatandaşa yeterince anlatabildik mi? Ben pek sanmıyorum. Halka yukarıdan bakmak değil, onunla özdeşleşsek ne olurdu?
İşte Ö. Faruk Atay’ın mektubu:
Vatandaşa anlatmak lazım
“Sayın Altuğ; Bugünkü yazınızı okudum. Evet ulus devlet ulusa ordu ve ulusal ekonomi zedelenmiştir. Bundan da, hangi parti/partiler olursa olsun, başta siyaset kurumu sorumlu tutulur. ABD Büyükelçisi’nin bunlarla ilgili görüş belirtmesi de içişlerimize karışmak olduğu için üzüntü ve kaygı vericidir. Ancak Büyükelçi Ricciardone’un gördüğü şey şu olsa gerektir: Bugünkü siyasi iradenin çok mühim bir desteği vardır; o da kendisine bila kayd ü şart destek veren sıradan vatandaşlardır. Ve bu vatandaşların önemli kısmı da laikliğe ve TSK’nın Atatürkçü yapısına karşıdır. Devin şişeden çıkması ise önce devletin elinde bulunan stratejik ve çok kar getiren KİT’lerin satılması ile oldu. Buna da güçlü bir tepki gösterilmedi. Yani ulusal ekonomimizi kaybettik. Sıradan vatandaş da bunu göre, göre bile, bile destek verdi. Peki şimdiden sonra ne yapılabilir? Milli devlet ve milli ekonomi ile güçlü bir TSK’nın hem Türkiye hem de bütün Türk Dünyası ve İslam alemi için vazgeçilemez, olmazsa olmaz olduğu anlatılmalıdır. Ve bunu yaparken de halkın manevi duygularını okşamak gerekiyor galiba. Çünkü sıradan vatandaş aç da kalsa ‘din uğruna’ oy kullanıyor. Böyle bir kafa yapımız var.
Saygılarımı sunarım.” Ö. Faruk Atay / Ankara
Cihaner akıl tutulmasında
Lale Gürman’ı tanıyorsunuz. Hem ulusalcı hem de Aydınlık okuyan bir CHP’li. Benim memlektimde yani İzmir de yaşıyor ve siyasetle yakından ilgili. Geniş bir grubu var. Sosyal medyada onlarla siyaset yapıyor ve bizi de unutmuyor. Bu hafta CHP’deki anlaşılmaz duruma dikkat çekiyor. İlginç görüşlerini paylaşalım:
“Ne YCHP’yi anlamak mümkün, ne de CHP’yi!
“YCHP’liler kılıç elde, sallayıp durmaktalar.. Artık kime denk gelirse... Sonu gelmeyen bir akıl tutulması içindeler.. CHP’liler ise sürekli seyirci konumunda... Her ikisi de ibretlik..
Bu kez İlhan Cihaner CHP’nin çıban başı Hüseyin Aygün’e sahip çıkmış! Aygün’e söylenenler kabul edilemezmiş! (altta) Oysa İlhan Bey bir bilse halk Hüseyin bey için neler düşünüyor... Neler diyor...
Söyleşide hem, “Ben her zaman bağımsız bir hukukçuydum” diyor, hem de CHP’li Birgül Ayman Güler’in ırkçılık karşıtı sözlerini onaylamadığını belirtiyor!
Oysa TBMM kürsüsünü ırkçı görüşlerine alet eden BDP’li Sırrı Sakık bile sözlerinin hata olduğunu anladı ve özür diledi de (her ne kadar bu özrü TBMM kürsüsünden değil, “tvit” atarak dilediyse de..) başsavcılık yapabilmiş bir kişi bu durumu idrak edip doğru yorumlamakta eksik kalıyor!
Değerli dostlar, bu neyin dayanışması acaba?
Birgül Hanım’ın sözlerinin partinin aleyhine ırkçılık nitelendirmesine döneceği önceden belliymiş. Kim niteliyecekmiş? Kürsüden bas bas bağıran BDP’liler. Onlar ürkütmüş İlhan Bey’i. Oysa savcı kökenli bir vekilden beklenen; hak ve hukuktan ayrılmamasıdır ama bu YCHP’liler “ben yaptım, oldu” zannı içinde kendilerini aldatmaya devam etmekteler.
Bu kadarla da yetinmemiş beyefendi; CHP’li vekil Osman Aydın Hüseyin Bey’in safsatalarına dayanamayıp eleştirince bu kez de Osman Bey’i eleştirmeye kalkmış, aynı parti içinde hiç öyle yapılır mıymış? Nerede kalmış dayanışma?!..
İlhan Bey neyin hakaret olduğunu hâlâ algılayamamış, anlaşılmaz biçimde bir akıl tutulmasına yakalanmış, paldır küldür gitmekte...
Gitsin de.. CHP’ye yazık ediyor...Saygılar”
Lale Gürman”